29 Eylül 2017 Cuma

CEM ERKANI, MİRAÇ OLAYI VE KIRKLAR CEMİ



CEM ERKANI, MİRAÇ OLAYI VE KIRKLAR CEMİ
CEM ERKÂNI
Cem kelimesi Arapça (>?@) fiil kökünden gelip isim olarak toplanma, bir araya gelme anlamına gelir. Buyruklarda cem erkânı, kelime olarak cem(107), ayn-ı cem, (108) cem’iyyet, (109) ayn-ı cem cem’iyyeti (110) ve meydan (111) seklinde ifadelerle anlatılmaktadır.
Cemle ilgili Kuseyri’den cem ve fark açıklamasından sonra Gölpınarlı, Mevlevilerde aynu’l-cem’ vahdet nes’esiyle ve cezbeyle askla ihvanın tam bir birlik hâlinde toplanıp semâ’ ve sefâ ile dem sürmesi anlamına kullanılır. Bu terim halk dilinde ayn-i cem seklinde söylenir.(112) Gölpınarlı Buyruklarında cem, taliplerin bir araya gelip evliya erkânını icra etmesi olarak tanımlanmıstır.(113) Cemin icra edileceği yerin adı meydandır.(114) Bazı Buyruklarda, cemin kaynağı olarak İslam’ın ortaya çıktığı ilk yıllar gösterilir. Müslümanların çoğalmasıyla yol, erkân ve irşat yürütülecek bir yere ihtiyaç duyulduğu ve bunun üzerine Hz. Peygamber’in emriyle uygun bir evin bu is için hazırlandığı anlatılır.(115)

MİRAÇ OLAYI VE KIRKLAR CEMİ
Alevilikte Kırklar cemi denince akla, Hz. Muhammed’in Miraç’ta ya da Miraç sonrası Hz. Ali’nin sırrına ermesi ve kırklarla tanışması gelir.

ŞEYH SAFİ BUYRUĞUNDA KIRKLAR  
Şeyh Safi Buyruklarında kırklar meselesi hadimlik baslığı altında söyle anlatılır: Hz. Peygamber günlerden bir gün suffe-i safanın kapısına gider kapıyı çalar. _çeride sohbet etmekte olan kırklar, “kimsin?” diye sorunca, o da, “ben peygamberim, kapıyı açın içeri gireyim, siz erenler ile dem didar göreyim,” der. Kırklar, “bizim aramıza peygamber sığmaz, git peygamberliğini ümmetine yap,” deyince Hz. Peygamber, hemen geri döner. Bunun üzerine Hak Teâlâ’dan “geri dön” nidası gelir ve tekrar kapıya varır. Aynı durum tekrarlanır, yine Hak’tan dön nidası gelince üçüncü defa kapıyı çalar. Kim o denince, “seyyidu’l-kavm hâdimu’l-fukarâyım”(116) diye cevap verir. Kırklar, “merhaba merhaba, ehlen ve sehlen hoş geldin, gelmekligin mübarek olsun,” derler. Hz. Peygamber “ya mufettiha’l-ebvâb iftah lena hayra’l-bâb”(117) bismillah diyerek sağ ayağıyla içeri girer ve içeride otuz dokuz sahabenin olduğunu görür. İçlerinden Selman-ı Farisi dışarıda parsaya gitmiştir. İçlerinde Hz. Ali’nin de bulunduğu kırklar, Hz. Muhammed’i gördüklerinde ayağa kalkarlar ve yer gösterirler. Hz. Muhammed, Hz. Ali’nin yanına oturur fakat o zaman yanındakinin Ali olduğunu bilmemektedir. “Siz kimsiniz, size kim derler?” diye sorar. “Biz kırklarız, bize cehelten derler, cümlemizin gönlü birdir, birimiz neyse hepimiz oyuz,” derler. Hz. Muhammed, “Nasıl?” diye sorunca, “birimizden kan aksa, cümlemizden kan akar” derler ve Hz. Ali koluna neşter vurarak kanatınca hepsinden kan gelir hatta dışarıda bulunan Selman’ın kanı bile içeri akar. Hz. Ali kolunu bağlayınca hepsinin kanaması da durur. Bu arada Selman-ı Farisi parsadan bir üzüm/engür tanesiyle gelir. Kırklar, “Ey fakirlerin hizmetçisi (hâdimu’l-fukarâ)! Bu üzüm tanesini aramızda paylaştır” derler. Hz.
Peygamber bir üzüm tanesini kırk kişiye nasıl paylaştıracağını düşünürken Cebrail, Allah’ın emriyle cennetten nurlu bir tabak getirir ve onun önüne koyarak “şerbet eyle ya Muhammed!” der.
Peygamberin bölüşümü nasıl yapacağını merak eden kırklar da birden ortaya çıkan nurdan tabağın farkına varırlar. Hz. Muhammed, tabağın içine su koyarak “sakku’l-kamer” parmaklarıyla üzüm tanesini de ezerek tabağa kor ve böylece kırklara üzümü şerbet olarak sunar. Şerbetten içen kırkların tamamı mest u elest olarak kendilerine degisik bir hal gelir ve oturdukları yerden kalkıp bir kere “Ya Allah!” deyip sema’a dururlar. Kırkların sema’ına Hz. Peygamber de katılır, sema’ ederken imamesi yere düşer, yere düsen imameyi kırklar, kırk parçaya bölüp bellerine tennure olarak bağlarlar.(118)

İMAM CAFER BUYRUĞUNDA KIRKLAR
İmam Cafer Buyruğunda Hz. Muhammed’in Kırklarla tanışması, bazı farklılıklar olmakla birlikte Şeyh Safi Buyruklarıyla paralel, ancak sade bir şekilde betimlenmiştir. Bu farklar şunlardır: Hz. Peygamber Miraç’a gidince yolda bir aslan görmüş, yüzüğünü/hatemini aslanın ağzına vererek Sidretu’l-Munteha’ya ulaşıp dosta vasıl olmuştur. Orada doksan bin kelam söylemiş; otuz bini şeriat olmuş, altmış bini Ali’de sır olmuştur. Hz. Muhammed, Miraç’tan gelirken Mina’da bir kubbe görmüş orada kırklarla tanışmıştır. Parsadan gelen Selman’ın getirdiği üzümü ezip şerbet eylemiş; kırklar içmiş ve cuş etmişler; Peygamber sema’a girmiş basındaki semle düşünce kırk parça olmuş ve Kırklar bunu kuşanmışlardır. Ayrıca Hz. Muhammed, Kırklarla tanıştıktan sonra onlarla sohbet etmiştir. Sohbette; onların pirlerinin Sah-ı Merdan Ali, rehberlerinin Cebrail (a.s.) olduğunu öğrenmiştir.(119) Ayrıca bazı Buyruklarda Hz. Peygamber’in kapıdan içeri girdiğinde gördüğü otuz dokuz kişiden yirmi ikisinin erkek, on yedisinin kadın olduğu bilgisi yer almaktadır.(120)

KAYNAKLAR
________________________________
106 Risale-i Şeyh Safi, vr.46b.
107 Gölpınarlı 199, vr.130a.
108 Risale-i Şeyh Safi, vr.24a, 41a; Gölpınarlı 199, vr.131b, 137a.
109 Risale-i Şeyh Safi, vr.49b; Gölpınarlı 199, vr.129b.
110 Risale-i Şeyh Safi, vr.29a.
111 Gölpınarlı 199, vr.130b, 131a, 131b, 132b.
112 Gölpınarlı, Mevlevî Âdâb ve Erkânı, s.9.
113 Gölpınarlı 199, vr.130a.
114 Gölpınarlı 199, vr.132b.
115 Risâle-i Seyh Safi, vr.49b-50a. Hz. Peygamber (s.a.v.) ilk zamanlar gizlilik içerisinde yürüttügü tebligi sahabeden Erkam b. Erkam’ın evinde yapmıstır. Bu ev İslam tarihinde Dâru’l-Erkâm olarak anılmaktadır.
116 Toplumun efendisi, fukaranın hizmetçisiyim.
117 Ey kapıların açıcısı, bize en iyi kapıyı aç.
118 Gölpınarlı 199, vr.78b-80b; Gökçeler, s.226–232. Bu olay buralarda yeryüzünde olmus gibi anlatılmasına ragmen bu Buyruklarda baska bir yerde Hz.Ali için; “İmdi yedi kat gökleri seyran eyleyen ve Mirac’da Muhammed’e karsı gelen ve yeryüzünde Tanrı’nın Arslanı olan ve erenlerin mürsidi ve kırkların piri Hazret-i Ali…” ifadeleri de kullanılmıstır. Örnek için bkz. Gölpınarlı 199, vr.146a.
119 Aytekin, s.7–9; Hafik _mam Cafer, vr.208a-208b.
120 Aytekin-Maras, s.155–159; Bozkurt, s.7–11.


DUAZ-I İMAM -DERTLİ DİVANİ & MİRAÇLAMA + SEMAH + TEVHİD
MİRAÇ

Miraç okudu Cebrail
Muhammed Mustafa mah’i
Hak emrine oldu kail
Eyledi bir azm-i rah’i

Gaipten yandı bir çırak
Çünkü yakın oldu ırak
Cebrail getirdi Burak
Bindi ol Habib-ullahi

Burak kadem bastı arşe
Erişti fevk ile ferşe
Hak kadirdir cümle işe
Eyledi bir gez-nigâhi

Bir nida erişti Hak’tan
Ya Muhammed’im Burak’ta
Göz kamaşır şerer-nâk’tan
Müminlerin kıblegahı

Yolda ırast geldi bir şîr
Ya nedir bu işe tedbir
Hatemiyi ağzına ver
Sundu iki cihan şahı

Çıktı sitr-el müntehaya
Erişti ilanihaya
Kavuştu sırr-ı Hüda’ya
Seyretti Cemalullahı

Orda gördü bir nevcivan
Yüzü şemsi mahi taban
Cemalına oldu hayran
Nazar kıldı âl-Allah’i

Sordu doksan bin kelamı
Hak ile nik-ü namı
Bir dem eyledi âramı
Bu ne sırdır ya ilahi

Gaipten geldi yeşil el
Verdi sib, şir, engûr,asel
O demde gördü bir mahfel
Selmanı şey’en lillahi

Ayak üstü kalktı server
(Canlar ayağa kalkar)
Oldu gönlü gözü enver
Sır ile oldu münevver
Dedi bu hikmet ilahi

Oldu miracın mübarek
Hak kıldı Kur’an tebarek
Şanına levlâk-e levlâk
Padişahlar padişahı

Vardı kırkların cemine
Oturdu Hak makamına
(Canlar oturur)
Hü dedi gerçek demine
Dem-be-dem Resulullahi

Buyurdu ol nur-u vahid
Size armağan bu tevhid
Cümlesi de oldu sacid
Zikretti kelamullahı

Kırklar bir şerbet içtiler
Can ile baştan geçtiler
Cezbe-i aşka düştüler
Ettiler kırklar semahı

Gözleri kurretü’l ayn
Ali bin Hasan Hüseyin
İmam-ı Zeynel Abidin
Güruh-u Naci güvahi

İmam Bakır İmam Cafer
Kazım Musa Rıza Server
Şah Taki ba Naki Asker

Muhammed Mehdi penahı

Ata bahş eyledi lütfundan
Dûr eyleme rahmetinden
Mahrum koyma şefkatinden
Geda Feyzi pür günahi


Tevhid
Allah allah illallah
La ilahe illallah
Ali mürşit güzel şah
Şahım eyvallah eyvallah
La ilahe illallah

Hak Muhammed Ali dostum
Kerem kılmağ size geldim
Hariciler Mansur’u astı
Nesimi’yi yüzegeldi
Fatma firkate düştü
Cennet kapısın açtı
İmam Hasan zehir içti
Münafıktan ceza geldi

Allah Allah illallah
Hak la ilahe illallah
Ali mürşit güzel şahım
Cemalullah Resulullah
La ilahe illallah

Şimir melun karşı geldi (dost dost dost kurban)
Kerbelalar kanla doldu (pir pir pir kurban)

Şah Hüseyin
şehit oldu
Yezitlerden ceza geldi
Aktı imamların kanı

İmam Zeynel mürvet-kâni
Ana rahminde zindanı
Levh-i kalem yazageldi

Allah Allah illallah
Hak la ilahe illallah
Ali mürşit güzel şah
Şahım eyvallah eyvallah
La ilahe illallah

Ol münafık yüzü kara(dost dost dost kurban)
Kastetti İmam Bakır’a (pir pir pir kurban)

Emretti İmam Cafer’e
Denizi yutmağa geldi
Didar gözleri gözümde
Sevgisi gitmez özümde
İmam Musayı Kazım’da
İmam Ali Rıza geldi

Allah Allah illallah
Hak la ilahe illallah
Ali mürşit güzel şah
Şahım eyvallah eyvallah
La ilahe illallah

Taki’nin dârına durdum (dost dost dost kurban)
Naki’ye can feda kıldım (pir pir pir kurban)

Özüme de sitem saldım
Can cesetten taze geldi
Hasanü’l-Askeri sensin
Erenlere mührüden kansın
Mehtiyi sahip zamansın
Ali el-Mürteza geldi

Allah Allah illallah
Hak la ilahe illallah
Ali mürşit güzel şahım
Şahım eyvallah eyvallah
La ilahe illallah

Hüseyin’im yare neden
Yaralandık çare neden
Konan göçtü bu haneden
Şimdi sıra bize geldi


27 Ağustos 2017 Pazar

HEY ONBEŞLİ TÜRKÜSÜNÜN ORİJİNALI VE ŞİMDİKİ HALİ


HEY ONBEŞLİ TÜRKÜSÜNÜN ORİJİNALI VE  ŞİMDİKİ  HALİ
Genel kabul görmüş görüşlere göre; özelinde Çanakkale Savaşı olmak üzere, Seferberlik için silah altına alınan on beşlilerin (eski takvime göre 1315'liler) arkasından yakılmışdır. Ağıt olarak yakılan türkü, daha sonraları oyun havasına dönüşmüşdür. Türkünün yöresine ilişkin olarak da, Tokat, Adana, Sivas, Çorum hatta Tokat içinde bile Tokat Merkez, Zile ve Niksar'a ait olduğuna ilişkin tartışmalar devam etmektedir.


ORİJİNALI DIŞINDA 28.06 1943 YILINDA DERLENEN  BU GÜNKİ HALİ İLE HEY ONBEŞLİ TÜRKÜSÜ
Necdet Kurt'un bildirdiğine göre; türkünün, Muzaffer Sarısözen tarafından 28.06.1943 tarihinde Tokat Niksar ilçesinden “Onbeşli” adıyla Mustafa Yolcu’dan derlenmişdir.
1977 yılında repertuara kaydedilen türkünün kayıt bilgileri ve sözleri şu şekilde.
Yöre : Tokat
Kimden Alındığı : Hamdi Tüfekçi (Nida Tüfekçi'nin babası)
Derleyen : Nida Tüfekçi
Derleme Tarihi : Belirtilmemiş
Hey onbeşli onbeşli
Tokat yolları taşlı
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı
Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel gediye
Fistan aldım endazesi on yediye
Giderim elinizden
Kurtulam dilinizden
Yeşil baş ördek olsam
Su içmem gölünüzden
Gidiyom gidemiyom
Sevdim terkedemiyom
Sevdiğim pek gönüllü
Gönlünü edemiyom
TRT repertuarında ki sözleri dışında, yörede, radyo ve televizyonlarda şu kıtalar da okunmaktadır.
Tokat yolu kaldırım
Düştüm beni kaldırın
Hediyemin uğruna
Vurun beni öldürün
Gidiyom bende bende
Bir arzum kaldı sende
Ayva gibi sarardım soldum
Din iman yok mu sende
Ayrıca bağlantı bölümününün ikinci mısra sonunu bazı yorumcular "gel beriye" ve üçüncü kıtayı da şu şekilde okumaktadır.
Gidiyom gidemiyom
Az doldur içemiyom
Sevdiğim pek gönüllü
Koyup da gidemiyom

Türkünün genel kabul görmüş hikayesini de kısaca özetleyecek olursak;
Tokat’ta oturan Hediye’nin Tahtoba köyünden Hüseyin ile birbirlerini sevdikleri, söz kesildiği, ayvalar toplanırken Seferberlik için asker toplandığı haberinin çıktığı, onbeşlileri askere uğurlarken, yavukluların ağlayarak bu türküyü yaktıkları, bir bir şehit haberlerinin geldiği, dört kış geçtiği halde Hüseyin’den haber çıkmadığı, yaşlı, zengin Yazmacı Emin Usta’nın talip olması üzerine ona verildiği, kısa süre sonra Emin Efendi’nin öldüğü, dağlarda kol gezen eşkıya ve asker kaçaklarının konakta yalnız yaşayan Hediye’yi dağa kaldırdıkları, daha sonra Tokat’a bıraktıkları, Hediye’nin adının kötü kadına çıktığı, Hüseyin’in sekiz yıl sonra bir bahar günü çıkageldiği, Tahtoba köyünden yirmi delikanlıdan bir onun sağ kaldığı, Annesine Hediye’yi sorduğunda onun kötü yola düştüğünü söylediği, Hüseyin’in başını alıp gittiği şeklindedir. (Hikayede adı geçen Hüseyin ve Yazmacı Emin Usta isimleri, aslı ile ilgisi olmayan sonradan eklenen isimlerdir).

Turkunun Yoresi ve Sahibi Hakkinda şu bilgilerde var. ismi : Avedis Arslanyan, (ASIK TOKATLI) Olarakta Biliniyor, Tokat Merkezde Yasamis, Babasi Degirmenci Oldugu icin, Yilin Belirli Zamanlarinda, Tokatin Dodurga Koyunde igamet Etmisler (Degirmen) icin, Daha Sonra istanbula Tasinmislar, Omrunun Sonuna Kadar Orada Yasamiş,
Söz Yazari Ermeni Asilli ,  ismi Avedis Aslanyan, Olan Biri, Kendisi Yasamiyor, Yegeni Agop Aslanyan Kanadada yaşıyor.
Dinlediğimiz türkünün kayıt tarihi 1928'dir. Anlayabildiğimiz kadarı ile sözleri şu şekildedir.

 FERYADİ HAFIZ HAKKI'NIN SÖYLEDİĞİ   HEY ONBEŞLİ TÜRKÜSÜNÜN 1928 TARİHLİ ORİJİNAL KAYDI
Damdan attım kendimi
Bulamadım rengimi
Hovardalık pek kolay
Öğrenmeli fendini
Aslında güzelim kız senin ismin Hediye
Fındık fıstık aldım güzel yemiye
Manto aldım güzel sana gey diye
Hey onbeşli onbeşli
Bağdat yolları taşli
Onbeşliler giderse
Kızların gözü yaşlı
Aslında güzelim kız senin ismin Hediye
Sar efendim saat geldi yediye
Fındık fıstık aldım gülüm yemiye
Irmağı geçti gelin
Gençliğin aştı gelin
Eğil bi yol öpeyim
Yüreğim geçti gelin
Aslında güzelim kız senin ismin Hediye
Ben dolaştım sende dolaş Gediğe
Manto aldım güzel güzel geymeye
Fındık fıstık aldım gülüp yemeye
Penceresi beş camdan
Konyak içtim fincandan
Al martini vur beni
Ben de bıktım bu candan
Aslında güzelim kız senin ismin Hediye
Sar efendim saat de geldi yediye
Fındık fıstık aldım gülüp yemiye
(Sözlerde "Sar efendim" şeklinde başlayan mısra, başka bir varyant da "Sarılalım" şeklinde olduğu için; burada da tam anlaşılmamakla birlikte "Sar efendim" şeklinde belirtilmiştir).
Türkünün hangi yöreye ait olduğu üzerinde durmaksızın bu konu da şu söylenebilir. Sevgili dostumuz Necdet Kurt; Feryadi Hafız Hakkı'nın ömrünün önemli bölümünü Sivas ve Turhal’da geçirdiğini; Tokat, Turhal ve Zile’de önemli dostlukları olduğunu bildirmektedir. Feryadi Hafız Hakkı'nın kaynak kişi olarak gösterildiği toplam 6 türküden üçünün yöresi Erzurum, birisi Amasya, diğeri Azarbeycan bir diğeri de Sivas'dır. Tokat ve Sivas'ın komşu il olmaları da, türkünün Tokat türküsü olma olasılığı dahilindedir. Ayrıca dinlediğimiz türkünün nakarat bölümün de, okuyan net bir şekilde "Gediğe" demektedir. Tokat Reşadiye Çamlıkaya köyünde Gedik Yaylası bulunmaktadır. Türküyü yakan, Gedik Yaylası'nı kasdederek ve kafiyeye uygun olarak da "Ben dolaştım sende dolaş Gediğe" demek istemiş olabilir. Türkünün yöresinin Adana, kaynak kişisinin de Adanalı İboş Ali olduğu görüşü ile ilgili olarak da; Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye Kültür Portalı'nda, Adanalı İboş Ali Ağa'nın doğum tarihi 1880 olarak belirtilmektedir. 1315'liler tertibi ile askere gitiği bildirilen İboş Ali Ağa'nın, onbeşlilerle birlikte askere gitme yaşı 35-36 yaş olmalıdır ki bu da olası görülmemektedir. Diğer yandan türkünün yöresi ile ilgili tartışmaları belirtmek adına bu konuya değinilmişdir. Türkü tüm yurt da benzer acıların ortak sesidir ve hepimizindir.
Feryadi Hafız Hakkı'nın, Sivaslı önemli bir kaynak kişi olarak 6 adet türküsü bulunmaktadır. Bunlardan 3 adedinin repertuara kaydedildiği bilinmektedir. Dinlediğimiz kaydın varlığından haberi olup olmadığını bilemediğimiz Muzaffer Sarısözen'in kendisi de Sivas'lıdır. Necdet Kurt'un bildirdiğine göre; türkünün, Muzaffer Sarısözen tarafından 28.06.1943 tarihinde Tokat Niksar ilçesinden “Onbeşli” adıyla Mustafa Yolcu’dan derlediğini, fakat her nedense bu derlemenin, mevcut TRT kayıtlarında bulunmadığı bilinmektedir. Diğer yandan türkünün 1977 yılında, Nida Tüfekçi'nin babasından alındığı belirtilerek repertuara kaydedilmesi ve Muzaffer Sarısözen'in Sivaslı olması yanında, çok önceleri Tokat ve yöresinde 1943 yılında derleme çalışmaları yapmışken, yörede çok popüler olan bu türkünün kendisi tarafından repertuara kayıt edilmemesi, 1977 yılında kayda girmesi, tartışmalar da dikkati çeker bir husus olarak ortaya çıkmaktadır.
Türküye konu olan onbeşliler ile ilgili olarak; Çanakkale Savaşı sırasında, İtilaf Devletlerinin Nisan 1915’ten itibaren kara çıkartmasına başlamalarıyla birlikte, cephede takviye kuvvetlere ihtiyaç doğmuş; Sultan V. Mehmed Reşad'ın 14 Mayıs 1331’de (27 Mayıs 1915) yayınladığı emire istinaden, Mükellefiyet Kanunu'nda değişiklik yapılarak, 18 yaşında ki 1315 doğumluların (1897) yurdun birçok yerinden kıtalara teslim olması istenmiştir. Dinlediğimiz türkü de bahsi geçen Bağdat ile ilgili olarak, Irak Cephesi'nde savaş devam etmekte; Mart 1917'de Bağdat'ın kaybedilmesi ve geri alınması için yapılan teşebüs tarihleri ile onbeşlilerin bu cephe de görev alma olasılıkları örtüşmektedir. Bir diğer olasılık da; çok bilinen tarihi Bağdat yolu ile o tarihlerde çalışmaları bitmekte olan Bağdat tren yolundan da esinlenilerek "Bağdat yolları" türkü de kullanılmış olabilir.

Türkünün hikayesi ve yakıldığı tarih ile ilgili olarak, dinlediğimiz türkü de bazı ip uçları bulunmaktadır. En önemlisi de bilinegelen "Arslan yarim kız senin adın Hediye" mısrası yerine, dinlediğimiz türkü de "Aslında güzelim kız senin ismin Hediye" denilmektedir. Genel olarak dişil bir karaktere "Arslan" şeklinde hitap pek karşılaşılmış durum değildir. Aslan hitabı, genel olarak, boylu, poslu, güçlü, yakışıklı anlamında kullanılır. Dinlediğimiz türkünün onbeşliler haricinde ki diğer kıtaları incelendiğinde de; yukarıda türkünün anlatılan hikayesin de Hediye'nin akibeti ile ilgili paralellik görülmektedir. Türküde, hovardalıkdan, fındık, fıstık yemekten, hediye manto almaktan bahsedilmekte; Hediye'nin kötü yola düştüğü ve başkaca bir isim kullandığı düşünülen Hediye'ye, "Aslında güzelim kız senin ismin Hediye" denilmektedir. (Bağlantı bölümünde bilinen "Fistan aldım endazesi onyediye" mısrası bulunmamaktadır. Dinlediğimiz türkü de ise çağrışım yapan "Sar efendim saat geldi yediye" şeklinde bir mısra bulunmaktadır).

Bilinen sözlerde, türkünün diğer kıtaları incelendiğinde; onbeşlileri ifade eden kıtanın dışında, onbeşlilerin askere alınması ve türkünün hikayesi ile bağlantısını pek göremiyoruz. Dinlediğimiz türkü de ise; türkünün hikayesinde ki gibi, onbeşlilerin askere alınması, sonrasında Hediye'nin başına gelenler ve sonucunda hikaye kahramanlarının karşılaşmaları tasvirlenerek, tüm hikayenin anlatıldığı düşünülmektedir. Anlatım büyük bir olasılıkla karşılıklı dialog şeklinde sürmekte; birinci kıta, ikinci kıta ve son kıta Hediye'nin; bağlantılar ve üçüncü kıta erkek kahramanın ağzından sürmektedir. Bu anlatılanlar ışığında, türkünün onbeşlilerin uğurlanması sırasında değil, hikayenin sonunda, tüm hikayeyi kapsar şekilde yakılmış olabileceği düşünülmektedir.
Genel kabul görmüş diğer bir görüş de; türkünün ağıt olarak yakıldığı ve zaman içinde oyun havasına dönüştüğü şeklindedir. Türkü, 1977 yılında repertuara alınmadan çok önceleri de oyun havası tarzında çalınıp, söylenmektedir. Dinlediğimiz türkünün kayıt tarihi 1928'dir. Metronom süresi biraz düşük olmasına karşın yine de türkünün hareketli söylendiği anlaşılmaktadır. Türkünün, onbeşliler gönderildiği tarihte yakıldığı düşünülürse, üzerinden henüz yaklaşık 11-12 yıl; onbeşlinin askerden dönüp, karşılaşmaları tasviri ile yakıldığı düşünülürse de 4-5 yıl geçtikten sonra yapılan bu kayıdın, türkünün özgün halini yansıttığı düşünülmektedir.
Çok tartışılan türkü ile ilgili olarak; dinlediğiniz kayıtdan ve derlenen bilgilerden yola çıkılarak, doğru bilgiye ulaşılması adına, farklı bir bakış açısı geliştirilmeye çalışılmışdır. Bir iddia ileri sürülmemiş, bir olasılıkdan bahsedilmişdir. Yapılacak tartışmalarda da bu olasılığın dikkate alınması amaçlanmışdır





8 Temmuz 2017 Cumartesi

MİLLİ PİYANGODA HİLE :UMUT HIRSIZLARI NASIL KAZANIYOR





MİLLİ PİYANGODA  HİLE :UMUT HIRSIZLARI NASIL KAZANIYOR
SÜPER LOTO DA TEZGAH NASIL YAPILIYOR:
Çekiliş başladığında oynanmamış bir sayı dizisi alınır ve onların çıkacağı söylenerek kazandırılacak numaraları oynamasını isterler. Sonuçta o rakamlar çıkartılır ve adam tek başına kazanır. Bu işlemde son dakikalarda yapılır. Başka birinin tesadüfen oynaması engellenir.
Sistemde oynanmamış olan numaralar dan bir tanesi hazırlanır. O sayılar çıkarılır. Bayide bekleyen adam aranır ve ondan oynaması istenir. Adam hemen oynar. Çünkü o sırada bayinin hattı açıktır. En kolay yol budur. Bayide eşek değil ya ona da 1 milyon atarsın iş biter.
37 Trilyonu yiyecekler.
Bunlara komplo teorisi inanmayan diyen geri zekalılar neden Televizyondaki çekiliş kaldırıldı. Bunu düşünsün. Ayrıca bu kurum denetlenmiyor… Devletin Altın Yumurtlayan Tavuğu daha ne olsun
Ali BEKTAN        Kaynak    http://www.gundeminiz.com/?p=30751

MİLLİ PİYANGO ÇEKİLİŞİNDE 'SAHTEKARLIK BAYİLERLE YAPILIYOR' İDDİASI
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Milli Piyango çekilişlerinde numaralarda nasıl usulsüzlük yapıldığı konusunda açıklamalarda bulundu.
2012 tarihinden bu yana Milli Piyango bünyesinde gerçekleştirilen haksız kazançlara ilişkin usulsüzlükleri dile getirdiklerini belirten Atilla Kart, bu kapsamda, Meclis'teki soru önergesi, basın toplantısı ve 9 Kasım 2012 tarihli Meclis Araştırma önergeleriyle konuyu hep gündemde tuttuklarını hatırlattı.

Kart, sosyal medyada kendi sayfasında yer verdiği bilgilerde,soru önergelerine hükümetin tutarlı hiçbir açıklama getirmediğini belirterek, "Milli Piyango Kurumunu denetlemekten kaçındı. Halka saygısızlık yaptı. Diğer kritik olaylarda olduğu gibi hesap vermekten kaçındı" dedi.


İTİRAF NİTELİĞİNDE AÇIKLAMA

Eski bir Milli Piyango çalışanı tarafından kendisine ulaştırılan 3 Şubat 2015 tarihli bir açıklama ile iki yıldan bu yana dile getirdiği bulgu ve olaylarla birebir örtüştüğünü önemle vurgulayan Atilla Kart'ın açıklaması şöyle:

"Milli Piyango mensubu olduğunu, şu anda yurtdışında güzel bir hayat sürdürdüğünü, Kurum bünyesindeki çıkar örgütlenmesinden Kendisinin de yararlandığını “Çok Pişmanım” rumuzuyla ve “Atilla Bey şaibe olduğunu söylediği dönemde çok tedirgin olduk foyamız ortaya çıkacak diye” başlığıyla ifade eden bu kişi, Milli Piyango Müdürlüğünde yapılan çekilişlerin şaibeli olduğunu, mensupların çoğunun varlığının milyonlarla ifade edildiğini, ancak bunun kamufle edildiğini; çekiliş sonuçlarını değiştirmek ve istenilen rakamlara ikramiye çıkmasını sağlamanın hiçbir zorluğunun olmadığını; öncelikle TRT payı diye milyonlarca lira verilen canlı yayın ilişkilerinin ortadan kaldırıldığını; birçok özel kanaldan yayın talebi geldiği halde bu taleplerin kabul edilmediğini; önceden çekilişi birkaç vatandaş ve gazetecinin izlerken , TRT sözleşmesinin iptali sebebiyle izlemez hale geldiğini;

SONUÇLAR AÇIKLANMADAN BAYİ DEVREYE SOKULUYOR

Çekiliş yapıldığında 21.30’da internet sitesinde sonuçlar açıklanıncaya kadar kimsenin haberinin olmadığını, çekiliş sonucu belli olur olmaz “son 1 kupon tavrıyla” hemen çıkan rakamları kapsayacak şekilde belli bayiler aracılığıyla iştirakin sağlandığını ; bu yöntemin canlı yayın iptalinden sonra rahatlıkla uygulanır hale geldiğini; ayrıntılı olarak ifade etmektedir.

Atilla kart'ın açıklamasının son bölümü de şöyle:

"Bu gelişmelerden sonra, Hükümetin, Halka saygı ve demokrasinin gereği olarak, sözü edilen bulgular karşısında inceleme, araştırma ve sonucundan Kamuoyunu bilgilendirme zorunluluğu bir kez daha doğmuştur.

• Milli Piyango yapılanmasında kayıt dışılık vardır. Kayıt dışı bir gelir mekanizması oluşmuştur. Devlet eliyle bu yapı himaye edilmektedir.

• Milyonlarca işsizin, dar gelirlinin, emeklinin umutlarının sömürüsü üzerinden suiistimaller yapılmaktadır. Milli Piyangoya umut bağlayan milyonlarca yoksul ve çaresiz insanlarımızın umutları üzerinden, haksız kazanç sağlayan ve suiistimal yapan bu yapının ve yapıyı himaye edenlerin sorgulanması kaçınılmazdır.

• Bir kez daha ifade ediyoruz; Hükümeti kamuoyuna açıklama yapmaya davet ederken; Tarafımıza ulaşan yeni bulgularla konuyu kamuoyu ve TBMM gündeminde takip etmeyi sürdüreceğimizi ifade ediyor;
saygılar sunuyoruz."





31 Mayıs 2017 Çarşamba

ATATÜRK’E HAKARET EDEN ,İFTİRA EDENLERİN SONU HİÇDE İYİ OLMUYOR





 ATATÜRK’E HAKARET EDEN ,İFTİRA EDENLERİN SONU HİÇDE İYİ OLMUYOR
 
ATATÜRK'E 'SELANİK P..İ' DİYEN AHMET EYYÜBİ ÖLDÜRÜLDÜ
Kaplan Cemaati'nin önde gelen isimlerinden Ahmet Eyyübi evinin önünde silahlı saldırıya uğrayarak öldürüldü.Kurşunlandı geberdi.
Halkmedia.com’da yer alan habere göre Atatürk'e ettiği küfürler nedeniyle sosyal medyada tepki çeken Ahmet Eyyübi, kurşunlanarak öldürüldü.
Ahmet Eyyübi öldürüldü
Kara Ses olarak da bilinen Kaplan Cemaati'nin önde gelen isimlerinden olan Ahmet Eyyübi evinin önünde silahli saldırıya uğrayarak öldürüldü.
 Ahmet Eyyübi: "Atatürk , Selanik p..i"
Daha önceki konuşmalarından birinde Atatürk için " Kafir, Selanik p..i" diyen ve konuşmasıyla tepki çeken Ahmet Eyyübi'nin ölümü ile ilgili soruşturma başlatıldı. Lüks konutundan çıkıp aracına binen Ahmet Eyyübi hareket etmek isterken kalaşnikof marka silahla arabası tarandı. Olay yerinde hayatını kaybeden Ahmet Eyyübi'yi öldüren kişilerin kimliğine ulaşılamadı. Halkmedia.com'dan alınan habere göre Ahmet Eyyübi'nin katillerine ulaşılamadı. Kaplan Cemaati üyeleri ise sosyal medyadan olayı doğrulayan açıklama yaptı.


 YENİ AKİT YAYIN YÖNETMENİ KADİR DEMİREL DAMADI TARAFINDAN BIÇAKLANARAK ÖLDÜRÜLDÜ.
Yeni Akit gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Kadir Demirel, damadı tarafından bıçaklanarak öldürüldü. 
Alınan bilgiye göre, Kadir Demirel, Başakşehir Yunus Emre Caddesi'ndeki kızı Esma Karanfil'in evinde damadı Cemil Yavuz Karanfil ile tartıştı. Kavgaya dönen tartışmanın ardından Karanfil, kayınpederini bıçakladı. Araya giren eşi Esma Karanfil'i de bıçaklayan damat, daha sonra olay yerinden kaçtı.
Ağır yaralanan Demirel hayatını kaybederken, Esma Karanfil ise kaldırıldığı hastanede ameliyata alındı.


HASAN KARAKAYA  AŞIRI DOZ VİAGRA'DAN ÖLDÜ

Yeni Akit Gazetesi Yazarı Hasan Karakaya Medine'de Viagra Kullandı  Bugüne kadar yaptığı etkili haberleri ile son yıllarda yıldızı parlayan Katar Merkezli El Cezire Arap Televizyonu Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın heyeti içinde Umre'ye giden Ünlü Türk Gazeteci Hasan Karakaya'nın aşırı doz Viagraya bağlı olarak Medine'de kalp krizi geçirip hayatını kaybettiğini duyurdu. İstanbul Times Haber Merkezi Katar Merkezli El Cezire TV nin muhabiri olduğu iddia olunan kişinin CNN muhabiri olduğunu ifade edenlerde var. Bir çok kişi bunun FETÖ mensuplarınca montajlandığını söylüyor Karakaya'nın Medine'de hayatını kaybeder etmez haber ihbar hattımıza gelen bir çok mailde ölümün Viagra'ya bağlı olduğunu,kanıt olarak da El Cezire Tv Muhabirini olduğu iddia olunan kişinin fotoğrafı altına İngilizce olarak "Ünlü Türk Gazeteci Hasan Karakaya Aşırı doz Viagra kullanımından dolayı hayatını kaybettiği" yazılıydı. Bizde kesinlikle kesin bir hüküm vermeden bu duyuruyu okuyucularımıza duyurduk. Okurlarımızın bir kısmı Yani Akit'in yazarı Hüseyin Üzmez'de kendisinden çok küçük bir kız ile ilgilendiği için cezaevine girmişti, Karakaya'da Viagra Kullanmış olabilir diyor,Bir kısmı ise Medine'de neden viagra kullansın diyor... Yayınladığımız haberde sadece El Cezire'nin yaptığı iddia olunan bir haber olduğunu okurlarımıza duyurduk. Bu haber sosyal medya başta olmak üzere bir çok yerde yayınlandı. Bir çok okurumuz attıkları yorumlarda farklı açıklamalarda bulundu. Yeni Akit Gazetesi ve Hasan Karakaya'yı sevmeyen kişiler yazıklar olsun kutsal beldelerde neden viagra kullanıyorsun diyerek eleştirlerde bulundu. Diğer bir kesim ise bu kadar da olmaz.Medine'de neden Viagra kullansın diyerek El Cezire Tv kanalının haberinin doğru olamayacağını iddia ettiler. Gazeteci Yazar Merhum Hasan Karakaya'nın normal kalp krizi sonuncu mu,yoksa Viagra'ya bağlı olarak kalp krizi geçirip geçirmediği ölüm raporu ile kesinleşecek. Resmi ölüm raporu olmadan yayın grubu olarak hiç bir kimse hakkında kesin bu veya şu sebepten dolayı hayatını kaybetti diyemeyiz. Kaynak: İstanbul Times Haber Ajansı (İTHA)
http://www.istanbultimes.com.tr/guncel/el-cezire-den-sok-iddia-karakaya-asiri-doz-viagra-dan-oldu-h34324.html


ATATÜRK DÜŞMANLARININ SONU :ATATÜRK DÜŞMANI  ÇOCUK TACİZCİSİ HÜSEYİN ÜZMEZ  GEBERDİ
BURSA'da 2008 yılında, 14 yaşındaki kız çocuğu B.Ç.'ye cinsel tacizde bulunmak suçundan hüküm giyen ve İstanbul'daki Metris Cezaevi'nde cezasını çekerken, verilen raporla, cumhuriyet savcısı tarafından 'cezanın infazının ertelenmesi' kapsamında tahliye edilen Hüseyin Üzmez 83 yaşında öldü.


ALLAH DİYORKİ: İYİLERİN ARKASINDAN KÖTÜ ŞEYLER SÖYLEYENLER İÇİN İBRETLİK SONLAR HAZIRLADIK.
















28 Mayıs 2017 Pazar

YILDIRIM NEDİR, NASIL OLUŞUR? NASIL KORUNULUR




YILDIRIM NEDİR, NASIL OLUŞUR? NASIL KORUNULUR
Yıldırım, bulut ile yer arasında meydana gelen yüksek gerilimli bir elektrik boşalmasıdır. Yıldırımın meydana gelebilmesi için bulut ve yerin farklı elektrik yüklerine sahip olması ve belirli bir potansiyel farka erişmesi gerekmektedir. Genellikle bulutun yere yakın olan bölümleri negatif, yer ise pozitif yüklü elektriğe sahiptir. Bazı koşullarda bunun tersi de olabilir. Bulutla yer arasındaki potansiyel farkı artarak belirli bir değere eriştiğinde, hava iletken olmamasına rağmen hava içerisinde iletken bir kanal oluşur ve elektriksel boşalma başlar, yani yıldırım meydana gelir. Yıldırım olayı, her ne kadar yıldırım düşmesi olarak bilinse de bulut ile yer arasındaki negatif ve pozitif elektrik yüklerinin pozisyonlarına göre bazen buluttan yere doğru, bazen de yerden buluta doğru olmaktadır.
Yıldırım, sadece dikey gelişmeli bulut olan kümülonimbus (Cb) bulutunun varlığında oluşabilir. Normal bir vatandaş için Cb bulutunu tespit etmek zor olabilir, ancak sağanak yağış, şimşek ve gök gürültüsünün olması, Cb bulutunun varlığını gösterir.
Yıldırım olayında ortaya çıkan enerji yaklaşık 1010 joule kadar olup bu enerji saniyenin milyonda biri zarfında geçtiği hava sütununun sıcaklığını 15000 °C’ye kadar ısıtabilir. İşte yıldırımın yakıcı ve yıkıcı etkisi açığa çıkan bu enerjinin sonucudur. Bir insana yıldırım çarpma olasılığı 600 binde birdir. Yıldırım çarpmış bir kazazedeye dokunmak tehlikeli değildir.dokunulduğu zaman çarpılma tehlikesi yoktur.

YILDIRIMDAN NASIL KORUNMALI?
Yıldırım oluşmasında meteorolojik şartların yanı sıra yer yüzeyinin durumu da çok önemlidir. Yüksek binalar, ağaçlar ve metalik eşyalar gibi iyonlaştırıcı malzemeler yıldırım oluşumu için uygun koşullar hazırlarlar. Can ve mal kaybını en aza indirebilmek için aşağıda belirtilen hususlar dikkate alınmalıdır:
Yüksek bina ve yapılarda (minare gibi) paratoner (yıldırımsavar) kullanılmalı.
Yıldırım riski olan havalarda ağaç, bayrak ve telefon direkleri gibi yüksek objelerden uzak durulmalı.
Metalik eşyalardan uzak durulmalı ancak otomobillerin lastikleri yalıtkan olduğu için otomobil içleri güvenli yerlerdir.
Açık arazide iseniz yere çömelerek oturun, kesinlikle yere yatmayın.
Su üzerinde iseniz derhal karaya çıkmaya çalışın.
Şemsiye gibi sivri metal içeren eşyaları kullanmayın.
Açık arazide gruplar halinde durulmamalı.
Elektrikli eşyaları fişlerinden çekin mümkün olduğunca kullanmayın.


YILDIRIMDAN NASIL KORUNURUZ YILDIRIM VE KORUNMA YOLLARI



Gökyüzünde yılda 3 milyar şimşek veya yıldırım oluşmaktadır. Bir diğer deyişle yılın herhangi bir zamanında dünyanın üstünde 2000 yıldırım bulutu vardır ve dünyamıza her saniyede 100 yıldırım düşmektedir. Güçlü bir fırtına, Hiroşima'ya atılan atom bombasından 100 kat daha fazla enerji açığa çıkarmaktadır.
Kim bilir? Belki bir gün gelecek yıldırımları da enerji kaynağı olarak kullanmayı öğreneceğiz.
Bu gök olayı insanlığın ilk tarihinden itibaren ilahi bir işaret olarak görülmüştür. Yıldırım düşmesi insanlar için tehlikeli olmasına rağmen insan yaşamına faydası da vardır. Yıldırımlar yeryüzündeki bitkiler için faydalı maddeler olan nitratlar ve oksijenin de yeryüzüne inmesine neden olurlar.
Her şey güneş ışıkları ile yeryüzünde ısınan havanın yükselmesi ile başlıyor. Tabii içinde buharlaşan suyu da yukarı taşıyarak. Bu yükselen hava yaklaşık 2-3 kilometreye ulaşınca havanın soğuk katmanlarına rast geliyor. Soğuk havalarda nefes verince nefesimiz nasıl buharlaşıyorsa aynen o şekilde buharlaşı-yor ve gördüğümüz bulutu oluşturuyor. Bu bulutlar daha sonra hava akımları ile 20.000 metreye kadar tırmanabiliyorlar.
Aslı tam bilinememesine rağmen bulutların bu yükselişleri sırasında içlerinde oluşan buz kristallerinin birbirlerine sürtünerek bir statik elektrik enerjisi açığa çıkardıkları öne sürülüyor. Bu elektrik enerjisi bulutların üst katmanlarında pozitif(+), alt katmanlarında ise negatif(-) yüklü olarak birikiyor. Bulutun içindeki yük havayı iyonize edecek güce ulaştığında şimşek oluşuyor.
Yağmur bulutlarının alt yüzeylerindeki büyük negatif yük içindeki elektronları iterek orayı da pozitif yüklü hale getiriyor ve bu yük saniyede 1000 kilometre hızla toprağa iniyor, yani kısa devre yapıyor. Yıldırımın bu andaki ısısı 30.000 derece olup güneşin yüzeyindeki ısının 5 katı kadardır.
Yıldırım düşerken çok şaşırtıcı bir şey oluyor. Yerden de buluta doğru bir boşalma oluyor. Yerden 100 metre yükseklikte bu iki akım birleşiyor ve iletkenliği çok fazla olan bir koridor oluşuyor. İşte bundan sonra yıldırımı hiçbir şey durduramaz, pozitif yük hızla buluta doğru onu nötr hale getirmek için yükselir, îşte yıldırımın havadan yere mi, yoksa yerden havaya mı oluştuğunu yaratan soru bu.Bu koridordan yerden göğe doğru neredeyse ışık hızının üçte biri hızla yükselen akını yıldırımın göze gelen şiddetli ışığını da yaratır. Ardından yine yukardan yere iner ve iki taraf arasındaki potansiyel farkı sıfırlanana kadar bu olay 10-12 kez tekrarlanabilir.
 
YILDIRIMDAN KORUNMA YOLLARI –BİNALAR VE BİNA GURUPLARI
Gelen bir yıldırım darbesine karşı korunması istenilen binalar,bina grupları ve belirlenmiş alanlar genel olarak üç şekilde korunabilir.
a)Franklin çubuğu 
b)Faraday kafesi
c)Paratonerler(elektrostatik,piezoelektrik ve radyoaktif)
Franklin çubuğu korunacak yerin en yüksek noktasına sivri bir çubuk yerleştirme prensibine dayanan koruma sistemidir.Bu çubuk en kısa yoldan indirme iletkeni ile topraklama tesisatına bağlanmaktadır.Bu yöntemle geniş alanları hatta binaları korumak mümkün değildir.Günümüzde özellikle minareler,kuleler ve bacalar gibi küçük boyutlu alanlarda kullanılmaktadır.
Faraday kafesi ile korunması istenilen bina en yüksek yerlerinden toprağa kadar devamlı ve kesiksiz iletkenlerle(yatay ve düşey)sarılmaktadır.Faraday kafesi yönteminin yeterli olması için,korunacak cismin birçok yerinden paket bağlar gibi iletken tellerle sarılması gerekmektedir.Bu yöntemin çok pahalı olması ve bina cephesine verdiği çirkin görünüm ile çatıdaki tahribat sebebiyle günümüzde kullanışlı olmamaktadır.
Paratonerler içinde bugün en çok tercih edilen modeli aktif  Radyoaktif paratonerlerde,radyoaktif kaynak kullanıldığından günümüzde yasaklanmıştır.
Piezoelektrik paratonerlerin isminden de anlaşıldığı gibi piezoelektrik seramiklerin çalışma prensibinden istifade edilerek geliştirilmiştir.Piezoelektrik seramikler elektrik enerjisini mekanik enerjiye(titreşime),mekanik enerjiyi de(titreşim uygulandığında)elektrik enerjisine çevirir.
Elektronik cihazlardaki kristalli filtre ve asilatör yapımlarında da piezoelektrik seramikler kullanılmaktadır.
Bu seramikler kurşunzirkotitanat denilen çok sert bir malzemeden oluşmaktadır.Bu seramiklerin yüzeyleri değişik şekil ve malzemelerle(altın,nikel gibi)kaplanarak elektrot uçları elde edilmektedir.
Elektrostatik paratonerler;yakalama çubuğu etrafında iyonize edilmiş bir hava akımı teşekkül ederek,koruma alanı içindeki yük boşalmalarının kendi üzerinden olmasını kolaylaştırır.(bir başka deyişle yıldırımı kendi üzerine çeker.)
 
Yıldırımdan korunmanın en iyi yolu gökgürültüsü ilk duyulduğu andan itibaren kapalı bir ortama girmek ve son gökgürültüsünden sonra 30 dakika gecene kadar iceride kalmakdır. Ağaçlar bulundukları yerde en sivri cisim oldukları icin daha fazla yıldırıma maruz kalır.
Bulut ve yer arasındaki yük farklılığı, ikisi arasında yaklaşık 10,000 Volt'a ulaşan bir elektrik potansiyeline sebep olabilir. Kuru havada elektrik akımı oluşmaz, çünkü hava iyi bir elektriksel yalıtkandır. Bu doğal yalıtım, elektrik akımını havanın yalıtımının üstesinden gelmeye yetecek kadar büyümedikçe elektrik akımını engeller.
Bulutla yer arasındaki elektriksel potansiyel aşamalı olarak artar. Bu potansiyel 3,000,000 Volt'u aştığında havanın yalıtıcı özelliği kırılır ve elektrik akışı başlayarak yıldırım oluşur.
Diğer bir deyişle tek bir yıldırım çok büyük elektrik akımı olusturabilir ve yıldırım çarptığında hayvanlar ve insanlar elektrikle yüklenebilirler. Bu nedenle lastik ayakkabı veya otomobil lastiği yıldırım icin koruyucu değildir. En kötü iletken olan havanın kilometrelerce kalınlıktaki tabakasını dahi aşıp geçebilen yıldırım, bir-iki santimlik lastikten de cok rahat geçebilmektedir. Faraday kafesi gibi üstü kapalı otomobiller yıldırımdan korunmak için bulunulabilecek (binalardan sonra) en güvenli yerlerden biridir.