5 Mayıs 2017 Cuma

TÜRK DÜNYASINDA HIDIRELLEZ KUTLAMALARI VE İŞLEVLERİ





TÜRK DÜNYASINDA HIDIRELLEZ KUTLAMALARI VE İŞLEVLERİ


Türk ve İslâm mitolojisinde önemli bir yeri olan Hızır, birçok inanış ve ritüele de kaynaklık etmektedir. Hızır inanışı ve Hızır-İlyas geleneğinin temelini kış mevsiminin son bulup baharın gelmesi, tabiatın canlanması esası teşkil eder. 

İnsanların bu vesileyle çeşitli inanmalar neticesinde yaptıkları tören ve kutlamalar vardır. Esas itibarıyla Türk dünyasının birçok bölgesi ve Türkiye'de bahar bayramlarının en önemlisini oluşturur.
Hızır'ın Türk sosyal hayatındaki yerini, geleneğin içinde teşekkül eden inanışları ve fonksiyonlarını vermeden Hızır'ın kimliği üzerinde durmak gerektiği kanaatindeyim.

İslâm inancında Hızır ermiş bir şahsiyettir. Tanrı tarafından Müslümanlığı korumakla görevlendirilmiştir. İstediği yerde ve istediği zamanda, beklenilmeyen anda; ancak insanın kendi iç dünyasındaki iyilik ölçüsü veya çevresinin değerlendirmesi ile gelmesi beklenen ulu bir varlık, mübarek bir şahsiyettir.
Rivayete göre; Hızır İlyas ile kardeş[1] veya yaygın inanışa göre de arkadaştır. Halk arasında, halkın kendi idraki ölçüsünde teferruatıyla bilinen bir şahsiyetin ismi olup hikâyelerde ve efsanelerde önemli bir yer işgal etmektedir. Al-Hızır aslında bir sıfattır. Ancak bu sıfat zamanla unutulmuş[2], sıfatın anlamını üzerine yüklenen bir manevî güçlerle donatılmış bir şahsiyettir. Halk arasında aldığı anlam ve yüklendiği görev itibariyle Hızır; âb-ı hayat (hayat suyu/ ölümsüzlük suyu) içerek ebedî hayata mazhâr olmuş ve zaman zaman insanlar arasında dolaşarak darda kalanlara yardım ve iyiliklerde bulunan, tabiatın yeşillenmesini sağlayan, bolluk ve bereket, kısmet ve sağlık bahşeden bir velidir.[3]
Çeşitli kaynaklarda Hızır'ın adı, lakabı, soyu, yaşadığı yer, veli veya nebiliği, ölümsüzlüğü ile ilgili farklı rivayet ve efsaneler vardır. Halk muhayyilesinde Hızır, kimi zaman veli, kimi zaman Hızır Nebi adıyla Allah tarafından ledün ilmi verilmiş Peygamber olarak yaşadığı kabul edilmektedir.

Kaynağı nereye bağlanırsa bağlansın (Kur'an-ı Kerim, Gılgamış Destanı, İskendernâme, Musevî Kaynaklı efsaneler, vb.[4] Türk insanının zihninde Hızır, Hızır-Nebî, Hızır-İlyâs, Hıdrellez, Kidir gibi kelimelerle ifâde olunan bir Hızır kültü ve bu kült çevresinde teşekkül edip yaşamaya devam eden bir gelenek mevcuttur. Hızır'ın adı, hüviyeti, ölümsüzlüğü, yaşadığı dönem ve zaman, veliliği ve nebiliği tartışma konusu yapılmakla birlikte, gerek Türkiye'de, gerekse Türkiye dışındaki Türk dünyasında kabul gören inanç, onun "Tanrı'nın yeryüzünde dolaşan güçlü ve yardımsever elçisi"[5] olduğudur.
Hızır geleneği ve ilgili inançlar Türkiye, Balkanlar, Türkistan (Kazakistan, Kırgızistan, Altaylar, Özbekistan), Azerbaycan ve Gagauz Türkleri arasında bütün canlılığı ile yaşamaktadır. Belki dinî, sosyo-kültürel ve ekonomik sebepler neticesinde Hızırın mahiyeti, bununla ilgili inanma ve pratikler değişmiş olabilir. Ancak Hızır ile ilgili inanmalar ve pratikler güçlü olarak yaşamaya devam etmekte, daha da önemlisi Türk insanın ortak bir kutlama takvimi çevresinde toplanmasını temin edecek kadar güçlü bir şekilde yaşamaya devam etmektedir.[6] Hızır'ı darda kalanların imdadına koşan muayyen ve mutlak bir ulu olarak telakki eden Altay Türkleri "Kidir",[7] Kırgız ve Kazak Türkleri de Kidir ve Kizir adlarını kullanmaktadırlar.[8] Hızır, zaman değişiminin ifadesi, yeşillenmenin, canlanmanın başlaması, baharın müjdecisi ve bereketin sembolüdür.

Hızır geleneğinde törenlerin yapıldığı güne genel olarak Rûz-ı Hızır veya Hıdrellez adı verilmektedir. Rûz-ı Hızır ve Rûz-ı Kasım diye iki mevsime ayıran takvim bilgileri, Rûz-ı Hızır'ı yaz mevsiminin başlangıcı sayıp 6 Mayıstan 8 Kasıma kadar süren 186 günlük bir dönemi içine aldığını belirtir. Rumî 23 Nisan gününe rastlayan bu tarih hâlen kullandığımız Miladî takvime göre 6 Mayıs gününe tekabül etmektedir. Yılın 9 Kasım-5 Mayıs tarihleri arasını içine alan Rûz-ı Kasım ise kış devresinin ifadesidir. Bu dönem Kasım günleri olarak adlandırılıp 179 gün sürmektedir.[9]
Hıdrellez adlandırması ise Halk inançlarında âb-ı hayat içerek ölümsüzlük kazanan Hızır ile denizlerin piri kabul edilen İlyas'ın 5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gecenin sabahında, denizle kara arasında bir kıyıda buluşacakları düşüncesinden doğmuş olmalıdır.

Hıdrellez, tabiatın önemli bir geçiş döneminin gerek İslamiyet öncesi ve gerekse de sonrası dönemlerdeki inançların birleşmesi ile, Asya ve Orta-Doğu kaynaklı bazı inançların inanç ve pratiğe dönüşerek kutlanmasıdır. Resmî ve dinî kutlamalardan olmamasına rağmen hem Türkiye'de hem de Türkiye dışında yaşayan Türkler arasında özel bir gün niteliğini, tarihî dönemlerde olduğu gibi günümüzde de korunmaktadır.[10] Bahar ve buna bağlı olarak bahar bayramı, Türklerin yalnız Türkiye coğrafyasında kutladıkları gün ve bu günde yapılan törenler değildir. İslamiyet'ten önceki dönemlerde de Orta-Asya'da görülen bahar ve yaza ilişkin kutlamalar bulunmaktadır. Bir geçiş dönemi töreni niteliği taşıyan Hıdrellez, üç merhaleden oluşmaktadır. 1. 6 Mayıstan önce yapılan hazırlıklar, 2. 6 Mayıs'ta yapılan törenler, 3. Bitiş uygulamaları.[11]
Hızır ile İlyas'ın buluştukları 6 Mayıs'ta güneş, Ülker Burcu'na girer, yıl yaz ve kış olarak ikiye ayrılır. Bu gece ve sabahında Hızır'ın yeryüzüne uğrayacağı, her yerin canlanıp yeşilleneceği, dokunduğu her şeyin ise bereket bulacağı düşüncesi hâkimdir. Bu hususta araştırma yapan Mirali Seyidoğlu, yazın gelmesinin Türk toplulukları için bir hayat meselesi olduğunu ifade eder. Ona göre, yılın bereketli olabilmesi için hava ve suyun de efsunlanması gerekir. Sıcaklığı Hızır, suyu İlyas temsil eder. İşte bu sebeple törenler yapılır.[12]]
Halk Hızır'a kavuşmak ve dileklerde bulunmak için günlerce öncesinden hazırlıklara başlar. Halk inançlarındaki her ritüel bir sembolden oluşurken, yaşanılan dünya ile öteki dünya arasındaki ilişkiye dayanır. Bu şenliklerin büyük bir kısmı bolluk ve bereket muhtevalıdır.[13]

6 Mayıs öncesi ev, çevre ve giyim temizliği, evlerde badana ve boya yapılır. Azerbaycan'da Hıdır-Nebi bayramı öncesi hazırlıklarının Şubat ayından itibaren yapılmaya başlandığı bilinmektedir.[14] Makedonya Kanatlar Yöresi Türkleri, Hıdrellez'de un, arpa ve buğday ambarlarına bereket taşı koyarlar.[15] Hıdrellez günü yapılacak yemekler için erzak tedarik edilip hazırlıklar yapılır. Hızır haftası bazı yörelerde üç gün oruç tutulur. Orucun son günü pişirilen çörekler dağıtılır. Ev ziyaretleri yapılarak pişirilen "Hızır Lokması" verilir. İftara doğru kesilen koyun, kuzu eti fakirlere dağıtılır. Gagavuzların altı mayısta Ederlez Bayramı olarak kutladıkları törenlerde bütün köylerde kurban kesildiği bilinmektedir.[16]] Bütün bu hazırlıkların temelinde Hızır ile karşılaşmak, onun yardımıyla dileklerini gerçekleştirmek vardır. Kırım Türkleri Kıdırlez adındaki mitolojik bir varlıkla Eumi 23 Nisan, 6 Mayıs günü karşılaşacaklarına refah ve zenginliğe kavuşacaklarına inanırlar.[17] Bu bakımdan pek çok şey Hızır hakkı için yapılır ve Hızır'a adanır. Bunun sebebi ise, İslamiyet'ten önceki dönem inanç sisteminde Türk insanının düşünce dünyasındaki Tanrı ve ahiret kavramının soyut bir kavramdan ziyade olabildiğince somutlaştırılması söz konusudur. Bundan hareketle, Hızır kültü de, sadece kült olarak kalmamış hayatın içinde yerini almıştır.

Hıdrellez günü kadın-erkek, yaşlı-genç herkes, beyaz elbiseler giyerek -geleneğe göre bugün Hızır beyaz elbise giymiştir- yeşil alanlara, su başlarındaki mesire yerlerine giderler. Her derde deva kabul edilen çiçekler toplanır, hazırlanan yiyecekler oyunlar ve müzik eşliğinde yenir. Burada dikkatimizden kaçmaması gereken bir noktayı hatırlatmakta fayda var. Mevsim değişmelerinden biri olan Nevruzda da olduğu gibi Hıdrellezde de insanın günahlardan arınması için ateşten atlanır, bununla ilgili dualar okunur.[18] Gelecek ile ilgili niyetler tutulur, sağlık ve mutluluk dilenir. Talih ve kısmet açtırmak için çeşitli pratikler uygulanır.
Hıdrellez kutlamalarında bazı gelenekler mutlaka yerine getirilir. Zira halk muhayyilesinde bunlarla ilgili birtakım inanışlar oluşmuştur. Geleneğin yaygınlık kazanması ve aralıksız olarak yüzyıllardır devam etmesine sebep olan başlıca inanışlar ve beklentiler şöyle sıralanabilir
Sağlık-şifa arayışları,
Yeşillik-neşv u nema,
Bereket, bolluk
Uğru-şans,
Mucize-keramet
Talih ve kısmet arayış ve beklentileri.[19]
Bu inanışları geleceği öğrenme, dilekler ve talih açma olarak tasnif edebiliriz.
Yukarıdaki inanışlar Hızır'ın fonksiyonlarının da belirlenmesine yardımcı olmaktadır. Mutasavvıflar arasında hakikati temsil ettiğine inanılır. İlahî sırlara vakıf olması hasebiyle manevî mürşitlik isnat edilir. Birtakım kişileri velayet mertebesine ulaştırması[20], tasavvufî sırları öğretmesi, gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olması ve zor durumlarda imdada koşması[21], Hızır'ın fonksiyonlarındandır.

Hızır'a tasav vufun yüklediği fonksiyonların yanı sıra halk da kendi inançları doğrultusunda tasavvur ettiği şekilde birtakım fonksiyonlar yüklemiştir. Bunların başında Hızır'la özdeşleşen zor durumda yardım etme ve kurtarma fonksiyonu yer alır. Halk inancının bu tezahürü "Hızır gibi yetişmek" ifadesinde açıkça görülür. Diğer bir fonksiyonu olan bereket ve bolluk ise "Hızır uğramış", "Hızır eli Değmiş" deyimleri ile anlatılır. Yapılan törenlerin bu fonksiyonlarla ilgili olduğu da açıktır. Hızır'ın halk inanışlarında iyileri ödüllendirdiği, kötüleri cezalandırdığı kanaati oldukça yaygındır. Bunun yanında ferdî problemlerden başka toplum problemlerinde de Hızır'ın müessir olduğu bilinmektedir. Savaşlarda, göçlerde ve bunun gibi toplumsal hareketliliklerde Hızır, iyilere yardımcı olur. Kimi zaman yeşil sarıklı bir savaşçı, kimi zaman bir kılavuz kimliği ile ortaya çıkar.

Halk arasında Hızır'a atfedilen bu fonksiyonlar, yüzyıllardır sözlü ve yazılı ürünlerde (efsane, destan, masal, menkıbe, şiir, v.b.) karşımıza çıkar. Hızır'ın sahip olduğu vasıflar insanlara şifa, sağlık, uğur getirdiği tabiattaki diriliş, uyanış ve canlılığın insana yansıması şeklinde tezahür eder.

Halk inançlarında kült niteliği kazanan Hızır, İslamiyet öncesi "Gök Sakallı, Ak Sakallı Kocalar"[22] gibi medet umulan, yardım istenen, akıl danışılan, kılavuzluk etmesi beklenen, barış, mutluluk, sağlık, refah getirdiğine inanılan bir kurtarıcı güç olarak telakki edilir
O, Çaresizliği, umutsuzluğu ve belirsizliği ortadan kaldıran İlahî güçle teçhiz edilmiş bir gücün sembolüdür. Bu bakımdan Hızır ile ilgili inanmalar efsane menkıbe ve benzeri şekillerle hemen her gün artarak yayılmakta ve sürekliliğini devam ettirmektedir. Hıdrellez adıyla yapılan törenlerde O'na atfedilen birçok vasıf, eski dönemlerin sosyal ve dinî hayatının İslâmî yapı ile tekrar şekillenerek yeni bir oluşum ortaya çıkardığı görülmektedir.

Yard. Doç. Dr. Ayşe YÜCEL
Alıntı Kaynağı: Milli Folklor Dergisi, 2002, Sayı:54
Dipnotlar :
[1] Orhan HANÇERLİOĞLU, İnanç Sözlüğü, İstanbul 1975, s.41
[2] A.J.WENSİNCK, İslam Ansiklopedisi (Hızır Maddesi), C:V, İstanbul 1964
[3] Kemal GÜNGÖR, Anadolu'da Hızır Geleneği ve Hıdrellez Törenlerine Dair Bir İnceleme, Türk Etnografya Dergisi, S:1 (1956), s.56
[4] Daha geniş bilgi için bkz. "Hızır Maddesi", İslam Ansiklopedisi C:5, İstanbul 1964; A. Yaşar OCAK, İslam-Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır-İlyas Kültü, Ankara 1985
[5] Umay GÜNAY, Ritüeller ve Hıdrellez, Milli Folklor, S:26 (Yaz: 1995), s.3
[6] GÜNGÖR, a.g.m.
[7] GÜNGÖR, a.g.m.
[8] Bahaeddin ÖGEL, Türk Mitolojisi II, Ankara 1995, s.89
[9] Lütfü SEZEN, Türk Folklorunda Hıdrellez, Millî Folklor, S:14 (Yaz 1992), s.32
[10] GÜNAY, a.g.m. s.3
[11] Orhan ACIPAYAMLI, Türkiye'de Bahar Bayramı Hıdrellez, Antropoloji, S: 8, (1973-1974), s.s.22
[12] Abdulhalik ÇAY, Hıdrellez, Kültür-Bahar Bayramı, Ankara 1997, s.16
[13] Yaşar KALAFAT, Yenigün / Nevruz ve Döneme Bağlı Merasimlerde Bereket Motifi, Anayurttan Atayurda Türk Dünyası, Nevruz Özel Sayısı, S:12 (1997), s.39
[14] Ebulfezkulu AMANOĞLU, Nevruz Öncesi Hıdır-Nebi Bayramı, Türk Dünyasında Nevruz, Üçüncü Uluslararası Bilgi Şöleni, Ankara 2000, s.62
[15] KALAFAT, a.g.m.
[16] Stepan KURUOĞLU, Gagauzlarda İlk Yaz Bayramı, Nevruz ve Renkler, Ankara 1996, s.266
[17] Metin KARAÖRS, Kırım-tatar Türklerinde Bir Efsane Kıdırlez, Türk Kültürü, S:385 (Mayıs 1995), s.313
[18] Pertev Naili BORATAV, 100 Soruda Türk Folkloru, İstanbul 1994, s.224
[19] GÜNGÖR, a.g.m.
[20] Fuat KÖPRÜLÜ, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (6. Baskı), Ankara 1987, s.27, 89
[21] OCAK, a.g.e., s.88-97
[22] ÖGEL, a.g.e., s.89
Tamamı: http://www.Altayli.Net/turk-dunyasinda-hidirellez-kutlamala…
TÜRKÇÜLERİN KAVŞIT YERİ: http://www.Altayli.Net


HIDIR ELLEZ
Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdrellez Günü, Hızır ve İlyas’ın yer yüzünde buluştukları gün olduğu savıyla kutlanmaktadır. İslam coğrafyasına bakıldığında Hıdrellez gününün yoğunlukla Türkiye'de kutlanıldığı görülmektedir.

Bir görüşe göre; Türkler'in Orta Asya'dan getirdikleri Nevruz Bayramının başkalaşmış ve İslamlaşmış şeklidir. Öyledir ki; Nevruz Bayramı kutlaması Anadolu Türkleri arasında önemini kaybetmiştir. Buna rağmen Hıdrellez eskiden beri kutlanmaktadır.

KÖKEN BİLİM (ETİMOLOJİ):

Hıdrellez günü, Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs, eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Julyen takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır.

Rumi takvime göre eskiden yıl ikiye ayrılmaktadır: 6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini,
8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır.
Bu yüzden 6 Mayıs günü kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelir ki, bu da kutlanıp bayram yapılacak bir olaydır.

KÖKENİ:

Hızır ve Hıdrellez'in kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdrellez'in Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu;
azıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu yolundadır
. Oysa ki; Hıdrellez Bayramı’nı ve Hızır inancını tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Yunanistan ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle ilgili bazı tanrılar adına çeşitli tören ve ayinlerin düzenlendiği görülmektedir.

HIZIR:

Hızır; hayat suyu(ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; özellikle de baharda insanlar arasında dolaşarak onlara yardım eden, bolluk, bereket ve sağlık dağıtan, Allah katında bir elçidir.
 Hızır’ın hüviyeti, yaşadığı yer ve zaman belli değildir. Hızır, baharın, baharla vücut bulan taze hayatın sembolüdür. Hızır inancının yaygın olduğu ülkemizde Hızır’a atfedilen özelliklerin bazıları:

* Hızır, zor durumda kalanların yardımına koşarak insanların dileklerini yerine getirir.
* Kalbi temiz, iyiliksever insanlara daima yardım eder.
* Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
* Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
* Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.
* İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
* Uğur ve kısmet sembolüdür.
* Mucize ve keramet sahibidir.

KUTLAMA MEKANI:

Hıdrellez kutlamaları genel olarak yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır.
Hıdrellez'de baharın taze bitkilerini ve taze kuzu eti ya da kuzu ciğeri yeme adeti vardır.
 Baharın ilk kuzusu yenildiği zaman sağlık ve şifa bulunacağına inanılır.
Bugünde kırlardan çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse bütün hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip güzelleşileceğine inanılır.

GECESİ: Hıdrellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla çeşitli uygulamalar yapılır.
 Yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır.
Ev, bağ-bahçe, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi herhangi bir yere istediklerinin küçük bir modelini yaparlarsa Hızır’ın kendilerine yardım edeceğine inanırlar.


İSLAMDA HIDIR ELLEZ
Hızır, Hıdır yahut Hadır Arapça bir kelime olup, yeşillik mânasına gelmektedir
(Tecrîd-i sarîh Tercümesi, IX,144). İslâm âlimlerinin çoğuna göre Kur'ân-ı Kerîm'in Kehf sûresinde geçen Salih adam kıssasından Hızır (a.s)'ın anlaşıldığı ve onun Peygamber olduğu görüşü müfessirlerin bazılarının tercih ettiği bir görüştür (İbn Kesîr, Tefsir, V,179; el-Kehf,18/65).
 Ancak bazı âlimler tarafından da Nebî değil Velî olduğu görüşü ileri sürülmektedir (Tecridî Sarîh tercümesi, IX, 145). Ebû Hureyre (r.a)'den nakledildiğine göre Hz. Peygamber (s.a.s), Hızır (a.s)'a Hızır denmesinin sebebini izah ederken; "Hızır otsuz kuru bir yere oturduğunda ansızın o otsuz yer yeşillenerek hemen dalgalanırdı"buyurmaktadır (Tecrîdî Sarih tercümesi, IX, 144).

Hızır (a.s) Kur'ân-ı Kerîm'in Kehf suresinde "Kullarımdan birisi..." şeklinde sabit olmuştur.
 Veli olduğunu dahi kabul etsek, "İkinci Tabaka-i Hayatta bulunmaktadır. Bu mertebede aynı anda çok yerde bulunmak mümkündür."

İlyas (a.s) İsrailoğulları Peygamberlerinden olup Kur'ân-ı Kerîm'de ismi geçen ve Tevrat'ta "Elia" diye zikrolunan Peygamberdir. M.Ö. IX. asırda yaşadığı ve daha sonra zamanın hükümdarları ile çok mücadele ettiği, çoğu zaman mağaralarda yaşadığı kaydedilmektedir.

Hz. İlyas (a.s) yada "İlyasîn" şeklinde ismi zikredilen (es-Sâffât, 37/130). Peygamberliği bildirilen "Hiç Şüphe yok ki İlyas gönderilen Peygamberlerdendir" (es-Sâffât, 37/123), şeklinde hitab edilen İlyas (a.s.) İsrailoğullarına Allah'ın elçisi olarak gittiğinde onlar "Ba'l" adında dört cepheli put'a tapıyorlardı.
Hz. İlyas'ın bütün gayretlerine rağmen İsrailoğulları bu puta tapınmaktan vazgeçmemiş Hz. İlyas'ın Peygamberliğini yalanlayarak (es-Saffât, 37/ 124). Onu ülkeleri olan Ba'lbak'ten çıkarmışlardı.
Fakat Allah'ın gazabı bunların üzerine geldiğinde pişman olmuşlar ve İlyas (a.s)'ı geri çağırmışlardı. Ancak tekrar nankörlük etmişler, bunun üzerine İlyas (a.s) oradan uzaklaşmıştır.

İlyas (a.s)'ın İsrailoğullarından ayrılması Hızır (a.s) ile buluşması gerçekleşti. Bu buluşma "Hızır İlyas" iken sonradan Hıdrellez şeklinde değiştirilmiştir.

HALK İNANÇLARINDA HIDRELLEZ:

Hızır'da darda kalanlara yardımcı olma, bereket getirme ve gelecekte dilekleri gerçekleştirme vasıflarını görmek mümkündür.
Geceden gül dallarına gümüş kuruşlar, çeyrekler, kırmızı bezler bağlanır,
gül dibine genç kızlar yüzük atar, mani söyler, içki sofraları hazırlanır,
davullar eşliğinde oyunlar oynanır,
su kenarlarında, yeşilliklerde eğlenilir,
 ateşten atlanılırsa ev sahibi olacağına inanılır;
öküzü arabaya koşmama... vb. gibi İslâm'la çelişen ve din ile ilgisi olmayan inançlara rastlanmaktadır.

 AYNI ŞEKİLDE HIRİSTİYAN İNANCINA GÖRE Saint Georges yortusu da bizim halk geleneklerimizle paralellik arzeder ve Hıdrellezle aynı günde kutlanmaktadır.
Görüldüğü üzere İslâm'ın Tevhid bilinçliğinden uzak, sahte mitolojik dürtülerin ve şamanist  kalıntılarını uzantılarını yansıtan günümüz Hıdrellez anlayışıyla, Hıristiyan Saint Yortusunun paralelliği de göstermektedir ki İslâm dışı her şeye yakınlık duyma ama İslâm'ın gerçek kimliğine karşı çıkma düşüncesinin neticelerini gözler önüne sermektedir.

Şu anda geçerli ve yürürlükte bulunan Hristiyan kültürüne paralel olarak İslâm dünyasının Secular rejimlerle yönetilmesi ve bu kültürlerinde İslâm Öncesi mitolojik özelliklerden oluşan geleneksel "Ulusal İslâm" anlayışıyla paralellik arzetmesi, müslümanların tevhidî bilinçlerinden uzak olmalarının bir neticesidir.
Şüphesiz ki Allah'ın va'diyle İslâm dünyası kendini değiştirmedikçe Allah'ta müslümanların durumunu düzeltmeyecektir.
Allah şöyle buyuruyor; "Kim İslâm'dan başka bir din (hayat Nizamı) ararsa, ondan (bu din) asla kabul olunmaz ve o, ahirette de en büyük zarara uğrayanlardandır:
Kendilerine apaçık deliller gelmiş, O Peygamber'in şüphesiz bir hak olduğuna da şahitlik etmişlerken imanlarının arkasından küfre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir (muvaffak eder)? Allah zâlimler gürûhunu hidâyete erdirmez. Muhakkak Allah'ın Meleklerin, bütün insanların lâneti onların üzerlerinedir. İşte onların cezaları" (Âlu İmrân, 3/85-87).

Öncelikle batıl olan hiç bir uygulamayı dinimiz kabul etmez. Hıdırellez kutlamalarını batıl ve hurafelerle doldurmak doğru değildir. Bahsettiğiniz hurafe uygulamalara itibar etmemek bu gibi hurafelerden uzak durmak gerekir.

Her sene bahar mevsimindeki yeşilliğin canlandığı mayıs ayının başlarında bir Hıdırellez bayramı kutlanmaktadır.
Bu bayramda insanlar ateşler yakıp üzerinden atlayarak kısmet bulacaklarını düşünmekte, içine girecekleri bir eve sahip olacaklarını ümit etmekte, daha nice niyetlerinin bu bayram günündeki bazı âdetlerle gerçekleşeceğini beklemektedir.. Bunların gerçekle ilgisi ne kadardır? Daha doğrusu, Hıdırellez ne demektir? Bunun bir aslı olmalı, sonra bu hale getirilmiş bulunmalı diye düşünmekteyiz. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?

Efendim, bazı konular halk örfünde kabuk bağlayıp özünden uzaklaşır duruma girebilmektedir. Zannederim mayıs ayının başında kutlanan Hıdırellez bayramında da böyle bir kabuk bağlama durumu söz konusudur. Olayın aslını şöyle ifade edebiliriz:

Hazret–i Musa aleyhisselam zamanında hükümdarın birinin temiz niyetli bir oğlu kendini dine verir, dinî hayat yaşayıp dinî hizmetlerle hayatını değerlendirmek ister. Babasının hükümdarlığı, makamı, mevkii onu tatmin etmez. Hükümdar oğlunun kendini dinî hizmetlere adaması, çevrenin irşadına yönelmesi Rabb'imizin de hoşuna gider. Ona kerametler ihsan eder. Bu sebeple bu genç irşat için gezerken uğradığı çorak araziler yeşillenmeye başlar. Kupkuru çöllerin yemyeşil hale gelişi, oradan hükümdarın oğlunun geçtiğini göstermiş olur.

Arapça da yeşilin bir adı da (hazr) olduğundan çorak yerlerin yeşillendiğini gören halk buradan Hızır geçmiştir diyerek Hızır ismini meşhurlaştırmaya başlarlar.
Bir ara bu genç, zamanın peygamberi İlyas aleyhisselamla da buluşur. Böylece İlyas aleyhisselamla buluştuğu güne halk Hızır–İlyas buluşma günü olarak isim verirler.
Sonraları bu isim yuvarlanarak Hıdırellez şekline dönüşür. Tıpkı hoca merhumun, oğlunuzun adını Eyyüb koyarsanız dikkat edin, sora söylene söylene ip kalır, sözündeki gibi, Hızır ile İlyas da Hıdırellez olup çıkar..

Hızır’ın aslında geçtiği yerleri yeşillendiren bir veli mi, yoksa ayrıca bir de peygamber mi olduğu konusunda çeşitli rivayetler vardır. Fakat gerçek olan odur ki, velilerin hayatını yaşamakta olan Hızır aleyhisselam, beş çeşit hayat derecesinin ikinci derecesinde yaşamaktadır. Bu derecedeki hayat bizim gibi maddi şartlarla bağlı değildir. Bir anda birçok yerlerde farklı görüntülerle bulunabilir.

Bu yüzden halk arasında da Hızır aleyhisselam erişmiştir imdadına diye de söylentiler yayılmaktadır..

Bazen Hızır makamına çıkıp da Hızır’dan ders alan velilerin de olduğu, bunların Hızır gibi darda kalanların imdadına koştuğu, bu yüzden de onların da Hızır'ın kendisi sanıldığı anlaşılmaktadır.

Hızır–İlyas buluşma günü olarak bildiğimiz altı mayıs Hıdırellez bayramına bu bilgi ve ilgi bakılırsa herhalde gerçeğe daha yakın bir bakışla bakılma ve kutlama söz konusu olur.

HIDIRELLEZ BAYRAMI
Hıdırellez ya da Hıdrellez (Azerice: Xıdır Ilyas ya da Xıdır Nəbi), Türk dünyasında kutlanan mevsimlik bayramlardan biridir.
Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdırellez günü, Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olduğu sayılarak kutlanmaktadır.
Hıdırellez günü, Gregoryen takvimi (Miladi takvimi)ne göre 6 Mayıs,
eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Jülyen takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır.
 6 Mayıstan başlayıp 4 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini,
8 Kasım’dan 5 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır.
 Bu yüzden 5 Mayıs günü gecesi kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelmektedir.
Hıdırellez'in UNESCO'nun 'İnsanlığın Somut Olmayan Kültür Mirası Listesi'ne alınması amacıyla 2010 yılında çalışmalar başlatılmıştır. 

KÖKENİ
Hızır ve Hıdırellezin kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdırellezin Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu;
bazıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu yolundadır.
Hıdırellez Bayramı’nı ve Hızır düşünüşünü tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır.
 İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Balkanlar ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle belli başlı doğasal döngüler için sevinç duyulduğu görülmektedir.

HIZIR
Hızır; yaşam suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; özellikle de baharda aramızda dolanarak, bolluk ve sağlık dağıtır. Hızır bir kişiye verilen addan çok aslında bir doğasal durumu, baharla vücut bulan yaşamın tazelenmesini simgeler. Türkiye'de Hızır’a atfedilen özelliklerin bazıları:
Kalbi temiz, Allah'a inanan insanlara yardım eder.
Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.
İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
Uğur ve kısmet sembolüdür.
Mucize ve keramet sahibidir.
Türkiye'de Hıdrellez Bayramı 6 Mayıs (5 Mayıs Gecesi) tarihinde kutlanır.
 Bugün Hıristiyanlarca da baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul edilir;
bu günü Ortodokslar Aya Yorgi, Katolikler St.Georges Günü olarak kutlamaktadırlar.

HIZIR VE KUR'AN
Kur'an (Kehf Suresi: 60-82)
Kur'an'da Kehf suresi'nde Musa ve bir gencin kıssası anlatılmaktadır.] Kehf Suresi'de dahil olmak üzere hiçbir yerde Hızır ismi geçmemektedir ancak çeşitli hadislerde bu şekilde anılmaktadır. Olayın yaşandığı yer için "iki denizin birleştiği yer" denilmektedir. Uzun bir yolculuk yapan Musa ile yanındaki gencin beraberlerinde, yemek için getirdikleri balığın kaçması ile başlayan olay sonrasında, 65. ayette Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim öğretmiştik. denilerek Hızır olarak atfedilenden bahsedilir.

KUTLAMA MEKANI
Hıdrellez kutlamaları genel olarak yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır. Bu gibi yerlere bu nedenle Hıdırlık denildiği de olur. Hıdrellezde baharın taze bitkilerini ve taze kuzu eti ya da kuzu ciğeri yeme adeti vardır. Baharın ilk kuzusu yenildiği zaman sağlık ve şifa bulunacağına inanılır. Bugünde kırlardan çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse bütün hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip güzelleşileceğine inanılır.
GECESİ
Hıdrellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla çeşitli uygulamalar yapılır. Yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır. Ev, bağ-bahçe, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi gül ağacının altına istediklerinin küçük bir modelini yaparlarsa Hızır’ın kendilerine yardım edeceğine inanırlar. Aynı zamanda dileklerini kırmızı kurdaleye bağlayıp gül ağacına asarlar. Bir yıl boyunca dileklerinin yerine gelmesini beklerler. Bazı kimseler de ateş yakıp, dilek dilerler. Ondan sonra yaktıkları ateşin üstünden atlarlar.

HIDIRELLEZ GELENEKLERİ
1. Baht açma:
Hıdrellezde baht açma törenleri de oldukça yaygın olarak uygulanan geleneklerimizdendir.
Bu törene İstanbul ve çevresinde “baht açma”,
Denizli ve çevresinde “bahtiyar”,
Yörük ve Türkmenlerde “mantıfar”, Balıkesir ve çevresinde “dağara yüzük atma”, Edirne ve çevresinde “niyet çıkarma”,
Erzurum’da “mani çekme” adı verilir.
Anadolu’nun bazı yerlerinde Hıdrellez Günü yapılan duaların ve isteklerin kabul olması için sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme adeti vardır. Kurban ve adaklar “Hızır hakkı” için olmalıdır. Zira tüm bu hazırlıklar Hızır’a rastlamak amacına yöneliktir.


YOĞURT MAYALAMA GELENEĞİ
Kütahya'nın Tavşanlı ilçesine bağlı Yörük köylerinde bir yıllık yoğurt mayası, Hıdırellez ve bu günü takip eden 2 gün süresince sabah ezanı ile tan ağarması arasındaki vakitte doğadaki bitkilerin üzerinden toplanan çiy tanelerinden sağlanır.
Trabzon-Şalpazarı İlçesi'nde maya katılmadan yoğurt yapılır. Mayalama sıcaklığındaki sütün içine besmeleyle bir tahta kaşık konur. Bu şekilde elde edilen maya bir yıl kullanılır. Gelecek yıl tekrar değiştirilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.