Yılbaşı,
herhangi bir takvime göre bir yılın bitimi ve yeni bir yılın başlangıcı.
Yılbaşı gecesinden sonra içinde bulunulan yıl -özellikle ilk birkaç hafta
boyunca- yeni yıl olarak betimlenir. Bununla birlikte Yılbaşı ve yeni yıl
kavramları bazen yılbaşı gecesi anlamında da kullanılır.
Dünyada en
yaygın kullanılan takvim olan Gregoryen takvimini kullanan ülkelerde 1 Ocak
yeni yılın ilk günüdür.
Çeşitli
ülkelerde yılbaşı
1 OCAK: Türkiye dâhil, çoğu ülke
tarafından kullanılan Miladi takvime göre yılın ilk günü.
HİCRİ
TAKVİMDE yılbaşı Muharrem ayının 1'inde
gerçekleşir. Hicri Takvim bir Ay takvimi olduğundan 354 güne denk gelir,
dolayısıyla Miladi takvime göre yılbaşı her yıl 11 gün önce gerçekleşir.
Böylece 2008 yılında Miladi yıl boyunca Hicri takvimde iki adet yılbaşı
gerçekleşmiştir.
ROŞAŞANA (İBRANİCE YENİ YIL):
Musevi yılbaşıdır. Hamursuz Bayramı ndan 163
gün sonra kutlanır.
DOĞU ORTODOKS KİLİSESİ'NDE YILBAŞI
(İsa 'nın sünnet yıldönümüne de denk gelen) 14
Ocak 'da kutlanır (Jülyen Takvimine göre 1 Ocak). Ancak en büyük 12 Doğu
Ortodoks Kilisesinin sekizi, iki tarihin aynı güne geldiği Güncellenmiş Jülyen
Takvimini benimsemiştirler (Bulgaristan , Kıbrıs Cumhuriyeti Mısır Polonya , Romanya , Suriye, Türkiye ve
Yunanistan). Gürcistan, İsrail, Rusya ve Sırbistan Ortodoks Kiliseleri ise
Jülyen Takvi mi kullanmaya devam ederler.
ÇİN YILBAŞI
her yıl ilk
kameri ayınının yeni Ay gününde kutlanır, ki bu da kabaca ilkbahara denk gelir.
Tam tarihi, Miladi takvime göre 21 Ocak ile 21 Şubat arasına düşer. Çin'de
yılın en önemli bayramı konumundadır.
İRAN TAKVİMİNDE YILBAŞI
Norous
(Nevruz) olarak anılır ve ilkbaharın başında kutlanır (20 veya 21 Mart).
Diğer
Ortadoğu topluluklarında olduğu gibi İranlılarda da oldukça erken dönemlerden
itibaren yeni yıl kutlamaları görülmektedir. Her ne kadar Avesta’nın eldeki mevcut nüshasında bu kutlamalarla ilgili herhangi
bir bilgi mevcut değilse de İran’da
Zerdüşt öncesi dönemlerden itibaren hasat kutlamalarını ifade eden Mihrican’la
(Mehregan, Mihragan) bahar kutlamalarını ifade eden Nevruz’un var olduğu
bilinmektedir (Bakınız Widengren, 1968:58-67; Yarshater, 1987:341).
İranlılarca kendi dillerinde Nevruz (No Roz) yani “Yeni Gün” diye adlandırılan
ve aynı zamanda yılbaşı festivali olarak da kutlanan bahar bayramının kutlanılışına
dair deliller Akemenidler dönemine ait kabartmalarda mevcuttur. Bu döneme (MÖ
559-330) ait saray duvarlarında bulunan temsili resimler, birçok bilim adamının
da vurguladığı gibi (Boyce, 1979:57; Eliade, 1978:320) büyük ihtimalle Nevruz
bayramında krala yapılan yıllık hediye takdimini temsil etmektedir.
ESKİ ORTADOĞUDA YENİ YIL KUTLAMALARI
Oldukça
erken dönemlerden itibaren Sümerliler, Babilliler ve çeşitli Sami kavimlerce
kozmogonik ve tarımsal karakterli bahar ve güz festivallerinin kutlanageldiği
bilinmektedir. SÜMERLİLER, yaz sıcağı sonrası tarla işlerinin bitimini bir festivalle kutlarlardı. Bir çeşit hasat bayramı görünümünde olan tarımsal karakterli bu güz festivali Akiti (ya da Zagmuk) diye adlandırılırdı (Henninger, 1987:419).
ESKİ BABİL’DE yılın ilk ayı olan Nisanın ilk 12 gününe denk düşen yeni yıl kutlamaları da Akitu festivali diye adlandırılırdı. Tanrılar panteonunun zirvesinde bulunan yüce varlık adına düzenlenen bu bayramın varlığı MÖ 18. yy’dan itibaren bilinmektedir. Zira MÖ 1780’lerden kalma metinlerde Akitu festivalinden bahsedilmektedir (Black, 1981:40). Baharda kutlanan bu bayramın yanı sıra Babil’de arpa ekimi öncesi bir kutlama yapıldığı ve buna da Akitu festivali adı verildiği de bilinmektedir. (Black, 1981:41).
TAYLAND, KAMBOÇYA VE LAOS'DA YILBAŞI
13 Nisan'dan
15 Nisan a kadar kutlanır. Özellikle Tayland'da bu kutlama su dökerek
gerçekleşir.
NEDEN YILBAŞI KUTLANIR
kavramlar
olmalarına rağmen, ne yazık ki birçok kişi tarafından karıştırılmakta ve aynı
atmosferde kutlanmaktadır. Yılbaşı, miladi takvime göre bir yıllık süreç olan
365 gün 6 saatlik zaman diliminin tamamlanarak, yeni bir yıla geçişin
gerçekleştiği geceyi ifade etmektedir. Zamanla kullanıma bağlı olarak gelişen
anlamı ile günümüzde yeni yılın başladığı gece ve akabinden gelen birkaç günlük
süreci ifade etmektedir. Ancak ne yazık ki Hristiyan bayramı olan Noel ile
karıştırılmakta ve bir Noel havası içerisinde kutlanmaktadır.
Yılbaşı
kutlamaları tamamen eğlenceye yönelik etkinlikler olsa da bu konuda farklı
bakış açılarına ait fikirler söz konusu. Örneğin kimileri yalnızca hediyelik
eşya sektörüne ve eğlence sektörüne hareketlilik kazandırmak amacı ile ortaya
atılmış, basit bir kutlamanın büyütülmesi olarak değerlendirmekte iken,
kimileri de bunu Hristiyanlar tarafından 25 ocak tarihinde kutlanmakta olan
noel bayramı gibi Hristiyan dünyası için önemli bir olgu konusunda anlayışlı ve
duyarlı bir tavır sergileyerek dünyada kardeşlik düşüncesi doğrultusunda bir
tavır olarak yorumlamaktadır.
Kültürümüzde yeri olmayan
yılbaşı kutlamaları, özellikle son yıllarda giderek artan bir trend ile
hayatımıza dâhil olmuştur. Yılbaşı kutlamalarının temel amacı yeni gelen yılı
keyif ve mutlulukla karşılamak ve güzel beklentiler içerisinde olmak, toplum
içerisindeki birliktelik duygularının paylaşımına zemin hazırlamaktır. Bir
diğer yandan ele alındığında yılbaşı geceleri nasıl geçerse, kişinin bütün
yılının o şekilde süreceği konusundaki batıl inançlar söz konusudur ve güzel
vakit geçirmek beklentisi birçok insanı yılbaşı kutlamalarına itmektedir.
Yılbaşı, anneler
günü, babalar günü gibi günler, yalnızca batıl inançlar veya hediyelik eşya
sektörüne hareketlilik kazandırmak gibi ekonomik amaçlar doğrultusunda
kutlanmamaktadır. Toplum içerisindeki manevi ilişkilerede renk katan ve bazı
sosyal bağların güçlenmesine olanak tanıyan yılbaşı gibi günler, toplum
içerisindeki ilişkilerin güçlenmesine de zemin hazırlama özelliğine sahiptir.
NOEL VE YILBAŞI KUTLAMALARI
25 Aralık’la başlayan ve yaklaşık bir hafta süreyle kutlanan Noel ve yılbaşı, başta Avrupa ve Amerika kıtası ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok yöresindeki Hıristiyan topluluklarca kutlanmaktadır.
25 Aralık’la başlayan ve yaklaşık bir hafta süreyle kutlanan Noel ve yılbaşı, başta Avrupa ve Amerika kıtası ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok yöresindeki Hıristiyan topluluklarca kutlanmaktadır.
1 Ocak tarihindeki yılbaşı kutlamalarının Türkiye’de de
özellikle son dönemlerde gittikçe artan bir ilgiyle kutlanmakta olduğu dikkati
çekmektedir. Ancak batıda farklı anlamlar ifade eden Noel ve yılbaşı
kutlamalarının Türkiye’de yılbaşı bağlamında genellikle birbirine
karıştırılarak birleştirildiği ve bu sebeple kamuoyunda bir spekülasyon ve
devam ede gelen bir tartışma ortamı bulunduğu bilinmektedir.
a) Noel Yortusu ya da batıdaki yaygın isimlendirmesiyle Kristmas (Christmas),
a) Noel Yortusu ya da batıdaki yaygın isimlendirmesiyle Kristmas (Christmas),
Hz. İsa’nın doğumu
anısına 25 Aralık’ta kutlanan tamamıyla dinsel bir bayramdır.
Batı Hıristiyanları
tarafından 25 Aralık olarak hesaplanan Hz. İsa’nın doğum günü,
doğu Hıristiyanlarınca 6 Ocak olarak hesaplanmakta,
dolayısıyla doğu kiliseleri 6 Ocak tarihini Kristmas bayramı
olarak kutlamaktadırlar.
Esasen Hz. İsa’nın
doğum gününün ne zamana denk düştüğü konusunda erken dönemlerden itibaren yoğun
bir tartışmanın olduğu ve yukarıdaki tarihlerden başka bu günün Nisan ayındaki
bir zamana denk düştüğü yönünde görüşlerin de ileri sürüldüğü bilinmektedir.
Batı Hıristiyanlarınca belirlenen 25 Aralık tarihinin Eski Roma’da güneşle
ilgili kutsal bir gün olduğu ve bunun sonradan Hz. İsa’nın doğum günü olarak
adapte edildiği ileri sürülmektedir. Hatta bazı erken dönem Hıristiyan
yazarların, kendi dönemlerinde, 25 Aralık kutlamalarında güneşi selâmlayan bazı
Hıristiyanları uyardıkları da bilinmektedir.
Noel Yortusu, Nisan’da kutlanan Easter (Paskalya) bayramıyla birlikte Hıristiyanlığın en önemli bayramları arasındadır. Noel kutlamalarının vazgeçilmez folklorik unsurları arasında çam ağacı süslemeleri ve Noel Baba inancı bağlamındaki gelenekler önemli yer tutar. Her ikisi de kuzey Avrupa kökenli olan bu folklorik unsurların, sonraki dönemlerde Hıristiyanlığa girdiği bilinmektedir.
NOEL’DE ÇAM AĞACI SÜSLEMELERİ
Noel Yortusu, Nisan’da kutlanan Easter (Paskalya) bayramıyla birlikte Hıristiyanlığın en önemli bayramları arasındadır. Noel kutlamalarının vazgeçilmez folklorik unsurları arasında çam ağacı süslemeleri ve Noel Baba inancı bağlamındaki gelenekler önemli yer tutar. Her ikisi de kuzey Avrupa kökenli olan bu folklorik unsurların, sonraki dönemlerde Hıristiyanlığa girdiği bilinmektedir.
NOEL’DE ÇAM AĞACI SÜSLEMELERİ
ilk kez XVI. yüzyılda Kuzey
Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Bu âdetin, eski Cermen ve Kelt
dinsel geleneklerinden adapte edildiği büyük ihtimaldir.
Orta Doğudan Uzak
Doğuya kadar birçok dinsel gelenekte olduğu gibi eski Kuzey Avrupa halkları
arasında da yeşil ağaç verimlilik, bereket ve üretkenliğin sembolü olarak kabul
edilmiş ve dinsel bayramlarında meydanlara dikilen veya evlerde bulundurulan
bir yeşil ağaç bu inancı sembolize etmiştir.
Kuzey Avrupa
halklarının Hıristiyan olmasıyla birlikte, Hıristiyan geleneğindeki Hayat
Ağacını temsilen Hz. İsa’nın doğum gününde yeşil bir ağaç (Kuzey Avrupa’da
doğal olarak çam ağacı) süslemek ve bunun dallarına çeşitli hediyeler asmak
âdeti ortaya çıkmıştır. XVIII. yüzyıldan itibaren çam ağacı âdeti Güney Avrupa
Hıristiyanları arasında yayılmaya başlamış; kısa bir zaman sonra ise evrensel
olarak Hıristiyanlarca benimsenen bir folklorik törene dönüşmüştür.
Benzer bir durum Noel Baba inancı ve bu inanç çerçevesinde yapılan âdetler için de geçerlidir.
Benzer bir durum Noel Baba inancı ve bu inanç çerçevesinde yapılan âdetler için de geçerlidir.
NOEL BABA
Almanya’da ABD’de ve Kuzey Avrupa ülkelerinde Santa Claus adıyla bilinen Noel Baba
inancı da yine Almanya kökenlidir.
Bu inanç da XVII. yüzyıldan itibaren Almanlar vasıtasıyla
Güney Avrupa’ya ve Alman göçmenlerce Amerika’ya taşınmıştır.
Santa Claus ya da Noel Baba
olarak adlandırılan ve Hıristiyanlarca IV. yüzyılda yaşadığı ve İznik Konsili katılımcılarından birisi
olduğu ileri sürülen Myra (Demre) piskoposu Aziz Nicholas’la özdeş olduğu
söylenen şahsiyet tamamıyla efsanevî bir kişiliktir. Ruslar, onun kendileri
için koruyucu bir aziz olduğu kanaatindedirler.
Hıristiyanlar, bu şahsın Noel döneminde gökyüzünde
rengeyiklerinin çektiği bir kızakla ya da yerde eşek sırtında (veya yaya
olarak) dolaştığına ve evlere bacalardan inerek başta çocuklar ve fakirler
olmak üzere insanlara çeşitli hediyeler bıraktığına inanırlar.
İslâm geleneğindeki HIZIR’IN
ve Yahudi geleneğindeki İLYAS’IN
âdeta Hıristiyanlık’taki bir karşılığı gibi
gözüken bu inanç,
Hıristiyan geleneğinin önemli bir
folklorik değerini oluşturmaktadır.
Öyle ki Noel Baba
inancı Hıristiyan edebiyatında, sanatında ve ticarî yaşantısında önemli ve
belirleyici bir unsur olarak ağırlıklı bir yer tutmayı sürdürmektedir.
Bu gün için ticari hüviyeti ön plana çıkmış olsa da bütün âdet ve törenleriyle Noel kutlamaları (yukarıda ifade edildiği gibi) kökeni itibariyle tamamıyla dinsel bir bayramdır.
Bu gün için ticari hüviyeti ön plana çıkmış olsa da bütün âdet ve törenleriyle Noel kutlamaları (yukarıda ifade edildiği gibi) kökeni itibariyle tamamıyla dinsel bir bayramdır.
b) 1 Ocak’ta kutlanan yılbaşına gelince, böyle bir âdet her ne kadar batı Hıristiyan toplumlarınca Noel’le birleştirilen bir kutlama olarak görülse de milâdî takvimi esas alan bütün uluslarca yeni yılın başlangıcı anısına kutlanan bir etkinliktir.
Tarihin bilinen en erken dönemlerinden beri yeni yıl
kutlamalarının bütün toplumların geleneklerinde mevcut olması, güneş ya da ay
takvimini esas alan uluslar, yılın çeşitli mevsimlerine denk düşen ve
genellikle tarımsal faaliyetlerden hareketle düşünülen farklı yılbaşı günleri
ortaya koymuşlardır. Bu arada dinsel bir olayın ya da şahsiyetin yaşamındaki
bir olayın temel alındığı yılbaşı hesaplamaları da yapılmıştır.
Eski Romalılarda yılbaşı olarak kutlanan ve Orta Çağdan itibaren Hıristiyan toplumlarca da yılbaşı olarak kabul edilmiş olan 1 Ocak tarihi, XIX-XX. yüzyıllardan itibaren (şüphesiz batının kültürel etkisiyle) dünyanın birçok halkı tarafından benimsenmiştir.
Eski Romalılarda yılbaşı olarak kutlanan ve Orta Çağdan itibaren Hıristiyan toplumlarca da yılbaşı olarak kabul edilmiş olan 1 Ocak tarihi, XIX-XX. yüzyıllardan itibaren (şüphesiz batının kültürel etkisiyle) dünyanın birçok halkı tarafından benimsenmiştir.
Bugün dünya genelinde yılbaşı
kutlamaları, dinsel bir bağlamdan öte kültürel bir anlam ifade etmekte;
insanlar yeni yıla yönelik iyilik, bereket, refah, huzur ve barış
beklentilerini yeni yıl kutlamalarında dile getirmektedirler.
Dolayısıyla yeni yıl kutlamaları; tıpkı içinde farklı ekonomik ve sosyal amaçları da barındıran anneler-babalar günü, işçi bayramı, doğum günü kutlamaları gibi evrensel kültürün bir parçası olarak üretilen ve geliştirilen, sonuçta bütün insanlığa mal olan olumlu bir davranış biçimi olarak görülmelidir..
Dolayısıyla yeni yıl kutlamaları; tıpkı içinde farklı ekonomik ve sosyal amaçları da barındıran anneler-babalar günü, işçi bayramı, doğum günü kutlamaları gibi evrensel kültürün bir parçası olarak üretilen ve geliştirilen, sonuçta bütün insanlığa mal olan olumlu bir davranış biçimi olarak görülmelidir..
TÜRKLERDE YILBAŞI
Son
yıllarda yoğunlaşmaya başlayan Batı kaynaklı kültür istilasının Türkiye ve Türk
dünyasına getirilerinden biri de yeni yıldır. Atatürk dönemi Cumhuriyet’in bize
kazandırdığı yeniliklerden biri de batı kaynaklı miladi takvimin kabulü, eski
takvimlerin dünya-ay, dünya-güneş dönüşümünden kaynaklanan gün sayısındaki
belirsizlikleri göz önüne alıp buna bir de o dönemin ticarette, sanatta,
siyasette ileri gitmiş ülkelerinin de bu takvimi kullanmalarını düşünürsek
kuşkusuz gerekli ve yerinde bir karardır. Türkler güneşin dönüşü ve ayın
dönüşüne göre iki farklı türdeki takvimi de kullanmışlardır.
Bunlardan güneş dönüşümlü takvim 365
gün 6 saat,
ay
dönüşümü esas alınan takvim 354 gün 6 saattir.
Yeniçağın ileri bilimli incelemeleri,
ekinlerin ekilip biçilmesi; hayvanların otlatılıp döllenmesi ve bunun gibi
yaşamsal etkinlikler için en uygununun 365 gün 6 saat olan bugün kullandığımız
takvim olduğunu kanıtlamıştır.
Yeni takvimin 1925 yılındaki kabulü gerekli bir düzenleme
olup bugünkü kutlama görüntüleri, zamanın çağdaş batısının bilimini almaktan
çok onlara benzeme yarışına dönüşmüştür.
Türk kültürü, kutlamalardaki bu çirkin görüntüleri hiç bir
zaman kendi öz geleneği olarak kabullenmemiştir. Türk dünyası bilinçli olarak 1
Ocak’a kendi ses değişimlerine uydurarak “yeni yıl” demiş “yılbaşı”
yapmamıştır. Örnekleri çoktur; Kazaklar “jaña jıl”, Tıvalar “çaa çıl”, Özbekler
“yañgı yıl” deyişi gibi.
Yılbaşının Türk tarihindeki yerine
kısaca göz atacak olursak kaynaklardaki ilk belirtiler Çinli Çian Ken’in M.Ö.
119 yılında Çin hükümdarına sunduğu Hunların yaşayışıyla ilgili yazanakta
Ergenekon destanından söz etmesiyle başlar.
Ergenekon destanı
sanıldığı gibi Gök Türkler zamanında ortaya çıkmış gökten inme veyahut bir
kişinin kaleminden çıkma olmayıp Türk düşüncesinin yüzyıllar içerisinde kimi
zaman değişikliklere uğrayıp yansımasıdır. Bu destan Gök Türkler, Moğollar
hatta Kızılderililer tarafından özleştirilip bugünlere gelmiştir.
Kesin çıkış tarihi saptanamayan Türk takviminin yılbaşı günü
de 21 Mart’tır. Biraz daha yaklaştığımızda “Kutadgu Bilig” ve “Divan-ı Lugat’it
– Türk”te görürüz.
Yılbaşının buradaki
adı “yeñgi kün” Biruni’nin
yazmalarında, Nizamülmülk’ün Siyasetnamesinde, Melikşah’ın takviminde, Uzun
Hasan’ın kanunlarında, Selçuklu, Osmanlı, Türkiye sürecinde adını saydığımız
veya sayamadığımız birçok belgede yılbaşı kutlamalarının duraksamadan bugünlere
geldiğini görürüz.
Halk arasında “9 Mart Bayramı” olarak da bilinen bu bayram
güneş ve ay dönüşümlü takvimler arasındaki belirsizlikten çıkıp eskiden 21 Mart
günü ile aynı güne denk idi.
Yılbaşı Türkiye ve komşumuz olan Türk elleriyle Osmanlının
yurt tuttuğu bazı Türk topraklarında şu adlarla kutlanmaktadır: Türkiye’de
Nevruz, Nevruz-i Sultani, Sultan Nevruz, Mart Dokuzu, Mart Bozumu; Batı Trakya
Türkleri’nde Mevris, Yugoslavya Türkleri’nde Sultan-ı Navrız, Kıbrıs’ta Mart
Dokuzu, Kırım Tatarlarında Novrez, Gündönümü; Azerbaycan’da Bahar Bayramı,
Novruz; Türkmenistan’da Nevruz adlarıyla kutlanır. Bu bayrama sayılan
adlandırmalardan başka Azerbaycan’da “Bozkurt”, Kuzey Batı Türklerinde
“Ergenekon” adları da verilmektedir.
Bu adlandırmalarda özellikle Nevruz sözü dikkate değerdir.
Farslarla Türkler arasındaki etkileşimlerin sonucu olarak “Yengi Kün” sözünün çevirisidir. “Yavuz hırsız ev sahibini
bastırırmış” sözünde olduğu gibi Türk ve komşu ulusları da içine alan geniş bir
coğrafyanın yılbaşısı olmuştur. Nevruz sözü Farsçanın dilbilgisi kurallarına
dahi uymaz. Eğer doğru bir çeviri yapılmış olsaydı bu bayramın adı Rüz-i Nev olmalıydı.
Osmanlı ailesinin kökü olan Oğuzların, Bozok Kolunun Kayı
Boyuna üye olan Karakeçililerin 21 Mart tarihinde Ertuğrul Gazi türbesinde
toplanıp yılbaşını kutladıklarını, bu kutlamalara da “YÖRÜK BAYRAMI” adını verdiklerini biliyoruz.
Manisa’da bugün bile “MESİR
BAYRAMI” törenleri yapılır. Söylentiye göre 41 çeşit baharattan yapılan
mesir macunu Kanuni’nin annesi Hafsa Sultan’ı iyileştirmiş, Kanuni de yılda bir
defa olmak üzere bu macunun halka dağıtılmasını buyurmuştu.
Osmanlılarda güneşin koç(kamel)
burcuna girdiği bugün, saray tarafından olduğu gibi halk
tarafından da büyük coşkuyla kutlanmaktadır. Bu günde eğlenceler düzenlenir,
eczanelerde yapılan “Nevruziye” adındaki macun halk tarafından yenilirdi.
Nevruziyenin yanında Arapça “sin” harfiyle başlayan 7 yiyecek ev büyüğünün
önüne getirilir ve diğer üyelerle birlikte yenirdi. Bu 7 yiyecek geleneği büyük
olasılıkla İslamla karşılaşmadan sonra gelen bir gelenektir. Nitekim
Tacikistan’da da aynı geleneği görmekteyiz. Bununla birlikte Türk dünyasında da
yılbaşına özgü yemekler vardır. Kazak ve Kırgızların Nawrız Köje, Novruz Köcö
dedikleri yiyecekler, kurdukları sofralar buna örnek sayılabilir.
SELÇUKLULARDA OSMANLILARDA YILBAŞI
Selçuklularda da yılbaşı kutlamaları
Osman-lılardan farklı değildir. Sultan Melikşah’ın
hazırlattığı Güneş dönüşümlü Celali
Takviminde 21 Mart yine yılbaşı sayılmıştır. Bu değişiklik bir nevi eski
Türk takvimine dönüştür. Bu dönüşüme olan gereksinim, ay dönüşümlü takvimin
vergi toplamadaki yetersiz kalışıdır.
Uzun Hasan tarafından düzenlenen
Akkoyunlu Kanunlarında, 21 Mart ilk vergi toplama günüdür. Bu uygulama Osmanlı
ve Cumhuriyet döneminde de canlılığını korumaktadır.
Cumhuriyet dönemi yılbaşı kutlamalarına gelecek olursak,
daha cumhuriyet ilan edilmeden 22 Mart 1922 tarihinde Mustafa Kemal, komşu
devlet başkanlarıyla birlikte Ankara’nın Keçiören sem-tinde büyük kutlamalar
gerçekleştirmiştir. Sonraki yıllarda da bu kutlamalar sürdürüldü.
Aslen dini bayram özelliği olmayan
bu bayrama Anadolu Alevi-Bektaşileri dini bir görünüm kazandırdılar.
Anadolu Bektaşilerine
göre bu gün Hz. Ali’nin doğum günü, Hz. Ali ile Hz. Fatma’nın düğün günü, Hz.
Muhammed’in veda haccı dönüşü Hz. Aliyi halife olarak atadığı gün kabul edilir.
Buna benzer yakıştırmalar Türk tarihi ve kültüründe seyrek değildir.
İslamla karşılaştıktan
sonra Oğuzhan Destanı’nı da İslam’a uyarlayan Türkler, dini Araplara, hatta
peygambere dahi bırakmak istemeyip İslam’a
aykırı da olsa Oğuzhan’ı Tanrının elçisi(yalvaç, peygamber) ilan ederek bundan
en aşağı 5 bin yıl önce İslam’ı Türklere getirdiğini varsaymışlardır.
MERSİN-SİLİFKE BÖLGESİ TOROS
YÖRÜKLERİ, yılbaşında ağaca “Mart İpliği” dedikleri bir çaput
bağlayıp adak adarlar.
Yaylalara çıkılır,
gelen konuklar yayla evlerinde ağırlanır.
Konuklar havaya silah atar,
yayla başkanı da havaya bir el silah atarak gelen konukları selamlar.
“Nevruzunuz kutlu,
dölünüz hayırlı ve bereketli olsun” dualarında bulunurlar.
Yaylalara çıkılır,
gelen konuklar yayla evlerinde ağırlanır.
Konuklar havaya silah atar,
yayla başkanı da havaya bir el silah atarak gelen konukları selamlar.
“Nevruzunuz kutlu,
dölünüz hayırlı ve bereketli olsun” dualarında bulunurlar.
TAHTACI TÜRKMENLERİ
Hicri Takvimin 9 Martında kutlarlar. Bu günlerde yeni bayramlıklar alınıp
mezarlıklara gidilir.
GAZİANTEP VE YAKINLARINDA
22 Mart günü kutlanan yılbaşı halk arasında farklı bir inanç oluşturmuştur.
Buna göre Sultan Navruz çok güzel bir kızdır.
21 Mart’ı 22 Mart’a bağlayan gece batıdan doğuya doğru göçer.
Sultan Navruz’un geçeceği vakit uyanık olan kişilerin dileklerinin kabul edileceğine inanılır. Diğer bir inanç ise Türk Mitolojisinde sıkça karşılaşılan uçan derviştir.
Buna göre Sultan Navruz çok güzel bir kızdır.
21 Mart’ı 22 Mart’a bağlayan gece batıdan doğuya doğru göçer.
Sultan Navruz’un geçeceği vakit uyanık olan kişilerin dileklerinin kabul edileceğine inanılır. Diğer bir inanç ise Türk Mitolojisinde sıkça karşılaşılan uçan derviştir.
MALATYA’NIN ARGUVAN
ilçesinde yılbaşı “Kış Bitti Bayramı” olarak kutlanır.
AĞRI VE YAKINLarında
dilek tutup,
kapı dinleme geleneği yaygındır.
İçerideki konuşmaları yorumlayarak dileğinin gerçekleşip gerçek-leşmeyeceğini bulmaya çalışırlar.
Yine bu bölgede genç delikanlı, tuzlu hamurdan yapılmış “Tuzlu Gıllık” adlı çöreğin yarısını yiyip uyur.
Düşüne girip kendisine su veren kızla evleneceğine inanılır.
Ertesi gün çöreğin kalan yarısı evin damına veya bacasına bırakılır.
Gelen karga çöreği alıp hangi eve konarsa o evin kızına, hiçbir eve konmayıp uzaklaşırsa, uzaklardan biriyle evleneceğine inanılır.
kapı dinleme geleneği yaygındır.
İçerideki konuşmaları yorumlayarak dileğinin gerçekleşip gerçek-leşmeyeceğini bulmaya çalışırlar.
Yine bu bölgede genç delikanlı, tuzlu hamurdan yapılmış “Tuzlu Gıllık” adlı çöreğin yarısını yiyip uyur.
Düşüne girip kendisine su veren kızla evleneceğine inanılır.
Ertesi gün çöreğin kalan yarısı evin damına veya bacasına bırakılır.
Gelen karga çöreği alıp hangi eve konarsa o evin kızına, hiçbir eve konmayıp uzaklaşırsa, uzaklardan biriyle evleneceğine inanılır.
KARS VE YAKINLARINDA
genç kız ve erkekler,
küçük bir çocuğu su almaya gönderirler.
Çocuk sessizce, arkasına bakmadan bir kova su alıp getirir.
Evde bulunanların adına simgesel olarak renkli iplik ve iğneler atılır.
Birbiriyle birleşen iğne ve iplik sahiplerinin evleneceklerine inanılır.
küçük bir çocuğu su almaya gönderirler.
Çocuk sessizce, arkasına bakmadan bir kova su alıp getirir.
Evde bulunanların adına simgesel olarak renkli iplik ve iğneler atılır.
Birbiriyle birleşen iğne ve iplik sahiplerinin evleneceklerine inanılır.
TUNCELİ VE YAKINLARINDA
erkekler alınlarına karalar sürerek su kaynaklarına giderler. Karaları
temizleyip dua okur, dilek dilerler.
IĞDIR VE YAKINLARINDA
19 Mart’ı 20 Mart’a bağlayan gece kız ve erkekler Tanrıdan dilek dileyerek
akarsu da yıkanır ve en az üç defa dalıp çıkarak dileklerinin kabul edileceğine
inanırlar.
Sabah erken kalkıp taze su içilir,
sonra da hayvanlara verilir.
Yeni giyimler giyen halk kaynamış yumurta tokuştururlar.
Bu gün evinden yeni ölü çıkmışlar dahi kutlamalara katılmak durumundadır.
İnanca göre yılbaşında yas tutmak büyük günahtır.
Sabah erken kalkıp taze su içilir,
sonra da hayvanlara verilir.
Yeni giyimler giyen halk kaynamış yumurta tokuştururlar.
Bu gün evinden yeni ölü çıkmışlar dahi kutlamalara katılmak durumundadır.
İnanca göre yılbaşında yas tutmak büyük günahtır.
GİRESUN’DA
“Mart Bozumu” adıyla 14 Mart’ta
kutlanır. O gün erkenden kalkılıp akarsulardan getirilen sular hayvanların
üzerlerine serpilir.
EDİRNE’DE 22 MART
günü kutlanan yılbaşında eski hasırlar yakılıp “mart içeri, pire dışarı” diyerek ateşin üzerinden atlanır.
KIRKLARELİ İLİNDE
de yılbaşı “Mart Dokuzu” adını alır.
Bu gün halk boyalı yumurtalarla, börekler, lokmalarla kırlara gidip
yiyeceklerini yer ve eğlenirler.
İZMİR URLA’DA
“Mart Dokuzu Şenlikleri”, Tire’de “Sultan Nevruz Bayramı”, Uşak’ta “Yıl
Yenilendi” gibi adlarla kutlanır.
Yukarıda sayılan yılbaşı kutlamalarından örnekler,
kutlamaların küçük bir bölümüdür. Bazı
bölgelerimizde ise yılbaşı kutlamaları “Hıdırellez” gününe dönüşmüştür.
Türkiye Cumhuriyeti, 1991 yılında yeni kurulmuş olan Türk
Cumhuriyetleriyle birlikte dinlenme günü olmaksızın 21 Mart’ı ulusal bayram olarak duyurmuştur.
Yılbaşı kutlamalarını genel olarak
ülkemiz ve Türk Dünyası esas alınarak on bölüme ayırabiliriz.
Bunlar; yılbaşına
hazırlık,
bayram yemeği,
mezarlık ziyareti,
akraba ve eş-dost
görüşmeleri,
kır gezileri,
ateşle ilgili öğeler,
suyla ilgili öğeler,
eğlenceler,
edebi etkinlikler ve
yardımlaşma.
En aşağı 2000-2500 yıllık süregelen yılbaşı geleneğimizi bu
son yüzyılda, özellikle Türkiye topraklarında, batı kaynaklı kültür
yayılmacılığı ve buyuran ağabeylerinin bir gün kendisini de yiyip bitireceğini
bilmeyen bölücü devlet düşmanlarının baskıları tarafından yitirme tehlikesiyle
karşı karşıyayız.
Bugün daha geçmiş günlerde kutlanan “8 Mart Dünya Kadınlar
Günü” dünya kadınlarının eğitimsizlik, cinsel kölelik, özellikle az gelişmiş
ülkelerdeki kadının insan olarak algılanmama gibi sorunlarının gündeme
getirilmesi açısından oldukça önemli bir gündür. Ancak bu günü amacından
uzaklaştırıp salt eğlence gününe dönüştürmek kadınların kendi zararınadır.
Ulusal bayram ve anma günlerimiz, ulus olma bilincimizi ve
tarihimizle olan bağımızı güçlendirip toplumsal bütünleşmemizi sağlamaktadır.
Kuşkusuz dini bayramlarımız da ulus olma bilincimizi
güçlendirdiği gibi Allah’ın bizi yaratmasındaki amacı anımsamamız açısından
gereklidir.
“Dünya Aids ile Mücadele”, “Dünya Verem ile Mücadele” gibi
günler çağımızın hastalıklarını tanıma, önlem alma konusunda toplumu
bilgilendirici öneme sahiptir.
Hatta, Anneler Günü, Babalar Günü, Yaşlılar Günü,
Öğretmenler Günü, Sevgililer Günü vb… günler de gereksiz değildir. “Sevgiyi bir
güne sığdırmak gerekli mi ki!” gibi düşünceleri bir kenara bırakıp
sevdiklerimizi hatırlamamız, onları sevindirmemiz açısından, gereksiz ve uçuk
masraflara girmeden kutlanması halinde, gelecekte geçmiş günlerin resimlerine
bakıp hatırlanması açısından güzel olabilir. Bu günler elbette ki öz
tarihimizle ilişkili olsa daha iyi idi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.