27 Şubat 2016 Cumartesi

HUBYAR SULTAN TARİHÇESİ , HAYATI VE YERLEŞKESİ


HUBYAR SULTAN TARİHÇESİ , HAYATI VE YERLEŞKESİ

HUBYAR SULTAN’IN HAYATI 
 Halk arasında Hubyar, Hubyar Sultan, Hubyar Devletlü, Hızır Hubyar, Hubyar Baba, Hubyar Derviş olarak adlandırılmaktadır  Birleşik bir kelime olan Hûbyâr’ın iki anlamı vardır. Hû: Allah anlamındadır. Hûb: güzel, hoş, iyi demektir. Yâr: yârân, dost, sevgili, ahbab, mahbûb, muhibb  ifade etmektedir. Hûbyâr ise birincisi dünyevi anlamda “Güzel Dost” demektir.Türkmence; Huday (Hudaay): Allah, Hüda. Hudayyolı (Hudayyoolı): Allah için kesilen kurban. Demektir ki eski Orta-Asya Türkçesinde ve lehçelerinde aynı anlamlara gelen benzer kelimeler vardır.  İkincisi ise manevi anlamda “Allah’ın sevgilisi”, “Allah’ın Güzel Dostu” ya da “Hakk Ereni”ni, Allah yolunda başını (serini) kurban etmeye hazır, kamil insanı ifade eder ki; Alevilerde bu manada “Hubyar Sultan”ı telakki etmişlerdir.   

            Hünkâr Hâce Bektaş-ı Veli (1209/10-1271/3) ile çağdaş olan Hubyar Sultan’ın Türkistan’da evli olduğuna dair bir rivayete rastlamadık. Bu durum Alevilik’te tek eşlilik anlayışından kaynaklanmış olabilirliğindendir. Ortak ittifak Hubyar Sultan, Anadolu’ya gelip yerleştikten sonra evlendiğidir. 
Karamanoğlu Mehmet Bey (Ö.1277) yöreyi irşat amacıyla Yalıncak Sultan adlı bir zatı gönderir. Bu zatta bugünkü Sivas’ın Hafik İlçesinin Yalıncak Köyü’ne yerleşerek dergahını kurar. Hubyar Sultan’da Yalıncak Sultan (Ö. 1283 )’ın kızı Gönül Ana ile evlenir ve soyu bu hatundan devam ederek bugünlere gelir. Bu evliktende anlaşılacağı gibi Hubyar Sultan ile  Karamanoğlu Mehmet Bey arasında sıkı bir siyasi ilişki mevcuttur. Varolan bu ilişki bölgedeki halk hareketlerinede yansımıştır.           
            Bugünkü Kazakistan’ın Türkistan bölgesinden Oğuz-Beydili boyu oymakları ile Anadolu (Rum)’a göçerek; Tokat bölgesine yerleşen Hubyar Sultan’da Hâce Ahmet Yesevi halifelerindendir. Hubyar Köyü’nde tarihsel olarak Beydili Sıraç topluluklarına ve Hubyar Dede Ocağı’na damgasını vuran Hubyar adında iki zat vardır. I.Hubyar Sultan 13.yüzyılda, II.Hubyar Abdal 16.yüzyılda yaşamıştır. İki Hubyar’ın yaşam öyküsü, rivayetleri, menkıbeleri, kerametleri, ozanların deyişleri birbirine karışmıştır. I. Hubyar Sultan’ın konar – göçer bir şekilde zaman zaman geldiği  Ormanlık yöre kutsal kabul edilmektedir.Kendi adıyla anılan bugünkü Hubyar Köyü’nü kuran II.Hubyar Abdal ise Horasan’dan gelen Hubyar Sultan’ın torunlarındandır. 
            I.Hubyar Diye de bildiğimiz ve 13.yy da yaşayan Hubyar Sultan’ ın   tam olarak ne zaman ve nerede öldüğü bilinmemektedir. 
           16.yy da yaşayan Hubyar ‘ ın ise eldeki belgelere göre 1573 lü yıllarda öldüğü düşünülmektedir. Hubyar Abdal diye de adlandırdığımız II.Hubyar ‘ ın Türbesi Tokat Almus Hubyar Köyündedir. Bu türbenin nezdinde her iki Hubyar bir kabul edilmiş ve dua ve kurbanlar buraya sunulmaktadır.
            Hubyar Abdal 1527 yılında Tokat Bölgesinde yapılan Celali İsyanlarından Zünnünoğlu Halil ayaklanmasına katılmış hatta bu ayaklanmanın organizesini sağlamıştır. Bu isyanın kanlı bir şekilde bastırılmasından sonra Bugünkü Hubyar Köyü sınırları içerisinde bulunan Tekeli Dağı eteklerinde bulunan Gürgençukuru diye de bilinen Ormanlık alana yerleşmiş ve Hayatını bu bölgede tamamlamıştır.

            Hubyar Abdal Hubyar Köyüne bir Tekke kurarak taliplerine ve gelip geçenlere aş imkanı sağlamıştır. Buraya kurduğu Dergahta yetişen Dedeleriyle Kızılbaş Beydili Sıraç Türkmenlerine hizmet etmiş onların birliğini ve dirliğini temin etmiştir.

Kaynak : Hubyar Sultan Ocağı ve Beydili Sıraç Türkmenleri - A.KENANOĞLU - İ.ONARLI Hubyar Sultan Derneği Yayınları 1
 http://hubyarvakfi.org.tr/sayfa.asp?sayfaID=2


HUBYAR OCAĞI VE HUBYAR SULTAN DEDE
Hubyar Ocağı adını Kurucusu olan, Hubyar Sultan Dede’den almıştır. Hubyar Sultan’ın 16,yy da yaşadığı ve Celali isyanları dönemlerinde bugün türbesinin de bulunduğu Tokat-Almus-Hubyar köyüne geldiği bilinmektedir.
Hubyar Ocağı 1500 lü yıllarda kurulmasına karşılık oldukça kalabalık bir kitleye sahiptir. Bu Ocağın kuruluşu ve geçirdiği evreler ile ilgili evrak ve dökümanlar tarafımdan toplanmakta ve derlenmektedir. Bunların sonuçlanmasıyla birlikte bu belgeler bilim çevrelerinin incelemesine sunulacaktır.
Yörede anlatılan rivayetlerde ise, Hubyar Sultan’ın Horasan pirlerinden olduğu ve Hacı Bektaş Veli ile Anadolu’ya geldiği, ilk önce Antalya civarlarında konakladığı daha sonra ise Tokat Erkilet köyüne yerleştiği yönündedir.
Hubyar Dedelerinin diğer bir anlatımı ise Hubyar Sultan’ ın Hoca Ahmet Yesevi olduğu yönündedir. Tabi buradaki anlatım gerçeği yansıtmasa ise de bu söylemin Hubyarlılar tarafından Hubyar Sultan ile Hoca Ahmet Yesevi arasında bir bağın kurulması gerçeğidir.
Celali isyanlarını bastırmak için yapılan katliamlar ve bu katliamlardan kaçan Kızılbaş Alevilerin Anadolu da bulunan yüksek dağların eteklerine sığındıkları herkesin malumudur. İşte Hubyar da bu dönemde yani Celali isyanları sonrasında Tokat - Sivas yöresinin en yüksek dağı olan Tekeli dağı eteklerine Ailesiyle beraber çıkmış ve orada yaşayarak orada hakka yürümüştür.

Türbesi Adını taşıyan Tokat- Almus - Hubyar köyündedir. Hubyar Dervişin Köyündeki türbesine her yıl on binlerce insan gelmekte ziyaretlerini yapıp kurbanlarını keserek lokmalarını yemektedirler. Hubyar Dedelerinin hayırlı dualarını alarak ziyaretlerini sona erdirmektedirler.
Hubyar Derviş ve torunlarının Osmanlının çeşitli dönemlerinde Tekkenin şeyhi unvanıyla ferman aldıkları bilinmektedir. Bu fermanlarda Tekkenin gelip geçenlere yiyecek vermesi ve bölgenin sükunetini koruması şartı ile verilmiştir. Bu fermanlarda Hubyarlılara birçok ayrıcalıklar tanınmış, bu sayede yüzyıllarca Hubyarlılar Askerlik yapmamışlar, Vergi vermemişler, birtakım imtiyazlardan yararlanmışlardır. 
Osmanlının son zamanlarına yakın bir Derebeyinin şikayeti üzerine bu imtiyazlar kaldırılmış ve Hubyarlılar Askere gitmeye , Vergi vermeye başlamışlardır.

Hubyar Ocağı mensupları Başta Tokat olmak üzere Sivas-Amasya-Çorum-Yozgat-Samsun- Aydın-İzmir-Manisa- İzmit-Erzurum-Erzincan- yörelerinde bulunmaktadır. Genelde sıraç ismiyle de anılan Hubyar topluluklarında başta Beğdili aşireti olmak üzere birçok Türkmen aşireti bulunmaktadır. Ayrıca daha evvelden Hubyar Dedelerinin Rusya taraflarına Dedeliğe gittikleri anlatılmaktadır.
Anşa Bacılılar veya Babacılar adıyla anılan sıraç toplulukları da Hubyar Ocağına mensupturlar. Anşa bacı ve kocası Veli Baba 1800 lü yılların sonlarına doğru Hubyar’ dan el aldıklarını belirterek Hubyar Dedelerinden ayrılmışlar ve bölgede bulunan bazı Hubyar taliplerini de yanlarına çekmişlerdir. Bunlar Tokat zile civarlarında ve Amasya yöresinde yoğunluktadırlar. Anşa Bacılılar bu ayrılığa rağmen Hubyar’ a ziyaretlerini sürdürmekte ve kurbanlarını sunmaya devam etmektedirler. Anşa Bacılılar ile Hubyar dedeleri arasında büyük bir çekişme ve karşılıklı suçlamalar mevcuttur. Bu olay bir ocağın yaşadığı süreç ve geçirdiği evreler hakkında ap ayrı bir araştırma konusudur. Bu yönde inceleme ve çalışmalarım devam etmektedir.
Hubyar Dervişi sadece Talipleri değil Alevi - Sünni tüm yöre halkı tarafından bilinmekte sayılıp sevgi duyulmakta ve de ziyaret edilip kurbanlar kesilmektedirler.

Yörede bulunan Sünni insanlar özellikle hastalık , sakatlık tedavisi ve çocuk istemek için Hubyar’a gelmekte dualarını edip kurbanlarını sunmaktalar. Hubyar köyünün yakınında bulunan Sivas’ ın Doğanşar ilçesinde halk, Hubyar’ ın Cuma günleri kendi ilçelerinde bulunan Ulu camiye geldiğine inanırlar ve Cuma namazlarını özellikle bu cami de kılarlar. Caminin içine çeşitli bezler asarak Hubyar’dan dilekte bulunurlar.

Hubyar Dedelerinin eskilerden Hızır Üryan Ocağına bağlı oldukları ve bu ocağa görüldükleri , tarikatlarını yürüttükleri anlatıla gelmektedir. Bu durum gerek Hubyarlılar gerekse de Üryan Hızır dedelerinden bilinmektedir. Hatta Üryan Hızır Ocağının dedeleri ecdatlarının Hubyar ile birlikte fırına girdiğini, fırına girerken hırkasını çıkardığını ve böylelikle Üryan ismini aldığını anlatmaktadırlar.
Belirli bir zaman sonra Üryan Hızır dedelerinin Hubyar köyüne dedeliğe gelememesi sebebiyle Hubyarlıların birbirlerine el verdikleri ve birbirlerini görerek sorarak yollarını yürüttükleri anlatılmakta ve günümüzde de bu şekilde devam etmektedir.
Fakat bazı Hubyar dedeleri bunu kabul etmemekte ve Hızır Üryanın Hubyar Derviş’ den el aldığını dolayısıyla Hızır Üryanlıların Hubyarlıların dedeleri olamayacağını belirtmektedirler.
Hubyar Sultan Dede’ nin kerametleri ;
Her Anadolu Dervişi gibi Hubyar Sultan’ ın da bir çok keramet gösterdiği kendisini ispat ettiği bu sebeple de fermanlar aldığı anlatılmaktadır.
- Hubyar Sultan’ la ilgili anlatılan en ünlü keramet kızgın fırına atılıp belirli bir süre sonra fırından sakalı buz tutmuş bir vaziyette yanında bir çocukla ve çocuğun elinde de çiçekle çıkması
- Küçük bir kazandan 40.000 orduyu doyurması
- Kendisini almaya gelen askerlerin önceden farkına varması
- Bir sopa darbesiyle topraktan su çıkarması
- Bir avuç toprakla denizi kurutması
- Denizin üzerinden yürüyerek geçmesi
- Zehir içip parmaklarının ucundan geri çıkarması
- Bir kılıç darbesiyle koca taşı ikiye bölmesi
- Atının ayağını basarak taşa delik açması
- Hasta ve sakat olan insanları iyileştirmesi
- Yedi koyunu küçük bir yere(1 m2 ) sığdırması
- Koyunların sütü ile değirmeni döndürüp un elde etmesi,
- Çocuğu olmayanlara çocuk vermesi,
şeklindedir.
Hubyar Sultan’ ın iki oğlu ve bunlardan olan Kenan Şeyh - Saçlı Ali Dede ve Hüseyin Abdal isimlerindeki üç torunundan sülalesi çoğalmıştır bu sülaleden gelen kişiler yüzyıllardır Hubyar Ocağının yolunu yürütmüş dedelik yapmışlardır. Bugün başta Hubyar köyü olmak üzere Tokat-Sivas-Amasya-Çorum bölgelerinde Hubyar dedeleri bulunmaktadır. Bunlar Hubyar köyünden göç etmek suretiyle buralara yerleşmişlerdir.
Hubyar Ocağı diğer ocaklar içerisinde aktifliğini sürdüren, güncelliğini koruyan ender ocaklardan birisidir. Birçok Alevi ocağı günümüzde işlevini yitirmişken Hubyar Ocağı halen Dedesiyle, Talibiyle ve Hubyar köyünde bulunan dergahıyla aktif olarak faliyettedir. Yüzyıllardan günümüze aktarılan geleneksel kültürümüzü devam ettirmede gerek Sivas-Tokat-Amasya-Çorum yörelerinde gerekse de göçler yoluyla gelinen büyük şehirlerde Hubyar Ocağı mensupları gerekli hassasiyeti göstermektedirler.
Hubyar Sultan' ın kerametlerine ilişkin Derviş Ali ' nin söylemiş olduğu bir deyiş
Çıkıp arş yüzünde nurda oturan
Meftesini meftesine yetüren
Kuduret yarılıp lokma getüren
Südünen Ahmeri balı Hubyar

Ataşlar yok iken çiğler pişiren
Dalga verip kalp evini coşuran
Mukaned köprüsün suyun şaşıran
Kurtarır zulümden gamdan Hubyar

Bakmıyormu başcı kayık haline
İsmi azam dua geldi diline
Bir avuç kum aldı hemen eline
Az kaldı deryayı kessin Hubyar

Eşiğin altına kitap sırınan
İki cihan boyamıştır nurunan
Ali baba ile girdi fırına
Estirdi kar ile yeli Hubyar

Engin ovalarda yurdun tutmadı
Zerrece işine hile katmadı
Yabancının bahçesine gitmedi
Kendi güllerini derdi Hubyar

Allah ekber dedi can aldı canını
Ih demeden uyuşturdu kanını
Varsın ıssız koysun münkür yurdunu
Sağ adamı ölü kıldı Hubyar

Yedi günle gece külhan yaktılar
Onu yansın diye nara tıktılar
Yirmi dört saat sonra açtılar baktılar
Sakalı buz tutmuş geldi Hubyar

Sağ adamı musallaya koydular
Buyur derviş cenazeye dediler
Orda hazır idi üçler yediler
Sağ adamı ölü kıldı Hubyar

Bütün canlar hep sıraya düzüldü
Kerâmeti arşta,kürşte sezildi
Gürgen çukuruna berat yazıldı
Baltasını dala taktı Hubyar

Bağrıma kâr etti düldülün sesi
Dinleyince gerçek erin nefesi
Uzadında neden bunun ötesi
DEVİŞ ALİ etme kulun Hubyar
http://www.alevibektasi.eu/index.php?option=com_content&view=article&id=626:hubyar-oca-ve-hubyar-sultan-dede&catid=38:aratrmalar-kategori&Itemid=54