19 Aralık 2013 Perşembe

BİR TÜRKMEN ALEVİSİ KATİLİ KÜRT LİDER İDRİS-İ BİTLİSİ…

 BİR TÜRKMEN ALEVİSİ KATİLİ  KÜRT LİDER İDRİS-İ BİTLİSİ…
Bugün Güneydoğu ve Doğu Anadoluda Kürtnüfusun varlığının sebebi olan Türk düşmanı
iblistir, İdris-i Bitlisidir.Bölgede hüküm süren Akkoyunlu ve Safevilerin Türk dilinin yöreye hakim olmasından rahatsızlık duyan Kürt mollası İdris-İ Bitlisi; Osmanlılar ile işbirliği yaparak Türkmenler’den intikam alır. Yavuz Selim’e kadar Doğu Anadolu’da Türkmen hakimiyeti vardır. Yavuz ise, Şafi mezhebinden Nakşibendi tarikatından Kürt mollası şeyh İdris-i Bitlisi’nin önerisi ve planlamasıyla doğu ve güney Anadolu’da Türkmenler katledilmişler, kurtulanlar ise Azerbaycan’a kaçmışlardır. Türkmenlerin hakim oldukları idari beylikler ve toprakları, Yavuz’un imzaladığı boş fermanları, İdris-i Bitlisi doldurarak kürt aşiret reisine ve ağalarına vermiştir. böylelikle bugünkü doğudaki feodalizmin temelleri atılmıştır. İdrîs-i Bitlîsi “selim şah-name” adlı eserinde; başta Diyarbekir olmak üzere Kürdistan memleketinde “Kürt beyleri ve Kürt taifesinin mülk, millet, mezhep ve irsi bağlarının” nasıl güçlendirdiğini anlatırken, şehir ve yöre adlarını tek tek vererek Kızılbaş Türkmenleri de nasıl katlettiklerini “Allah’ın ve Padişah’ın yanında olan bir molla olarak” zevkle ve kana susamış bir vampir edasıyla anlatmaktadır.
Kanuni Sultan Süleyman fermannamesinde aynen
şöyle diyor:
Bey öldüğünde, eyaleti kaldırmayıp bütün
hududu ile mülkname’yi humayun uyarınca oğlu
bir ise, o’na kalacak, eğer müteadit ise, istekleri
üzerine kale ve yerleri, aralarında paylaşacaklardır
Uzlaşmazlarsa Kürdistan beyleri nasıl münasip
görürlerse öyle yapacaklar ve mülkiyet yoluyla
bunlara ebediyete kadar ila ebeddevran mutaarrır
olacaklardır. Eğer bey, varissiz, akrabasız ölmüş
ise,o zaman eyaleti, hariçten ve yabancılardan
hiç kimseye verilmiyecek, Kürdistan beyleri ile
görüşülüp ve ittifak edilip, onlar bölgenin
beylerinden veya beyzadelerinden her kimi uygun
görürlerse, ona tevcih edilecektir. (hükmi şerif
topkapı sarayı müzesi arşivi, e. 11960 sayı
istanbul)
Kürt-Osmanlı antlaşmasının mimarı Mevlana İdris’tir. Bu anlaşmayı kabul eden ve gerekli bulan
Yavuz Sultan Selim’dir.
Sultan Selim, İdris’e;
“-Git Kürdistan beylerini ve emirlerini topla, kendi aralarında bir beylerbeyi seçsinler” demişti.
Mevlana İdris ise, Kürt beylerini çok iyi tanıdığı miçin kestirmeden bir beylerbeyi sultan’dan istemiş
ve Bıyıklı Mehmet Paşa’yı tavsiye ederek bu işi noktalamış idi. Yavuz Selim’in önce Erzincan valiliğine atadığı, sonradan da bütün doğu ve güney doğuya bakmak kaydı ile Diyarbakır eyaletine getirdiği
Diyarbakırlı Kürt Bıyıklı Mehmet Paşa ve danışmanı  Bitlisli Molla İdris, bütün bölgeyi
Türkler’den temizlerler ve yüz bin Kızılbaş Türk’ü  katlederler
.
Bölgeden kaçamayan Türkler de kendilerini kürt olduklarını söyleyerek kalırlar,(bu gün güneydoğuda varlığını sürdüren Karakeçili Aşireti Kayı boyunu oluşturan 5 aşiretten biri olmasına rağmen Kürtleşmiş ve kendini Kürt olarak tanımlar olmuştur.) baskılar sonucu da gerçekten
Kürtleşirler. Doğu sınırlarını Türklere kapatan Yavuz; korumalığını da kürt aşiretlerine bırakır. 1517’de Yavuz Selim’in Mısır’ı alması ve 74. İslâm halifesi olması ile Sünnilik resmi ideoloji haline gelir ve
İslâmi devlet kimliği oluşur.

Bu tarihten sonra Araplar, Osmanlı Devleti’nin yaşamı boyunca diğer halklardan üstün ve gözde
konumlarına devam ederler. Türk ulusal kimliği, bozkırdaki Türkmenlerde yaşar ve ozanları
Türkçe’yi geliştirir. Osmanlı sarayı ise giderek  soysuzlaşır ve yapay “Osmanlıca” denen yazı dili
hakim olur.
Bu nedenle Prof.dr. Faruk Sümer, Safaviler için, “Osmanlılar’dan daha fazla Türktür” demektedir. Divan-ı hümayun yazarlarından hafız Ahmet Çelebi 1499 yılında yazdığı şiirinde
 Türk’e ve
Türklüğe şu şekilde saldırmaktan geri kalmamıştır;
Sakın Türk’ü insan sanma
Bir an bile olsa Türk’le birlikte olma
Türk eline şeker alsa o şeker zehir olur.
Türk’ün başını kesenken sakın gam yeme
Baban da olsa Türk’ü öldür.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.