TÜRKÇE İBADET
TÜRKÇE NAMAZ
KILDIRDIĞI İÇİN GÖREVDEN ALINMIŞDI
Türkçe
ibadetin tartışıldığı, ezanın Türkçeleştirildiği, Kur’an’ın tercüme edildiği ve
her alanda yobazlıkla mücadele edildiği Cumhuriyetin ilk yıllarında bir imam
Türkçe namaz kıldırdığı için görevden alınmıştır desem ne dersiniz? Bir çoğunuz
”Hadi canım sen de olur mu öyle şey” diyecektir fakat Cumhuriyet’in ilk yıllarında
bir imam Türkçe namaz kıldırdığı için görevden alınmıştır. Günümüzde ”tek
parti döneminde Allah demek yasaktı” diye zırvalayan tarih yalancıları bu
olay için ne yorum yapacak merak ediyorum.
Cumhuriyet’in dini yobazlıkla kararlı
bir şekilde mücadele ettiği yıllarda gerçekleşen bu olay kısaca şöyledir :
19 Mart 1926
‘da bir Ramazan günü Göztepe’de bir camide imamlık yapan Cemalettin efendi isminde bir imam, namaza ”Allahu ekber” yerine
Türkçe ”Allah büyük” tekbiriyle
başlamış, Fatiha’dan sonra okunan sureyi de Türkçe okuyarak namazı kıldırmak
istemiştir fakat cemaat bu duruma tepki göstererek camiyi terketmiştir. Üsküdar
müftülüğüne şikayet edilen hoca Diyanet işleri başkanlığının konuyu
incelemesi sonucunda Türkçe namaz
kıldırdığı için 23 Mart 1926 tarihinde 743 sayılı kararla 2 hafta görevden
uzaklaştırılmıştır (Mehmet Nuri Yılmaz, “Türkçe İbadet Üzerine Diyanet
İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz’m Basın Açıklaması”, Diyanet Aylık Dergi,
(Ocak 1998), sayı 85, sy. 5)
Cemalettin hoca, Türkçe ibadet konusunu
geçmişte de savunan hocalardan biridir. Örneğin 1 Nisan 1925 tarihinde yazdığı
bir yazıda, Kur’an’ın Türkçe’ye çevrilmesini desteklemiş, ayrıca namazın da
Türkçe kılınabileceğini savunmuştur.(Mehmed Cemaleddin, “Halkın Fıtrat-ı Dinine
Doğru: Kur’an’ın Tercümesi ve Sahib-i Mezhebimiz İmam-ı Azam”, İçtihad Dergisi,
I Nisan 1925, sene 20, sayı 177, s. 3541- 3543)
Olay ülke
çapında büyük yankı uyandırmıştır. 6 Nisan 1926 tarihli Vakit gazetesi
olayı,”Münevver bir hocamız namazı Türkçe kıldırdı Allah büyük” başlığıyla okuyucularına duyurdu. Hocanın okuduğu
surelerin tercümelerini yayınlayan gazete ayrıca hocayla röportaj yaptı. Hoca röportajda neden Türkçe namaz kıldırdığını
şöyle açıklamıştır :
”Türkün dini gibi dili de vardır.
Allah hangi milleti kusursuz yaratmışta da Türkü -haşa- kusurlu yaratmıştır? Ne
çare ki, asırlardan beri Türkün başı, dinî, dünyevî iki türlü kapitülasyonla
derttedir. Türk, çok şükür başını dünya kapitülasyonlarından kurtardı; din
kapitülasyonundan da kurtarmanın zamanı gelmiştir.Ben o kanaatteyim ki,
camilerimiz bu eski şekli korudukça, ileride kapıları kapanacaktır. Nasıl
ki Hıristiyanlık içinde bir Protestanlık zuhur etmişse, Müslümanlık içinde
de musaffa (an duru) bir Müslümanlık lazımdır ” ( Vakit Gazetesi, 6 Nisan 1926,
s. 2)
Ertesi gün
Vakit gazetesinin yazarlarından Mehmet Asım konuyla ilgili olarak şöyle
yazacaktır :
“Eğer imama
uyanlar, ondan Türkçe okumasını istiyor ve o şekilde namaz kılmak istiyorlarsa,
buna mani olmamak gerekir” ( Mehmet Asım – ”Namazda Türkçe” Vakit Gazetesi 7
Nisan 1926)
8 Nisan 1926
tarihli İkdam gazetesinde Ahmet Cevdet, ”Medeniyetin bazı levazımı
vardır” başlıklı yazısında resmi görevli olmayan imamların eğer cemaat
isterse Türkçe namaz kıldırabileceğini ama resmi görevli olan imamların Türkçe
namaz kıldırmasının uygun olmayacağını yazmıştır
Kars
milletvekili ve aynı zamanda gazeteci olan Ahmet Ağaoğlu, bu olayı 11 Nisan
1926 tarihinde Milliyet gazetesinde ”Türkçe
haram lisan mıdır?” başlığıyla yayınlanan makalesinde şöyle
değerlendirmiştir :
”İstanbul
camilerinden birinde Türk hocalardan biri Türkçe namaz kılmış ve bir çok Türk
müminleri de devletin temeli olarak kabul eylemiş bir memlekette bunun kadar
tabii bir hadise olabilir mi? Fakat eyvah ki tabiilik ve mantık hala bir
çoklarının dindarlığına yerleşememiştir. Anlaşılıyor ki bazıları hadiseye
itiraz etmişler ve hocayı Diyanet işleri reisliğine şikayet eylemişlerdir.
Tekrar
soruyoruz hocanın kabahati nedir ? Hangi kanunun, hangi şer-i şerifin, hangi
düsturu Türkçenin dualarda kullanılmasını men etmiştir? Türkçe haram bir lisan
mıdır ?Şer-i şerifçe haram bir lisan var mıdır ? ” (Ahmet Ağaoğlu ”Türkçe haram lisan mıdır?” Milliyet- 11
Nisan 1926)
Ahmet
Ağaoğlu makalesinin devamında Türklerin yüz yıllardır dinlerini anlamadan
yaşadıklarını, Türklük ve müslümanlığın bugüne kadar farklı şeylermiş gibi
algılandığını şöyle ifade etmiştir :
”Türk fiilen dini membalardan
mücerret olduğu, kıldığı namazın yaptığı duaların bile manalarını anlayamadığı
için dininden de mahrum kalmıştır. Din yerine kafasında ve kalbinde asla
alakası olmayan ve dine taban tabana zıt bulunan hurafat ve israiliyat
taşımakta idi.
Fakat
bereket versin ki gözlerimiz geç de olsa açıldı. Türklüğümüzü ve
Müslümanlığımızı idrak ettik. Ne
Müslüman olmak Arap olmak ve ne Türk olmak Müslüman olmamak demek olmadığını
öğrendik. Bilakis hakiki Türk olmak aynı zamanda hakiki Müslüman olmak
demek olduğuna kani olduk. Zira vakalar ve hadiseler isbat etti ki Müslümanlığı
müdafaa, muhafaza ve idame ettiren yegane hakiki amil Türk imiş. Türksüz
Müslümanlık yaşamaz, yaşayamaz. Binaenaleyh Türk manen kuvvetli olmalıdır ki
Müslümanlık da manen ve maddeten kuvvetli olsun.”
Ahmet
Ağaoğlu’nun bu yazısından sonra Diyanet
işleri başkanı RIFAT BÖREKÇİ konu hakkında şöyle açıklamada bulunmuştur :
“Inkilapçılık
ayrı, namaz olayı ayrıdır. Türkçe namaz kılmakla dinimizin inkişafına
çalışıldığını ve böylece de inkilâbın esaslanna hizmet etmiş olunduğunu
söylemek abestir ve inkilabı anlamamaktır”
Ayrıca
Türkçe namazı savunanlara cevap olarak Türkçe namaz kılınamaz, ayetler namazda
Arapça olmalıdır diye bir fetva yayınlayarak konuyu kapatmıştır
Düşünün…
Osmanlı’dan miras kalan tüm köhnemiş, yobazlaşmış kurumları teker teker
kaldıran, Türkçe ezan okutmayı düşünen, Kur’an’ın tercüme edilmeye başlandığı
ve en önemlisi Atatürk’ün yaşadığı
dönemde bir imam ”Türkçe namaz kıldırdığı için” görevden alınıyor. Bu
olay, Atatürk’ün nasıl bir gericilikle savaştığının, her devrimin gerçekleşmesi
için uygun bir zamanın olduğunun ispatı değil midir ?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.