29 Eylül 2017 Cuma

CEM ERKANI, MİRAÇ OLAYI VE KIRKLAR CEMİ



CEM ERKANI, MİRAÇ OLAYI VE KIRKLAR CEMİ
CEM ERKÂNI
Cem kelimesi Arapça (>?@) fiil kökünden gelip isim olarak toplanma, bir araya gelme anlamına gelir. Buyruklarda cem erkânı, kelime olarak cem(107), ayn-ı cem, (108) cem’iyyet, (109) ayn-ı cem cem’iyyeti (110) ve meydan (111) seklinde ifadelerle anlatılmaktadır.
Cemle ilgili Kuseyri’den cem ve fark açıklamasından sonra Gölpınarlı, Mevlevilerde aynu’l-cem’ vahdet nes’esiyle ve cezbeyle askla ihvanın tam bir birlik hâlinde toplanıp semâ’ ve sefâ ile dem sürmesi anlamına kullanılır. Bu terim halk dilinde ayn-i cem seklinde söylenir.(112) Gölpınarlı Buyruklarında cem, taliplerin bir araya gelip evliya erkânını icra etmesi olarak tanımlanmıstır.(113) Cemin icra edileceği yerin adı meydandır.(114) Bazı Buyruklarda, cemin kaynağı olarak İslam’ın ortaya çıktığı ilk yıllar gösterilir. Müslümanların çoğalmasıyla yol, erkân ve irşat yürütülecek bir yere ihtiyaç duyulduğu ve bunun üzerine Hz. Peygamber’in emriyle uygun bir evin bu is için hazırlandığı anlatılır.(115)

MİRAÇ OLAYI VE KIRKLAR CEMİ
Alevilikte Kırklar cemi denince akla, Hz. Muhammed’in Miraç’ta ya da Miraç sonrası Hz. Ali’nin sırrına ermesi ve kırklarla tanışması gelir.

ŞEYH SAFİ BUYRUĞUNDA KIRKLAR  
Şeyh Safi Buyruklarında kırklar meselesi hadimlik baslığı altında söyle anlatılır: Hz. Peygamber günlerden bir gün suffe-i safanın kapısına gider kapıyı çalar. _çeride sohbet etmekte olan kırklar, “kimsin?” diye sorunca, o da, “ben peygamberim, kapıyı açın içeri gireyim, siz erenler ile dem didar göreyim,” der. Kırklar, “bizim aramıza peygamber sığmaz, git peygamberliğini ümmetine yap,” deyince Hz. Peygamber, hemen geri döner. Bunun üzerine Hak Teâlâ’dan “geri dön” nidası gelir ve tekrar kapıya varır. Aynı durum tekrarlanır, yine Hak’tan dön nidası gelince üçüncü defa kapıyı çalar. Kim o denince, “seyyidu’l-kavm hâdimu’l-fukarâyım”(116) diye cevap verir. Kırklar, “merhaba merhaba, ehlen ve sehlen hoş geldin, gelmekligin mübarek olsun,” derler. Hz. Peygamber “ya mufettiha’l-ebvâb iftah lena hayra’l-bâb”(117) bismillah diyerek sağ ayağıyla içeri girer ve içeride otuz dokuz sahabenin olduğunu görür. İçlerinden Selman-ı Farisi dışarıda parsaya gitmiştir. İçlerinde Hz. Ali’nin de bulunduğu kırklar, Hz. Muhammed’i gördüklerinde ayağa kalkarlar ve yer gösterirler. Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin yanına oturur fakat o zaman yanındakinin Ali olduğunu bilmemektedir. “Siz kimsiniz, size kim derler?” diye sorar. “Biz kırklarız, bize cehelten derler, cümlemizin gönlü birdir, birimiz neyse hepimiz oyuz,” derler. Hz. Muhammed, “Nasıl?” diye sorunca, “birimizden kan aksa, cümlemizden kan akar” derler ve Hz. Ali koluna neşter vurarak kanatınca hepsinden kan gelir hatta dışarıda bulunan Selman’ın kanı bile içeri akar. Hz. Ali kolunu bağlayınca hepsinin kanaması da durur. Bu arada Selman-ı Farisi parsadan bir üzüm/engür tanesiyle gelir. Kırklar, “Ey fakirlerin hizmetçisi (hâdimu’l-fukarâ)! Bu üzüm tanesini aramızda paylaştır” derler. Hz.
Peygamber bir üzüm tanesini kırk kişiye nasıl paylaştıracağını düşünürken Cebrail, Allah’ın emriyle cennetten nurlu bir tabak getirir ve onun önüne koyarak “şerbet eyle ya Muhammed!” der.
Peygamberin bölüşümü nasıl yapacağını merak eden kırklar da birden ortaya çıkan nurdan tabağın farkına varırlar. Hz. Muhammed, tabağın içine su koyarak “sakku’l-kamer” parmaklarıyla üzüm tanesini de ezerek tabağa kor ve böylece kırklara üzümü şerbet olarak sunar. Şerbetten içen kırkların tamamı mest u elest olarak kendilerine degisik bir hal gelir ve oturdukları yerden kalkıp bir kere “Ya Allah!” deyip sema’a dururlar. Kırkların sema’ına Hz. Peygamber de katılır, sema’ ederken imamesi yere düşer, yere düsen imameyi kırklar, kırk parçaya bölüp bellerine tennure olarak bağlarlar.(118)

İMAM CAFER BUYRUĞUNDA KIRKLAR
İmam Cafer Buyruğunda Hz. Muhammed’in Kırklarla tanışması, bazı farklılıklar olmakla birlikte Şeyh Safi Buyruklarıyla paralel, ancak sade bir şekilde betimlenmiştir. Bu farklar şunlardır: Hz. Peygamber Miraç’a gidince yolda bir aslan görmüş, yüzüğünü/hatemini aslanın ağzına vererek Sidretu’l-Munteha’ya ulaşıp dosta vasıl olmuştur. Orada doksan bin kelam söylemiş; otuz bini şeriat olmuş, altmış bini Ali’de sır olmuştur. Hz. Muhammed, Miraç’tan gelirken Mina’da bir kubbe görmüş orada kırklarla tanışmıştır. Parsadan gelen Selman’ın getirdiği üzümü ezip şerbet eylemiş; kırklar içmiş ve cuş etmişler; Peygamber sema’a girmiş basındaki semle düşünce kırk parça olmuş ve Kırklar bunu kuşanmışlardır. Ayrıca Hz. Muhammed, Kırklarla tanıştıktan sonra onlarla sohbet etmiştir. Sohbette; onların pirlerinin Sah-ı Merdan Ali, rehberlerinin Cebrail (a.s.) olduğunu öğrenmiştir.(119) Ayrıca bazı Buyruklarda Hz. Peygamber’in kapıdan içeri girdiğinde gördüğü otuz dokuz kişiden yirmi ikisinin erkek, on yedisinin kadın olduğu bilgisi yer almaktadır.(120)

KAYNAKLAR
________________________________
106 Risale-i Şeyh Safi, vr.46b.
107 Gölpınarlı 199, vr.130a.
108 Risale-i Şeyh Safi, vr.24a, 41a; Gölpınarlı 199, vr.131b, 137a.
109 Risale-i Şeyh Safi, vr.49b; Gölpınarlı 199, vr.129b.
110 Risale-i Şeyh Safi, vr.29a.
111 Gölpınarlı 199, vr.130b, 131a, 131b, 132b.
112 Gölpınarlı, Mevlevî Âdâb ve Erkânı, s.9.
113 Gölpınarlı 199, vr.130a.
114 Gölpınarlı 199, vr.132b.
115 Risâle-i Seyh Safi, vr.49b-50a. Hz. Peygamber (s.a.v.) ilk zamanlar gizlilik içerisinde yürüttügü tebligi sahabeden Erkam b. Erkam’ın evinde yapmıstır. Bu ev İslam tarihinde Dâru’l-Erkâm olarak anılmaktadır.
116 Toplumun efendisi, fukaranın hizmetçisiyim.
117 Ey kapıların açıcısı, bize en iyi kapıyı aç.
118 Gölpınarlı 199, vr.78b-80b; Gökçeler, s.226–232. Bu olay buralarda yeryüzünde olmus gibi anlatılmasına ragmen bu Buyruklarda baska bir yerde Hz.Ali için; “İmdi yedi kat gökleri seyran eyleyen ve Mirac’da Muhammed’e karsı gelen ve yeryüzünde Tanrı’nın Arslanı olan ve erenlerin mürsidi ve kırkların piri Hazret-i Ali…” ifadeleri de kullanılmıstır. Örnek için bkz. Gölpınarlı 199, vr.146a.
119 Aytekin, s.7–9; Hafik _mam Cafer, vr.208a-208b.
120 Aytekin-Maras, s.155–159; Bozkurt, s.7–11.


DUAZ-I İMAM -DERTLİ DİVANİ & MİRAÇLAMA + SEMAH + TEVHİD
MİRAÇ

Miraç okudu Cebrail
Muhammed Mustafa mah’i
Hak emrine oldu kail
Eyledi bir azm-i rah’i

Gaipten yandı bir çırak
Çünkü yakın oldu ırak
Cebrail getirdi Burak
Bindi ol Habib-ullahi

Burak kadem bastı arşe
Erişti fevk ile ferşe
Hak kadirdir cümle işe
Eyledi bir gez-nigâhi

Bir nida erişti Hak’tan
Ya Muhammed’im Burak’ta
Göz kamaşır şerer-nâk’tan
Müminlerin kıblegahı

Yolda ırast geldi bir şîr
Ya nedir bu işe tedbir
Hatemiyi ağzına ver
Sundu iki cihan şahı

Çıktı sitr-el müntehaya
Erişti ilanihaya
Kavuştu sırr-ı Hüda’ya
Seyretti Cemalullahı

Orda gördü bir nevcivan
Yüzü şemsi mahi taban
Cemalına oldu hayran
Nazar kıldı âl-Allah’i

Sordu doksan bin kelamı
Hak ile nik-ü namı
Bir dem eyledi âramı
Bu ne sırdır ya ilahi

Gaipten geldi yeşil el
Verdi sib, şir, engûr,asel
O demde gördü bir mahfel
Selmanı şey’en lillahi

Ayak üstü kalktı server
(Canlar ayağa kalkar)
Oldu gönlü gözü enver
Sır ile oldu münevver
Dedi bu hikmet ilahi

Oldu miracın mübarek
Hak kıldı Kur’an tebarek
Şanına levlâk-e levlâk
Padişahlar padişahı

Vardı kırkların cemine
Oturdu Hak makamına
(Canlar oturur)
Hü dedi gerçek demine
Dem-be-dem Resulullahi

Buyurdu ol nur-u vahid
Size armağan bu tevhid
Cümlesi de oldu sacid
Zikretti kelamullahı

Kırklar bir şerbet içtiler
Can ile baştan geçtiler
Cezbe-i aşka düştüler
Ettiler kırklar semahı

Gözleri kurretü’l ayn
Ali bin Hasan Hüseyin
İmam-ı Zeynel Abidin
Güruh-u Naci güvahi

İmam Bakır İmam Cafer
Kazım Musa Rıza Server
Şah Taki ba Naki Asker

Muhammed Mehdi penahı

Ata bahş eyledi lütfundan
Dûr eyleme rahmetinden
Mahrum koyma şefkatinden
Geda Feyzi pür günahi


Tevhid
Allah allah illallah
La ilahe illallah
Ali mürşit güzel şah
Şahım eyvallah eyvallah
La ilahe illallah

Hak Muhammed Ali dostum
Kerem kılmağ size geldim
Hariciler Mansur’u astı
Nesimi’yi yüzegeldi
Fatma firkate düştü
Cennet kapısın açtı
İmam Hasan zehir içti
Münafıktan ceza geldi

Allah Allah illallah
Hak la ilahe illallah
Ali mürşit güzel şahım
Cemalullah Resulullah
La ilahe illallah

Şimir melun karşı geldi (dost dost dost kurban)
Kerbelalar kanla doldu (pir pir pir kurban)

Şah Hüseyin
şehit oldu
Yezitlerden ceza geldi
Aktı imamların kanı

İmam Zeynel mürvet-kâni
Ana rahminde zindanı
Levh-i kalem yazageldi

Allah Allah illallah
Hak la ilahe illallah
Ali mürşit güzel şah
Şahım eyvallah eyvallah
La ilahe illallah

Ol münafık yüzü kara(dost dost dost kurban)
Kastetti İmam Bakır’a (pir pir pir kurban)

Emretti İmam Cafer’e
Denizi yutmağa geldi
Didar gözleri gözümde
Sevgisi gitmez özümde
İmam Musayı Kazım’da
İmam Ali Rıza geldi

Allah Allah illallah
Hak la ilahe illallah
Ali mürşit güzel şah
Şahım eyvallah eyvallah
La ilahe illallah

Taki’nin dârına durdum (dost dost dost kurban)
Naki’ye can feda kıldım (pir pir pir kurban)

Özüme de sitem saldım
Can cesetten taze geldi
Hasanü’l-Askeri sensin
Erenlere mührüden kansın
Mehtiyi sahip zamansın
Ali el-Mürteza geldi

Allah Allah illallah
Hak la ilahe illallah
Ali mürşit güzel şahım
Şahım eyvallah eyvallah
La ilahe illallah

Hüseyin’im yare neden
Yaralandık çare neden
Konan göçtü bu haneden
Şimdi sıra bize geldi