Türk toplumunda kadınlar
savaşçı,
kale komutanı,
vali, ordu komutanı
olabiliyordu.
Hatta Kağan savaşa gittiğinde Hatun başkentte
kalırsa, ülkeyi o yönetiyordu.
Zaten verilen buyruklar, "Kağan ve Hatun buyurdu ki..." diye
başlıyordu.
Hatun'un
adının geçmediği, damgasının (mührünün) olmadığı buyruklar geçersizdi.
Kadınlar, Hanım adını alıp oba yönetiyor, yeri geldiğinde ordunun
başına geçip savaş yönetiyordu.
Ordunun
başına geçip Pers İmparatoru Darius'un (Dara) kellesini mızrağının ucuna takıp
ülkesine getiren İskit Hatun'u Büyük Tomris değil miydi?
Ya da Attilla'nın karşısına çıkan Roma elçileri önce Attila'nın eşi
Arıkan Hatun ile görüşmek zorunda kaldıklarında şaşırmamışlar mıydı?diyebilirsiniz
ki, "bunlar soylu kadınlardı,
HALK
NASILDI?"
Halkta da durum aynı idi.
Çünkü Türklerde soylu-halk (avam) ayrımı yoktu.
Onlara göre tüm Türkler
soylu idi.
Kız çocukları erkekler gibi at biner, kılıç kuşanır, savaşa
giderdi.
Bir kadının birden fazla isteyeni olduğunda, kadın erkeğini
kendi seçerdi.
Evlenirken de bir kadın
ve bir erkek çadırlarını birlikte kurardı.
Evlilik çağı gelen erkek
ve kadın, ailelerinden yaşarken kalıt (miras) payını ister, aldıkları paylar
onların çeyizi olurdu.
Bu payları birleştirir ve
kendi yuvalarını kurarlardı. Herşey tamamen eşitti.
PEKİ NE OLDU DA KADININ SOSYAL KONUMU BU KADAR DEĞİŞTİ? Cevap basit:
PEKİ NE OLDU DA KADININ SOSYAL KONUMU BU KADAR DEĞİŞTİ? Cevap basit:
İslam sonrası din gibi gösterdikleri Arap
kültürünü bize dayatan Emeviler, kendilerinin anlayışını bize aktardılar.
Oysa
İslam'ı ilk kabul ettiğimiz sırada,
Selçuklularda yüzünü örtmeyen,
ata binip kılıç kuşanan,
savaşan, erkeklerle birlikte oturup lafını sakınmayan
kadınlardan şaşkınlıkla bahseder Arap gezginlerin kayıtları.
Hatta Osmanlı'nın ilk
dönemlerinde şehir içi güvenlik (o zamanın polis teşkilatı) kadınlardan kurulu
"Bacılar" adında atlı birlik tarafından sağlanırdı.
Ancak zamanla dili gibi
yaşayışında da Araplaşan toplum, kadının toplumsal konumunu aşağılara çekti.
PEKİ NE YAPMALI?
PEKİ NE YAPMALI?
Kadınlara yeniden eski Türk toplumundaki haklarını kazandırmak
için eski Türk kültürünü canlandırmalıdır,Atatürk eski Türklerde kadının yerini
bildiği için ilk işi kadınları eski Türklerdeki statüsüne kavuşturmak dinin içine sokulan arap geleneklerini dinden
arındırmak için çok uğraşmış kadın haklarını çok ülkeden önce vermiştir,İslam
da Emeviler döneminde din çok yara almış emeviler bir çok arap inanış ve
geleneklerini din gibi gösterip dinin içine sokmuşlardır bu gün çekilen İslam
ülkelerindeki sancılar emevilerin eseridir .Dinin içine siyasetin sokulması ilk
Avrupada yaşanmış bu nedenledirki yüz yıl savaşları yaşanmış kilise her şeye
egemen olmaya çalışmış Fransız ihtilali ile din ve devlet işleri ayrılmış ve
Avrupada din savaşları sona ermiştir. Bu gün İslam ülkelerindede aynı sorun
yaşanmaktadır İslamiyet hoş görü dini olmasına rağmen dinin içine siyasetin ve
arap geleneklerinin sokulması ile illede benim gibi yaşayacaksın benim gibi düşüneceksin
mantığı bu gün İslam ülkelerini fakir sefil ve başka milletlerin uşağı haline
getirmiştir
İslam'a yapışarak
kültürümüze bulaşan Arap geleneklerinden yüce dinimizi arındırmalıyız...
Sözümüzü
Bilge kaanın şu sözü ile bitirelim "EY TÜRK!
TİTRE VE ÖZÜNE DÖN"
İşte ulu önder Atatürk bütün bunları bildiği için ilk iş olarak
kadın haklarını ele almış arap emperylizmini din diye dayatanlardan kadınarı
kurtarmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.