ŞEYH SAİD VE SAİDİ KÜRDİ
SAİD-İ KÜRDİ'NİN İHANETİ
Said-i Kürdi sadece Türk düşmanı bir Kürtçü değil, Atatürk'e "deccal" diyecek kadar ileri giden bir gericidir aynı zamanda.
Türk milleti 1919'da işgalci güçlere karşı Milli Mücadele'ye girişirken, Said-i Kürdi "İkdam" isimli gazetede, İngilizlere karşı gelinmemesini istemekte, İngiliz emperyalizmine karşı bağımsızlık mücadelesi veren Kuvayı Milliyecilere ise "eşkıya" ve "alçak" diyerek saldırmaktadır.
Said-i Kürdi, Cumhuriyet'in ilanından sonra da faaliyetlerini sürdürmüş ve 1925'te İngilizlerle Musul için görüşmeler yaptığımız bir dönemde, Şeyh Sait'le birlikte isyan etmiş ve Türk devleti, İngiliz destekli bu isyanla uğraşırken, Türk yurdu Musul'u masa başında İngilizlere bırakmak zorunda kalmıştır.
Said-i Kürdi'nin "Birader-i azamım" dediği Şeyh Sait ayaklanmasının lideri Molla Sait de, "Bir Türk'ü öldürmek yetmiş gavuru öldürmekten daha sevaptır" diyecek kadar azılı bir Türk düşmanıdır.
Şeyh Sait, ayaklanmanın bedelini asılarak ödemiş, "kardeşi" Said-i Kürdi ise ortalık duruluncaya kadar, mecburen "Kürdi"likten vazgeçip "Nursi" olarak yoluna devam etmiştir. Gericiliğin her zamanki taktiği olan "takiyye"yi uygulamıştır.
Ancak bütün yaşamı boyunca Cumhuriyet'e ve
Türklüğe düşmanlık çizgisinden milim sapmamıştır.
İNGİLİZ HAYRANI ŞEYH SAİD
Özgür
kürdistanın tohumunu ekiyorum ,onu geliştirip büyütün
"Bir
Türk'ü öldürmek yetmiş gavuru öldürmekten daha sevaptır AZILI BİR Türk
düşmanıdır
Yalnızca bir dakika durup düşünün.
Yukarıdaki tümceyi kim söylemiş olabilir? Apo mu?
Aklınıza hemen Apo geldiyse, aslında bir bakıma başarılı oldular demektir.
Görünen düşmana karşı Türk’ün savaşması zor olmaz.
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkınca Said-i Nursi tekrar sahneye çıkar. İngilizlerin güdümünde Kürt Teali Cemiyeti’ni kurar ve İngilizlerin işgal planlarına uygun olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yeniden Kürdistan düşleri görmeye başlar. “Uyan ey Selahattin Eyyübi’nin torunları Kürtler!” diyerek Kürtleri ayaklanmaya çağırır. 16 Eylül 1919’da İkdam gazetesinde bir bildiri yayınlayarak, Türk Ulusunu Kuvayı Milliye’ye destek vermemeye, hatta onlara karşı mücadele etmeye çağırır.
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’ndan yenik çıkınca Said-i Nursi tekrar sahneye çıkar. İngilizlerin güdümünde Kürt Teali Cemiyeti’ni kurar ve İngilizlerin işgal planlarına uygun olarak Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yeniden Kürdistan düşleri görmeye başlar. “Uyan ey Selahattin Eyyübi’nin torunları Kürtler!” diyerek Kürtleri ayaklanmaya çağırır. 16 Eylül 1919’da İkdam gazetesinde bir bildiri yayınlayarak, Türk Ulusunu Kuvayı Milliye’ye destek vermemeye, hatta onlara karşı mücadele etmeye çağırır.
İngiliz Hava Kuvvetleri
Komutanlığı’nın Bağdat’tan yazılan gizli raporunda, Kürtleri Türklere karşı
kışkırtarak ayaklandırmak amacıyla kurulmuş olan Kürdistan Teali Cemiyeti’nin
kurucuları arasında Said-i Kürdi (Nursi)’nin de adı vardır.
Geçtiğimiz günlerde, Said-i Nursi’nin, 23 Kasım 1922'de Mustafa Kemal’e yazdığı bir mektup ortaya çıktı. Bu mektupta Mustafa Kemal’e: "İslam âlemi kahramanı Paşa Hazretleri" diye hitap eden Said-i Nursi, Atatürk öldükten sonra kaleme aldığı anılarında da bu mektuptan söz etmiştir; ama mektubun girişindeki Mustafa Kemal’e yönelik “saygı ve övgü dolu” ifadelerini sansürlemiştir. 1922’de Mustafa Kemal’e “İslam aleminin kahramanı Paşa hazretleri” diye methiyeler dizen Said-i Nursi, Atatürk’ün ölümünden sonra kaleme aldığı anılarında ve yazılarında Atatürk’e “deccal ve süfyan” demekten çekinmemiştir: Said-i Nursi Redoks’ta, Ankara’ya ikinci kez çağrıldığında neden gitmediğini açıklarken “…Ben Beşinci Şua aslının verdiği haberin bir kısmını orada bir adamda (Atatürk) gördüm. Mecburiyetle o çok ehemmiyetli vazifeleri bıraktım” diyerek 5. Şua’daki “Süfyan”ın Atatürk olduğunu ima etmiş ve “SÜFYAN ve bir İslam DECCALİNİN Mustafa Kemal olduğu Beşinci Şua’da anlaşılıyor”[37] diyerek de açıkça Atatürk’e süfyan ve deccal demiştir.
Görüldüğü gibi Said-i Nursi’nin Kurtuluş Savaşı’na “büyük bir katkısı” hatta “bir katkısı” yoktur. Hürriyet mücadelesi sırasında işgal altındaki bir şehirde, İstanbul-Çamlıca’da bir evde bazı kitaplar yazan, bazı cemiyetlere üye olan ve bazı ruhsal değişimler, dönüşümler yaşayan Said-i Nursi’ye “Hür Adam” demek, Kurtuluş Savaşı’nın gerçek “Hür Adam”larına saygısızlıktan başka bir şey değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.