19 Mart 2017 Pazar

NEVRUZ NEDİR NEVRUZ BAYRAMI






NEVRUZ NEDİR? VE NEVRUZ BAYRAMI

 Nevruz yeni gün demektir genellikle yeni hayat,özgürlük kurtuluş çağrışımı yapar.
Nevruz Türklerde ergenekondan çıkış özgürlüğe yol alam Dünyaya açılma dır bundan dolayı Ergenekon bayramı olarakta kutlanır
Kürtlerde  zalim kralı demirci kavanın yenmesi ile kürtlerin özgürleştirilmesinin yıl dönümüdür.
Birçok Dünya halklarında uyanış ve özgürlük bayramı olarak kutlanır
Ekolojik olarak dünyanın uyanması canlanması yeni hayatların başlangıcıdır

Orta Asya'dan Balkanlardaki uluslara kadar çok geniş bir bölgede yerel renk ve inançlarla kutlanan Nevruz, her ulusun kendi kültür değerleriyle özdeşleştirip sembolleştirdiği, özü itibariyle baharın gelişinin kutlandığı coşkuyla karşılandığı bir gündür.
Yaşadığı geniş coğrafyada doğa ve çevrenin uyanışının kutlandığı Nevruz Bayramı'nın Anadolu'da ve Türk kültürünün yayıldığı bölgelerde de son derece köklü ve zengin bir geçmişi vardır.
Nev(yeni) ve ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen ve YENİGÜN anlamını taşıyan Nevruz, kuzey yarımkürede başta Türkler olmak üzere bir çok halk ve topluluk tarafından yılbaşı olarak kutlanır.
Gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart'ta güneş göçmen kuşlar gibi kuzey yarımküreye yönelir. 21 Mart ile birlikte havalar ısınmaya, karlar erimeye, ağaçlar çiçeklenmeye, toprak yeşermeye, göçmen kuşlar yuvalarına dönmeye başlar.
Bu nedenle 21 Mart bütün varlıklar için uyanış, diriliş ve yaradılış günü olarak kabul edilerek, Nevruz/YENİGÜN bayramı adıyla kutlanır.
Orta Asya'da yaşayan Türkler, Anadolu Türkleri ve İranlıların yılbaşı olarak kabul ettikleri güne Nevruz adı verilir ki, yeni gün anlamına gelir. Gece ve gündüzün eşit olduğu Miladi 22 Mart, Rumi 9 Mart gününe rastlamaktadır.
Nevruz-i Sultani, Sultan Nevruz, Sultan Navrız, Navrız, Mart Dokuzu gibi adlarla da anılmaktadır.
Oniki Hayvanlı Türk Takviminde görüldüğü üzere Türklerde de çok eskiden beri bilinmekte ve törenlerle kutlanmaktadır. Türklerde Nevruz hakkında başlıca rivayet, bugünün bir kurtuluş günü olarak kabul edilmesidir. Yani Ergenekon'dan çıkıştır. İşte bu nedenle bugün Türklerde Nevruz, yeni yılın başlangıcı olarak kabul edilmiş ve günümüze kadar bayramlarda kutlanagelmiştir. Orta Asya'daki Türk topluluklarından Azeri, Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek, Tatar, Uygur Türkleri, Anadolu Türkleri ve Balkan Türkleri Nevruz geleneğini canlı olarak günümüze kadar yaşatmışlardır.
Nevruz, Orta Asya’dan Balkanlara bir çok halk tarafından kutlanan baharın gelişinin kutlandığı gündür. Nevruz sözcüğü Nev (yeni) ve ruz (gün): yeni gün anlamına gelmektedir. Bundan bağımsız olarak 21 Mart’ta gece ve gündüz eşittir (Ekinoks günü). Bu tarihten sonra gündüzler uzamaya başlar. 2010′dan başlayarak Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 21 Mart’ı “Dünya Nevruz Bayramı” olarak kabul etmektedir.
Genellikle çoğu yerde bu tarihte kutlanır, bazen kutlamalar 22, 23, 24 marta da sarkabilir Ateşin yanında dans etmek ve üzerinden atlamak Nevruz geleneklerindendir.

NEVRUZ KİMLER TARAFINDAN KUTLANIYOR ?
Farslar, Kürtler, Zazalar, Azeriler, Anadolu Türkleri, Afganlar, A avutlar, Gürcüler, Türkmenler, Tacikler, Özbekler, Kırgızlar, Karakalpaklar, KazaklarYazılı olarak ilk kez 2. yüzyılda Pers kaynaklarında adı geçen Nevruz, İran ve Bahai takvimlerine göre yılın ilk gününü temsil eder.
Günümüz İRAN’INDA, her ne kadar İslami bir kökeni olmasa da bir şenlik olarak kutlanır.


KÜRTLERDE VE TÜRKLERDE NEVRUZ:

KÜRTLERDE NEVRUZ  BAYRAMI
Nevruz bayramının Kürt mitolojisindeki Demirci Kawa Efsanesi’ne dayandığına inanılır.
Anadolu ve Orta Asya Türk halklarında da Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışı anlamıyla ve baharın gelişi olarak kutlanır.
Newroz'un Kürt halkı için daha büyük anlam ifade ediyor olması, dayandığı efsanenin politik bir yönü olmasından kaynaklanıyor. Bir halkın zalim krala karşı örgütlenmesi ve sonunda zafere ulaşmasının tarihini ifade ediyor Newroz.
Efsaneye kısaca değinmeliyim. Efsanenin iki versiyonu var. Her ikisini de aktarmaya çalışacağım.
Çok eski zamanlarda, daha yeryüzünde kimsenin olmadığı dönemlerde yani Zervan isimli tanrının iki oğlu olur. Birinin adı Hürmüz'dür ve bereket ve ışık saçan anlamına gelmektedir. Diğerininki ise Ehriman'dır. Kötülük ve kıtlık saçmaktır amacı.
Hürmüz, dünyada kendisini temsil etmesi için Zerdüşt'ü gönderir ve onu sevgiyle ödüllendirir. Zerdüşt ise buna karşılık oğullarını ve kızlarını Hürmüz'e hediye eder. Ehriman bu durumu kıskanır ve yüzyıllar boyunca iyiyle kötünün savaşını ilan eder. En sonunda da içindeki nefreti ve kötülüğü zalim Kral Dehak'ın beynine akıtır ve onu bir bela olarak Asur ve Med halkının üzerine salar.
Dehak hâkim olduğu coğrafyaya kötülük salmaktayken amansız bir hastalığa yakalanır. Bir ur, beynini kemirmektedir. Doktorlar son çare olarak genç ve çocuk beynini kafasında oluşan yaraya sürmeyi önerir. Bunun üzerine Kürt coğrafyasında büyük bir kıyım başlar. Gençler ve çocuklar ailelerinden koparılıp Dehak'ın hayatına kurban edilir.
Demirci Kawa ise bu şekilde 17 oğlunu kaybetmişti. Sıra en küçük oğluna geldiğinde, kendi elleriyle onu zalim kralın sarayına götürür. Ama oğlunu vermektense kralı elindeki çekiçle öldürmeyi seçer. Dehak'ı öldüren Demirci Kawa Kürt halkının önderi olur. Büyük bir saldırıyla saray ateşe verilir. Böylelikle Kürtler özgürlüğüne kavuşmuştur.
Diğer versiyonda da Dehak iki omzunda birer yılan olan zalim bir kraldır yine. Bu yılanları her gün iki gencin beyniyle beslemektedir Dehak. Böylelikle yılanlar kendisine zarar vermemektedir. Aynı zamanda bu zalim kral ilkbaharın gelmesini de engellemektedir.
En sonunda bu zulümden bıkan ve bir şeyler yapmak isteyen Armayel ve Garmayel adlı iki kişi, kralın sarayına aşçı olarak girmeyi başarırlar ve Kralın yılanlarını beslemek için beyinleri alınarak öldürülen çocuklardan sadece birini öldürüp, diğerinin gizlice saraydan kaçmasına yardımcı olurlar. Böylece ellerindeki bir insan beyni ile kestikleri bir koyunun beynini karıştırarak yılanlara vererek her gün bir çocuğun kurtulmasını sağlamış olurlar. İşte bu kaçan kişilerin Kürtlerin ataları olduğuna inanılır. Zalimin elinden bu şekilde kurtulan çocuklar, gizlice Demirci Kawa önderliğinde eğitilerek bir ordu haline gelir ve 20 Mart günü saraya baskın düzenler. Bu baskından Demirci Kawa komutasındaki birlik zaferle çıkar. Zalimin zalimliği biter. Ve özlenen bahar da gelmiş olur.
Bu efsanelerin kendi içinde yine farklı anlatımları söz konusu...
Her iki versiyonda da Kürt halkının Newroz'a yüklediği anlamın kökenlerini anlamak mümkün. İşte o yüzden bir bahar bayramı olmaktan öte, kurtuluşun ve direnişin miladı olarak anlam kazanmaktadır. İşte bu yüzden bir halkın direniş gününün egemen devletin bayrağı altında kutlanmasını önermek ya da dayatmak bu eylemi bir okul müsameresine indirgemektir. Her şeyin içini boşaltıp anlamsızlaştırmayı hedefleyenler, bu sefer başarılı olamadı.
Öte yandan bu bayramı bu özgürlük sevdası içinde tüm halkların kol kola kutlaması gerçek bir bahar coşkusu olacaktır. Tıpkı baharın gelmesine engel olan Dehak'ın öğrendiği gibi, bu baharın gelmesine de engel olanlar bilsin ki günün birinde Kawa'nın çekici, halkların kardeşliği için kalkacak. Bu coğrafyanın tüm halkları esir edildikleri sınırları yok ederken. Çocuklarının beyninin yem edildiği nefret yılanlarını yok ederken.


SELÇUKLU VE OSMANLIDA NEVRUZ:
Selçuklu ve Osmanlı’da millî bayram olarak kutlanan Nevruz, Nevruziye adlı şiirlere ve şenliklerle ziyafet verilerek kutlanırdı.
Özel olarak hazırlanan Nevruziye adlı macun Osmanlı döneminden kalan bir kültür olarak bu gün hâlâ Manisa’da 21 Mart’ta Mesir macunu şenlikleri yapılmaktadır.

ALEVİ VE BEKTAŞILERDE NEVRUZ

 ALEVİ VE BEKTAŞİLER arasında da kimi yorelerde eski takvime atfen Mart Dokuzu adi verilerek kutlanan Nevruz’da özel ayinler yapılırdı,

NEVRUZ, ALEVİLER İÇİN DE ÖNEMLİ BAYRAMLARDAN BİRİDİR.
Alevilerde kendi gelenek ve inanç örgüsü içinde Nevruz bayramını kutlamaktadırlar.
Alevi söylencelerin de Nevruz gününde gerçeklesen önemli olaylar söyle sıralanır:
Dünya kuruluşunu bugün tamamlar.          
Hz. Muhammed’e nübüvvet bugün ihsan edilir.  
Hz. Ali’nin  bugün doğmuştur
Bugün Hz. Ali ile Hz. Muhammed’in kızı Hz. Fatmanın  evlendiği gündür.
Hz. Muhammed, bugün  Gadir-hum’da okuduğu hutbede, Hz. Ali’yi Vasi tayin eder ve kendisinden sonra Müslümanların önderi (imamı) ilan eder.
Bugün Hz. Ali’nin hilafeti elde ettiği gündür.
Bugün Hacı Bektaşi veli’nin Anadolu’ya gelişinin ilk günüdür. Rum Erenlerinin şah-y Velayeti karşıyladığı  gündür.
Bugün Gaip Erenleri “Kırklar’ın” toplandığı gün olarak inanılır. Bu nedenle bugün “Kırklar Bayramı” olarak ta bilinir.
Hz. Hüseyin’in intikamını  almak için Muhtar Sakafi önderliğinde gizli bir teşkilat kurulur. ihtilal işareti olarak mahallelerde büyük bir ateş yakılır. Bu günde tesadüfen 21 Mart’a denk gelir! O günden bugüne değin   Alevilerce zulme başkaldırışın  işareti olarak  ateş yakılır.
Bugün Hz. Adem Peygamberin yaratıldığı gündür.
Alevi toplumu Nevruzu inancı esas alarak kutlarken, bir çok toplumda Nevruz gününe başka anlamlar yükleyerek kutlar. Her toplum kendisine özgü bir anlatımla Nevruzu tanımlar ve yine kendisine özgü bir şekilde kutlar.


ALEVİ TOPLUMU İSE NEVRUZ BAYRAMINI ŞU ŞEKİLDE KUTLAR:
Nevruz bayramı erkanı sabahtan başlar. Toplu olarak sabah yemeği yenecekse, önce Dede bir dua okur ve herkese süt ikram edilir ve kahvaltı yapılır.
 Daha sonra dargınlar barıştırılır.
Hasta ve yoksullar ziyaret edilir, gönülleri alınır.
Yeni ölmüşlerin evlerine taziyeye gidilir.
 Türbe ve mezarlıklar ziyaret edilir.
Nevruz şenliklerinin yapılacağı ev ve kır yerleri önceden saptandığı için, bu yerlerde tüm hazırlıklar tamamlanır.
Yaşlılar için ayrı bir mekanda, gençler için ayrı bir alanda muhabbet sofraları kurulur.
 Gençler kırlarda şenlikler yaparlar, halaylar çekerler, ateş üstünden atlayarak dilekler tutarlar. Genç kızlar ve oğlanlar karşılıklı mani söylerler...
 Nevruz Bayramı akşamı “Meydan” açılır.
Taliplere “Nasip” verilir.
 Cem evinde toplanılır.
Tüm canlar hazır olduktan sonra, saat 20.00 civarında Nevruz Erkanının icrasına başlanır.

 ZERDÜŞTLER VE  EZİDİLER’DE NEVRUZ BAYRAMI
21 Mart’ı bayram olarak kabul etmişlerdir. Orta Asya’dan Balkanlardaki uluslara kadar çok geniş bir bölgede yerel renk ve inançlarla kutlanan Nevruz, her ulusun kendi kültür değerleriyle özdeşleştirip sembolleştirdiği, özü itibariyle baharın gelişinin kutlandığı coşkuyla karşılandığı bir gündür.
Yaşadığı geniş coğrafyada doğa ve çevrenin uyanışının kutlandığı Nevruz Bayramı’nın Anadolu’da ve Türk kültürünün yayıldığı bölgelerde de son derece köklü ve zengin bir geçmişi vardır.Nev(yeni) ve ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen ve YENİGÜN anlamını taşıyan Nevruz, kuzey yarımkürede başta Türkler olmak üzere bir çok halk ve topluluk tarafından yılbaşı olarak kutlanır.
Gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart’ta güneş göçmen kuşlar gibi kuzey yarımküreye yönelir.
21 Mart ile birlikte havalar ısınmaya, karlar erimeye, ağaçlar çiçeklenmeye, toprak yeşermeye, göçmen kuşlar yuvalarına dönmeye başlar.Bu nedenle 21 Mart bütün varlıklar için uyanış, diriliş ve yaradılış günü olarak kabul edilerek, Nevruz/YENİGÜN bayramı adıyla kutlanır.
 Orta Asya’da yaşayan Türkler, Anadolu Türkleri ve İranlıların yılbaşı olarak kabul ettikleri güne Nevruz adı verilir ki, yeni gün anlamına gelir.
 Gece ve gündüzün eşit olduğu Miladi 22 Mart, Rumi 9 Mart gününe rastlamaktadır. Nevruz-i Sultani, Sultan Nevruz, Sultan Navrız, Navrız, Mart Dokuzu gibi adlarla da anılmaktadır.Oniki Hayvanlı Türk Takviminde görüldüğü üzere Türklerde de çok eskiden beri bilinmekte ve törenlerle kutlanmaktadır. Türklerde Nevruz hakkında başlıca rivayet, bugünün bir kurtuluş günü olarak kabul edilmesidir.

ERGENEKON’DAN ÇIKIŞTIR. İşte bu nedenle bugün Türklerde Nevruz, yeni yılın başlangıcı olarak kabul edilmiş ve günümüze kadar bayramlarda kutlana gelmiştir. Orta Asya’daki Türk topluluklarından Azeri, Kazak, Kırgız, Türkmen, Özbek, Tatar, Uygur Türkleri, Anadolu Türkleri ve Balkan Türkleri Nevruz geleneğini canlı olarak günümüze kadar yaşatmışlardır.
Dünyanın en eski bayramı Nevruz, Türk dünyasında Göktürklerin Ergenekon’dan çıkışı ve 12 hayvanlı Türk takviminde yeni yılın başlangıcı olarak geçmişten bugüne kutlanmaya devam ediyor.
Tabiat ile iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı “ana” olarak vasıflandıran Türk’ün düşünce sisteminde “baharın gelişi” elbette önemli bir yere sahip olacaktı.Kimi topluluklar,
 bu günü Tanrı’nın dünyayı yarattığı gün,
 kimileri Nuh Peygamber’in yere ilk ayak bastığı gün,
 kimileri ise ilk insanın yaratıldığı gün olarak kutlarken,
gece ile gündüzün eşit olduğu bu gün, bir bahar müjdecisi kabul ediliyor.
 Genellikle Nevruz, yani Farsça “Yeni Gün” adını taşıyan bahar bayramı, insan ruhunun tabiattaki uyanışıyla birlikte kutladığı bir bayramdır.
Böyle bir bayramın, yani mevsimlerin değişikliğinden doğan özel günlerin, başka başka adlar altında birçok milletin sosyal hayatında yer aldığı da bilinmektedir. Mesela, Hıristiyan âleminin dinî muhteva ile şekillendirerek ve Noel Baba sembolü ile karlar ülkesinden geyiklerin çektiği kızaklarla neşe ve ümitleri taşıdığı “Noel Bayramı” bunun farklı bir ör eğini teşkil eder.
Bu kutlamalarda yine bahara duyulan özlem “çam ağacı” motifi etrafında şekillendiriliyor. Aynı zamanda bir takvim değişikliğini de ifade eden bu kutlamalara baktığımızda Türk’ ün kutladığı “bahar bayramı”nın da bir takvim değişikliğini yansıttığı görülüyor.
Burada dikkati çeken husus “baharın başladığı zaman”dır. Türk, bu takvim değişikliğini “toprağın uyandığı gün” ile özdeşleştirmiştir.
 Kışın ortasında baharı kutlamaz. Türklerde bir tabiat, varoluş, diriliş bayramı niteliğinde olan Nevruz’un ruhî atmosferini ve eskiliğini anlayabilmek için kültürümüzün yıpranmış, tozlu ve pek okunmayan eski sayfalarına bir göz atmamız gerekiyor.
Bu coşkuyu Türk kamları dualarında, niyazlarında şöyle ifade ediyorlar: “…
Yüce Göktanrı’nın ilk defa gürlediği, yağız yer, altmış türlü çiçeklerle ilk defa bezendiği, altmış türlü hayvan sürülerinin ilk defa kişnediği ve melediği zaman sen (Türk’ün Atası) yaradıldın!”

TÜRK DÜNYASINDAKİ NEVRUZ KUTLAMALARI İLE İLGİLİ ADETLER
Çeşitli adlarla ve yaygın olarak Nevruz adıyla kutlanan bu bahar bayramıyla ilgili olarak Türk topluluklarında çeşitli gelenekler meydana gelmiştir. Orta Asya’dan, Balkan Türkleri’ne ve hatta Amerika’daki Kızılderililerin yaşatılan âdetlerinde bu gelenekleri ve törenleri tespit edebiliyoruz. K. K.
Yudahin’in eserinden

KIRGIZ TÜRKLERİ’NDE Nevruz gününün, Mart ayında olduğu ve yeni yılın ilk günü anlamına geldiği ifade edilir.
 Bu günde “Nouruz Köcö ” denilen özel bir yemek yaparlar. “Köcö”, darı yarması veya bulgur konulmak suretiyle yapılan bir nevi tirittir.

KAZAK TÜRKLERİ de Kırgız Türklerinin yaptığı aşı pişirirler. Ayrıca Nevruz törenlerinde mevlit okuturlar. O günü evler baştanbaşa temizlenir, yeni elbiseler giyilir.
Nevruz törenleri sırasında ev duvarlarına veya çeşitli eşyaların üzerine kil kaplar atılarak parçalanır. Ateş üzerinden atlanır. Çadırlar kurulup sofralar açılır.Özbekistan’ın Semerkant, Buhara, Andican taraflarında, Nevruz günü başlayan törenler bir hafta kadar devam eder. Halk bu törenlerde çadır çadır gezerek birbirlerinin bayramını kutlar. Bu ziyaretlerde ikram edilen yemek “aş” adı verilen pilavdır. Köpkarı, güreş, at yarışları, horoz dövüşleri gibi gösteriler düzenlenir.

TACİKİSTAN’DA NEVRUZ Mart ayının başından, 21 Mart gününe kadar baharın gelişini ve tabiatın canlanmasını karşılamak amacıyla kutlanır. Nevruzda yenilen “Ş” harfi ile başlayan
 7 yiyecekten
SÜT; temizliği,
TATLI; yaşama sevincini,
ŞEKER; serinlik ve dinlenmeyi,
 MUM; ateşe tapınmayı,
TARAK; kadının güzelliğini temsil eder.
 İslâmiyet’ten sonra İslâmî geleneklere göre “Ş” ile başlayan 7 nesne bunların yerini almıştır.

AFGANİSTAN’DA NEVRUZ, Türkler arasında doğum günü olarak kutlanır. Bugün herkes en yeni elbiselerini giyerler. Kabir ve akraba ziyaretleri yapılır, güreş tutulur ve oğlak oyunu oynanır. İnsanlar arasındaki dargınlıkların kaldırılmasına çalışılır. Yeni yıla nasıl başlanırsa, yılın öyle geçeceğine inanılır.

TÜRKMENİSTAN’DA NEVRUZ bayramında halk gününü ülkemizdeki dini bayramlara benzer bir şekilde geçinmekte, karşılıklı ev ziyaretleri yapılmakta, tebrik mesajları gönderilmektedir. Nevruz kutlamaları basın yayın organlarında geniş bir şekilde yer almaktadır.

AZERBAYCAN’DA her yıl Mart’ın 2123′ünde, Nevruz bayramı büyük törenlerle kutlanır. Mezarlık ziyareti yapılır. Bu ziyaretlerde hazırlanan helva pilav ve diğer yiyecekler fakirlere dağıtılır. “Gapı Pusma”, “Suya Yüzük Atma”, “Su Başı”, “Baca Baca” adetlerinde uzun yılların gelenekleri çeşitli motif ve oyunlarla sürdürülür.
Semeni göğertilir. Yani tohum çimlendirilir.
Nevruz;
Karapapaklar’da Nevruz,
Kırım Türkleri’nde Navrez, gündönümü;

BATI TRAKYA TÜRKLERİ’NDE Mevris,
Makedonya ve Kosova Türkleri’nde Sultanı Navrız,
Gagauzlarda İlkyaz bayramı adıyla yukarıda bahsettiğimiz ortak coşku ve geleneklerle kutlanmaktadır.
Çok geniş coğrafyaya yayılmış olan topluluklarda Nevruz törenlerinde genellikle şu oyunların değişmeden devam ettiği gözlenir:
 Gökböri Oyunu. Türkistan’da oynanan milli oyunların başında yer alır. Bu oyuna “gökböri, köpkâri, oğlak/ulak, buzkaşi, kökpar, kükbar” gibi isimler de verilir. At yarışları, cirit oyunu, kılıç sallama, yamba kapma, güreş, at üzerinde güç gösterisi, sinsin oyunu, huntu oyunu. Bu oyunlar genellikle spora dayalıdır. Nevruz pek çok kltürde baharın gelişini kutlamak için yapılan bir bayramdır.
Nevruz diğer adıyla bahar bayramı daha çok Ortadoğu kültürlerinde kutlanır. Nevruz bayramında her kültürün yaptığı etkinlikler farklı olsa da ortak noktalar şunlardır:
Baharın gelişi bir uyanış olarak görüldüğünden bunu temsilen etkinlikler yapılır. Evlerin temizlenmesi eski eşyaların atılması bunlardan bazılarıdır. Her kültürün geleneksel yemekleri yapılır ve kutlamalarda ikram eidlir. Milli giysiler giyilerek milli oyunlar oynanır. Kurban kesilerek Nevruzun gelişi kutlanır.

NEVRUZ TÖRENLERİNDE NELER YAPILIRDI?

YUMURTA DÖVÜŞTÜRME
  Bayram günlerinde ikinci Çarşamba’dan sonra sokaklarda, köşe başlarında ve belirli mekânlarda toplanan çocuklar, gençler soğan kabuğu veya samanla boyanan yumurtaları dövüştürülür (tokuştururlar).

ATEŞ YAKMA    Bu gecede “tongal” denen ateşler yakılır, üzerinden atlanır. Eskiden bu ateşler evlerin damında yakılırdı. Ancak, yaşam şartlarının değişmesiyle bu ateşler şimdilerde bahçelerde veya boş meydanlarda, sokak aralarında yakılmaktadır. Ateşin yakılmasıyla içlerinden bir dilek tutarak ateşin üzerinden atlayan kimseler bu dileklerinin gerçekleşeceğine, tüm hastalıklarının bu ateşe dökülüp yanacağına, yeni yıla bu hastalık ve kötülüklerden arınarak girileceğine inanılır. Ateşin üzerinden atlanırken genellikle şöyle bir tekerleme okunur: “
Ağırlığım, uğurluğum (üzerimdeki kötü enerjiler) dökülsün, odda(ateşte) yanıp kül olsun” “Yansın alev saçılsın, benim bahtım açılsın” Bu arada yağlı paçavralardan yapılan ateş topları da bir telle bağlanır ve birkaç defa sallandıktan sonra havaya atılır. Daha sonra tongalın külleri bolluk getirsin diye evin bahçesine serpilir. Dışarıdaki ateş şenliği bittikten sonra eve gelinerek Nevruz sofrasına oturulur. Bu sofrada pilav, kavurga(kavrulmuş buğday), yarma yemeği, et v.s gibi milli yemeklerin yanında boyanmış yumurta, çeşitli kuruyemiş (yedil evin)çeşitleri ve semeni bulunur. Sofra başında aile fertleri birbirini tebrik eder, evin aksakallarının işaretiyle yemeye başlanılır.
Nevruz/Yeni yıl bayramında aksakallar bütün dargınları barıştırır, gençlere öğüt nasihat verirler. Semeni Nevruz bayramı sürecinde bir kap içine konan buğdayların sulanarak yeşillenmesinden elde edilen yeşertilmiş çimene Semeni adı verilmektedir.
Nevruz aynı zamanda yeşilliğin ve doğanın da bayramıdır. Onun için “SEMENİ”NİN yeşillik ve bereketi temsil ettiğine inanılır. Semeni’den Helva ve tatlılar da yapılmaktadır. Semeni için birçok şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiştir. Baca Baca/Şal Sallama Yeni güne en çok sevinenlerin başında çocuklar gelmektedir.

 BACA BACA GÜNÜ (bu bayramdan bir gün öncesidir.) Bu günde çocuklar bayram paylarını almak için mahallelerine ve yakın mahallelere gidip kapı kapı dolaşılarak, kapılar çalınır ve bayram payları istenir. Baca baca gecesi ateşler yakılarak üzerinden atlanır ve gece olunca da herkes beline bir Şal (atkı) bağlayarak komşu evlerin yolunu tutar.
Eskiden evlerin bacaları olduğu için bacadan sarkıtılan bir Şal’a (atkıya) bayram payı bağlandığı için bu âdete “baca baca” denilmektedir.

KULAK ASMA (KAPI DİNLEME) Yeni günden önceki gece, yani baca baca gecesi, komşu ve akrabaların kapı ve pencerelerine gizlice yaklaşılıp, içeride konuşulanlar dinlenilmeye çalışılır. Tamamıyla iyi niyetle yapılan bu dinleme hadisesinde kapı dinlemeye gidenler içlerinden bir dilek tutarlar.
 İçeride konuşulanlara dayanarak duyduklarından dileklerine göre çeşitli yorumlar yaparlar. Bu yorumların gerçek olduğuna inanılır. Genç kız ve erkekler dileklerinin yerine gelmesi için sabah erkenden kalkıp soğuk suda yıkanırlar. O gün herkes kapılarının dinleneceğini bildiğinden bayram gününe uygun olarak iyi şeylerden bahsedilir.

 İĞNE İĞNE (İYNE İYNE DİYE BİLİNİR)  Yeni gün/Nevruz gecelerinde çok güzel oyunlar ve adetler vardır. Bunlardan birisi de “iğne iğne” oyunudur. Nevruz gününden bir gün önce yani baca baca gününde bir kızla bir erkek hiç konuşmadan köy çeşmesinden veya evlerinin bahçesindeki çeşmeden su doldurarak getirirler.
Bu su leğen içinde evin ortasına konur. Komşulardan gelen kız ve oğlanlar evin gençleriyle beraber su dolu leğenin etrafına toplanarak herkes sırasıyla dilek tutar. Bu dilekler genellikle gençlerin sevdikleri ile ilgili olur. Dilek tutuldukta sonra arka kısımlarına küçücük pamuk sarılarak suda batması engellenen iki adet iğne suya bırakılır.
Leğenin içinde bir halka şeklinde hızla dönen iki iğneden birisi kızı diğeri de erkeği temsil eder. Eğer iğneler gidip birleşir ve birbirine yapışırsa o dilek olacak ve gençler evleneceklerdir demektir.
Eğer iğnelerin her birisi bir kenarda kalırsa o zaman gençler birleşemeyecek demektir.
Dilek olumsuzdur.

 SUYA YÜZÜK ATMA  Suya yüzük atma oyunu da iğne iğne oyunu gibi bir dilek oyundur. Yine bu oyunda da bir leğen su getirilir, herkes yüzüğünü leğene atar ve leğenin üstü bir yaylık (başörtüsü) ile kapatılır. Bu sırada bir dilek tutulur ve sırayla yüzükler sudan çekilir.
 Eğer yüzüklerini leğene atanlar kendi yüzüklerini ilk çekişte alabilirlerse dileklerinin gerçekleşeceğine inanırlar. Herkes sırayla sudan yüzük çekme işlemini tekrarlar. Yeni Gün İnanışları Nevruz/Yeni yılla ilgili birçok inanış vardır.

 Yeni günün ilk dört günü yılın mevsimleriyle alakalıdır.
Eğer,
BİRİNCİ Gün güneşli geçerse demek ki, ilkbahar ayları güzel geçecektir.
İKİNCİ GÜN yağmurlu geçerse yaz ayı yağmurlu olacaktır.
 İkinci günler de aynı şekilde sonbahar ve kış aylarına ışık tutmaktadır. Eğer yeni günün
ÜÇÜNCÜ VE DÖRDÜNCÜ GÜNLERİ yağmurlu geçerse “godu godu” denilen bir tören düzenlenir.

Şaman inancından kaldığı düşünülen bu inanışa göre “Godu godu” meydanlarda dolaştırılır ve güneşi çağıran çeşitli nağmeler okunur. İnanışa göre Godunun doğayı etkileme ve iklimi iyileştirme güçleri bulunmaktadır.
Diğer Nevruz/Yeni gün gelenekleri gibi Godu Godu inanışı da, zarif bir Türk milli geleneğidir. Yeni Gün/Nevruz Adetleri Yeni gün/Nevruz bayramında birçok adetler bulunmaktadır.
 Bunlardan bazılarını aşağıda yazacağım;
Yeni günde/Nevruz’da üzerlik denen bir bitki yakıp dumanını eve, mala, cana ve çocuklara v.s. şeylere verirler, Yeni elbiseler alınır, Yakınlara hediyeler alınır, Kız beğenmeğe giderler, Küsülüler barıştırılır, Misafirliğe gidilir, Nişanlı kızlara Nevruz payı götürülür, Kötü söz söylenmez, Mezar ziyaretlerine gidilir, Başkaları hakkında konuşulmaz, Şeker dağıtılır, Kızlar kırmızı giyinir, Ev sahipleri evde birisinin bulunmasına gayret ederler, Kavga etmezler, Hasta olanlar ziyaret edilir, onlara pay götürülür, Güneş çıkmadan suyun üzerinden atlanır, Son Çarşamba’da düğün için ayrılmış koyunların boynuzlarına kırmızı bağlanır,
 Son Çarşamba’da evden para vermezler,
Son Çarşamba’da borç ödemezler,
Son Çarşamba’da komşuya elek vermezler,
 Son Çarşamba’da mum yakmazlar,
Son Çarşamba’da eğer mum yanıyorsa bitmeden yarım söndürmezler,
 Son Çarşamba’da evden ateş, kibrit gibi şeyler vermezler,
 Son Çarşamba’da evden ekmek vermezler,
 Son Çarşamba’da erkenden yatmazlar. ….
 Bu yazımızda Türk milletinin yaşamından kültür öğelerinin en temel ve köklü parçalarından birisi, Nevruz/Yeni yıl bayramı hakkında kısa bir hatırlatma amaçlı bir şeyler yazdım fakat bu yazımın konusu aslında hakkında binlerce sayfa yazılacak kadar geniş ve engin bir konudur.
Türk insanını birbirine kenetleyen, bağlayan, Ergenekon’dan demir dağları eriterek dirilen atalarının ruhlarıyla yanan bir ateştir.
Bu ateş, hiç sönmeden binlerce yıl yandı ve gelecekte de kıvılcımlarından binlerce gönlü tutuşturarak “ortak kültür Ocağı”nda binlerce ruhu ısıtacaktır. Kültürlerin buluştuğu bu toprakların yanı sıra geniş bir coğrafyaya yayılan ve çeşitli adlar altında kutlanan nevruz kent insanına biraz yabancı kalsa da kırsal kesimde önemli bir gündür.
Birbirine gittikçe yabancılaşan kentli bu önemli günü yeniden keşfetmeli. Çünkü nevruz özünde yeniden diriliş, bolluk, bereket, barış, kardeşlik, birlikte eğlenmek gibi insancıl unsurları taşıyor.

KAYNAKLAR
Makale Kaynağı: Nevzat Erdağ -
www.nevzaterdag.com