TÜRK DÜNYASINDA
HIDIRELLEZ KUTLAMALARI VE İŞLEVLERİ
Türk ve İslâm mitolojisinde önemli bir yeri olan Hızır,
birçok inanış ve ritüele de kaynaklık etmektedir. Hızır inanışı ve Hızır-İlyas
geleneğinin temelini kış mevsiminin son bulup baharın gelmesi, tabiatın
canlanması esası teşkil eder.
İnsanların bu vesileyle çeşitli inanmalar
neticesinde yaptıkları tören ve kutlamalar vardır. Esas itibarıyla Türk
dünyasının birçok bölgesi ve Türkiye'de bahar bayramlarının en önemlisini
oluşturur.
Hızır'ın Türk sosyal hayatındaki yerini, geleneğin içinde
teşekkül eden inanışları ve fonksiyonlarını vermeden Hızır'ın kimliği üzerinde
durmak gerektiği kanaatindeyim.
İslâm inancında Hızır ermiş bir şahsiyettir. Tanrı
tarafından Müslümanlığı korumakla görevlendirilmiştir. İstediği yerde ve
istediği zamanda, beklenilmeyen anda; ancak insanın kendi iç dünyasındaki
iyilik ölçüsü veya çevresinin değerlendirmesi ile gelmesi beklenen ulu bir
varlık, mübarek bir şahsiyettir.
Rivayete göre; Hızır İlyas ile kardeş[1] veya yaygın inanışa
göre de arkadaştır. Halk arasında, halkın kendi idraki ölçüsünde teferruatıyla
bilinen bir şahsiyetin ismi olup hikâyelerde ve efsanelerde önemli bir yer
işgal etmektedir. Al-Hızır aslında bir sıfattır. Ancak bu sıfat zamanla
unutulmuş[2], sıfatın anlamını üzerine yüklenen bir manevî güçlerle donatılmış
bir şahsiyettir. Halk arasında aldığı anlam ve yüklendiği görev itibariyle
Hızır; âb-ı hayat (hayat suyu/ ölümsüzlük suyu) içerek ebedî hayata mazhâr
olmuş ve zaman zaman insanlar arasında dolaşarak darda kalanlara yardım ve
iyiliklerde bulunan, tabiatın yeşillenmesini sağlayan, bolluk ve bereket,
kısmet ve sağlık bahşeden bir velidir.[3]
Çeşitli kaynaklarda Hızır'ın adı, lakabı, soyu, yaşadığı
yer, veli veya nebiliği, ölümsüzlüğü ile ilgili farklı rivayet ve efsaneler
vardır. Halk muhayyilesinde Hızır, kimi zaman veli, kimi zaman Hızır Nebi
adıyla Allah tarafından ledün ilmi verilmiş Peygamber olarak yaşadığı kabul
edilmektedir.
Kaynağı nereye bağlanırsa bağlansın (Kur'an-ı Kerim,
Gılgamış Destanı, İskendernâme, Musevî Kaynaklı efsaneler, vb.[4] Türk
insanının zihninde Hızır, Hızır-Nebî, Hızır-İlyâs, Hıdrellez, Kidir gibi
kelimelerle ifâde olunan bir Hızır kültü ve bu kült çevresinde teşekkül edip
yaşamaya devam eden bir gelenek mevcuttur. Hızır'ın adı, hüviyeti, ölümsüzlüğü,
yaşadığı dönem ve zaman, veliliği ve nebiliği tartışma konusu yapılmakla
birlikte, gerek Türkiye'de, gerekse Türkiye dışındaki Türk dünyasında kabul
gören inanç, onun "Tanrı'nın yeryüzünde dolaşan güçlü ve yardımsever
elçisi"[5] olduğudur.
Hızır geleneği ve ilgili inançlar Türkiye, Balkanlar,
Türkistan (Kazakistan, Kırgızistan, Altaylar, Özbekistan), Azerbaycan ve Gagauz
Türkleri arasında bütün canlılığı ile yaşamaktadır. Belki dinî, sosyo-kültürel
ve ekonomik sebepler neticesinde Hızırın mahiyeti, bununla ilgili inanma ve
pratikler değişmiş olabilir. Ancak Hızır ile ilgili inanmalar ve pratikler
güçlü olarak yaşamaya devam etmekte, daha da önemlisi Türk insanın ortak bir
kutlama takvimi çevresinde toplanmasını temin edecek kadar güçlü bir şekilde
yaşamaya devam etmektedir.[6] Hızır'ı darda kalanların imdadına koşan muayyen
ve mutlak bir ulu olarak telakki eden Altay Türkleri "Kidir",[7]
Kırgız ve Kazak Türkleri de Kidir ve Kizir adlarını kullanmaktadırlar.[8]
Hızır, zaman değişiminin ifadesi, yeşillenmenin, canlanmanın başlaması, baharın
müjdecisi ve bereketin sembolüdür.
Hızır geleneğinde törenlerin yapıldığı güne genel olarak
Rûz-ı Hızır veya Hıdrellez adı verilmektedir. Rûz-ı Hızır ve Rûz-ı Kasım diye
iki mevsime ayıran takvim bilgileri, Rûz-ı Hızır'ı yaz mevsiminin başlangıcı
sayıp 6 Mayıstan 8 Kasıma kadar süren 186 günlük bir dönemi içine aldığını
belirtir. Rumî 23 Nisan gününe rastlayan bu tarih hâlen kullandığımız Miladî
takvime göre 6 Mayıs gününe tekabül etmektedir. Yılın 9 Kasım-5 Mayıs tarihleri
arasını içine alan Rûz-ı Kasım ise kış devresinin ifadesidir. Bu dönem Kasım
günleri olarak adlandırılıp 179 gün sürmektedir.[9]
Hıdrellez adlandırması ise Halk inançlarında âb-ı hayat
içerek ölümsüzlük kazanan Hızır ile denizlerin piri kabul edilen İlyas'ın 5
Mayısı 6 Mayısa bağlayan gecenin sabahında, denizle kara arasında bir kıyıda
buluşacakları düşüncesinden doğmuş olmalıdır.
Hıdrellez, tabiatın önemli bir geçiş döneminin gerek
İslamiyet öncesi ve gerekse de sonrası dönemlerdeki inançların birleşmesi ile,
Asya ve Orta-Doğu kaynaklı bazı inançların inanç ve pratiğe dönüşerek
kutlanmasıdır. Resmî ve dinî kutlamalardan olmamasına rağmen hem Türkiye'de hem
de Türkiye dışında yaşayan Türkler arasında özel bir gün niteliğini, tarihî
dönemlerde olduğu gibi günümüzde de korunmaktadır.[10] Bahar ve buna bağlı
olarak bahar bayramı, Türklerin yalnız Türkiye coğrafyasında kutladıkları gün
ve bu günde yapılan törenler değildir. İslamiyet'ten önceki dönemlerde de
Orta-Asya'da görülen bahar ve yaza ilişkin kutlamalar bulunmaktadır. Bir geçiş
dönemi töreni niteliği taşıyan Hıdrellez, üç merhaleden oluşmaktadır. 1. 6
Mayıstan önce yapılan hazırlıklar, 2. 6 Mayıs'ta yapılan törenler, 3. Bitiş
uygulamaları.[11]
Hızır ile İlyas'ın buluştukları 6 Mayıs'ta güneş, Ülker
Burcu'na girer, yıl yaz ve kış olarak ikiye ayrılır. Bu gece ve sabahında
Hızır'ın yeryüzüne uğrayacağı, her yerin canlanıp yeşilleneceği, dokunduğu her
şeyin ise bereket bulacağı düşüncesi hâkimdir. Bu hususta araştırma yapan
Mirali Seyidoğlu, yazın gelmesinin Türk toplulukları için bir hayat meselesi
olduğunu ifade eder. Ona göre, yılın bereketli olabilmesi için hava ve suyun de
efsunlanması gerekir. Sıcaklığı Hızır, suyu İlyas temsil eder. İşte bu sebeple
törenler yapılır.[12]]
Halk Hızır'a kavuşmak ve dileklerde bulunmak için günlerce
öncesinden hazırlıklara başlar. Halk inançlarındaki her ritüel bir sembolden
oluşurken, yaşanılan dünya ile öteki dünya arasındaki ilişkiye dayanır. Bu
şenliklerin büyük bir kısmı bolluk ve bereket muhtevalıdır.[13]
6 Mayıs öncesi ev, çevre ve giyim temizliği, evlerde badana
ve boya yapılır. Azerbaycan'da Hıdır-Nebi bayramı öncesi hazırlıklarının Şubat
ayından itibaren yapılmaya başlandığı bilinmektedir.[14] Makedonya Kanatlar
Yöresi Türkleri, Hıdrellez'de un, arpa ve buğday ambarlarına bereket taşı
koyarlar.[15] Hıdrellez günü yapılacak yemekler için erzak tedarik edilip
hazırlıklar yapılır. Hızır haftası bazı yörelerde üç gün oruç tutulur. Orucun
son günü pişirilen çörekler dağıtılır. Ev ziyaretleri yapılarak pişirilen
"Hızır Lokması" verilir. İftara doğru kesilen koyun, kuzu eti
fakirlere dağıtılır. Gagavuzların altı mayısta Ederlez Bayramı olarak
kutladıkları törenlerde bütün köylerde kurban kesildiği bilinmektedir.[16]]
Bütün bu hazırlıkların temelinde Hızır ile karşılaşmak, onun yardımıyla
dileklerini gerçekleştirmek vardır. Kırım Türkleri Kıdırlez adındaki mitolojik
bir varlıkla Eumi 23 Nisan, 6 Mayıs günü karşılaşacaklarına refah ve zenginliğe
kavuşacaklarına inanırlar.[17] Bu bakımdan pek çok şey Hızır hakkı için yapılır
ve Hızır'a adanır. Bunun sebebi ise, İslamiyet'ten önceki dönem inanç
sisteminde Türk insanının düşünce dünyasındaki Tanrı ve ahiret kavramının soyut
bir kavramdan ziyade olabildiğince somutlaştırılması söz konusudur. Bundan
hareketle, Hızır kültü de, sadece kült olarak kalmamış hayatın içinde yerini
almıştır.
Hıdrellez günü kadın-erkek, yaşlı-genç herkes, beyaz
elbiseler giyerek -geleneğe göre bugün Hızır beyaz elbise giymiştir- yeşil
alanlara, su başlarındaki mesire yerlerine giderler. Her derde deva kabul
edilen çiçekler toplanır, hazırlanan yiyecekler oyunlar ve müzik eşliğinde
yenir. Burada dikkatimizden kaçmaması gereken bir noktayı hatırlatmakta fayda
var. Mevsim değişmelerinden biri olan Nevruzda da olduğu gibi Hıdrellezde de
insanın günahlardan arınması için ateşten atlanır, bununla ilgili dualar
okunur.[18] Gelecek ile ilgili niyetler tutulur, sağlık ve mutluluk dilenir.
Talih ve kısmet açtırmak için çeşitli pratikler uygulanır.
Hıdrellez kutlamalarında bazı gelenekler mutlaka yerine
getirilir. Zira halk muhayyilesinde bunlarla ilgili birtakım inanışlar
oluşmuştur. Geleneğin yaygınlık kazanması ve aralıksız olarak yüzyıllardır
devam etmesine sebep olan başlıca inanışlar ve beklentiler şöyle sıralanabilir
Sağlık-şifa arayışları,
Yeşillik-neşv u nema,
Bereket, bolluk
Uğru-şans,
Mucize-keramet
Talih ve kısmet arayış ve beklentileri.[19]
Bu inanışları geleceği öğrenme, dilekler ve talih açma olarak tasnif edebiliriz.
Yeşillik-neşv u nema,
Bereket, bolluk
Uğru-şans,
Mucize-keramet
Talih ve kısmet arayış ve beklentileri.[19]
Bu inanışları geleceği öğrenme, dilekler ve talih açma olarak tasnif edebiliriz.
Yukarıdaki inanışlar Hızır'ın fonksiyonlarının da
belirlenmesine yardımcı olmaktadır. Mutasavvıflar arasında hakikati temsil
ettiğine inanılır. İlahî sırlara vakıf olması hasebiyle manevî mürşitlik isnat
edilir. Birtakım kişileri velayet mertebesine ulaştırması[20], tasavvufî
sırları öğretmesi, gerçeğin ortaya çıkmasına yardımcı olması ve zor durumlarda
imdada koşması[21], Hızır'ın fonksiyonlarındandır.
Hızır'a tasav vufun yüklediği fonksiyonların yanı sıra halk da
kendi inançları doğrultusunda tasavvur ettiği şekilde birtakım fonksiyonlar
yüklemiştir. Bunların başında Hızır'la özdeşleşen zor durumda yardım etme ve
kurtarma fonksiyonu yer alır. Halk inancının bu tezahürü "Hızır gibi
yetişmek" ifadesinde açıkça görülür. Diğer bir fonksiyonu olan bereket ve
bolluk ise "Hızır uğramış", "Hızır eli Değmiş" deyimleri
ile anlatılır. Yapılan törenlerin bu fonksiyonlarla ilgili olduğu da açıktır.
Hızır'ın halk inanışlarında iyileri ödüllendirdiği, kötüleri cezalandırdığı kanaati
oldukça yaygındır. Bunun yanında ferdî problemlerden başka toplum
problemlerinde de Hızır'ın müessir olduğu bilinmektedir. Savaşlarda, göçlerde
ve bunun gibi toplumsal hareketliliklerde Hızır, iyilere yardımcı olur. Kimi
zaman yeşil sarıklı bir savaşçı, kimi zaman bir kılavuz kimliği ile ortaya
çıkar.
Halk arasında Hızır'a atfedilen bu fonksiyonlar,
yüzyıllardır sözlü ve yazılı ürünlerde (efsane, destan, masal, menkıbe, şiir,
v.b.) karşımıza çıkar. Hızır'ın sahip olduğu vasıflar insanlara şifa, sağlık,
uğur getirdiği tabiattaki diriliş, uyanış ve canlılığın insana yansıması
şeklinde tezahür eder.
Halk inançlarında kült niteliği kazanan Hızır, İslamiyet
öncesi "Gök Sakallı, Ak Sakallı Kocalar"[22] gibi medet umulan,
yardım istenen, akıl danışılan, kılavuzluk etmesi beklenen, barış, mutluluk,
sağlık, refah getirdiğine inanılan bir kurtarıcı güç olarak telakki edilir.
O,
Çaresizliği, umutsuzluğu ve belirsizliği ortadan kaldıran İlahî güçle teçhiz
edilmiş bir gücün sembolüdür. Bu bakımdan Hızır ile ilgili inanmalar efsane
menkıbe ve benzeri şekillerle hemen her gün artarak yayılmakta ve sürekliliğini
devam ettirmektedir. Hıdrellez adıyla yapılan törenlerde O'na atfedilen birçok
vasıf, eski dönemlerin sosyal ve dinî hayatının İslâmî yapı ile tekrar şekillenerek
yeni bir oluşum ortaya çıkardığı görülmektedir.
Yard. Doç. Dr. Ayşe YÜCEL
Alıntı Kaynağı: Milli Folklor Dergisi, 2002, Sayı:54
Dipnotlar :
[1] Orhan HANÇERLİOĞLU, İnanç Sözlüğü, İstanbul 1975, s.41
[2] A.J.WENSİNCK, İslam Ansiklopedisi (Hızır Maddesi), C:V, İstanbul 1964
[3] Kemal GÜNGÖR, Anadolu'da Hızır Geleneği ve Hıdrellez Törenlerine Dair Bir İnceleme, Türk Etnografya Dergisi, S:1 (1956), s.56
[4] Daha geniş bilgi için bkz. "Hızır Maddesi", İslam Ansiklopedisi C:5, İstanbul 1964; A. Yaşar OCAK, İslam-Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır-İlyas Kültü, Ankara 1985
[5] Umay GÜNAY, Ritüeller ve Hıdrellez, Milli Folklor, S:26 (Yaz: 1995), s.3
[6] GÜNGÖR, a.g.m.
[7] GÜNGÖR, a.g.m.
[8] Bahaeddin ÖGEL, Türk Mitolojisi II, Ankara 1995, s.89
[9] Lütfü SEZEN, Türk Folklorunda Hıdrellez, Millî Folklor, S:14 (Yaz 1992), s.32
[10] GÜNAY, a.g.m. s.3
[11] Orhan ACIPAYAMLI, Türkiye'de Bahar Bayramı Hıdrellez, Antropoloji, S: 8, (1973-1974), s.s.22
[12] Abdulhalik ÇAY, Hıdrellez, Kültür-Bahar Bayramı, Ankara 1997, s.16
[13] Yaşar KALAFAT, Yenigün / Nevruz ve Döneme Bağlı Merasimlerde Bereket Motifi, Anayurttan Atayurda Türk Dünyası, Nevruz Özel Sayısı, S:12 (1997), s.39
[14] Ebulfezkulu AMANOĞLU, Nevruz Öncesi Hıdır-Nebi Bayramı, Türk Dünyasında Nevruz, Üçüncü Uluslararası Bilgi Şöleni, Ankara 2000, s.62
[15] KALAFAT, a.g.m.
[16] Stepan KURUOĞLU, Gagauzlarda İlk Yaz Bayramı, Nevruz ve Renkler, Ankara 1996, s.266
[17] Metin KARAÖRS, Kırım-tatar Türklerinde Bir Efsane Kıdırlez, Türk Kültürü, S:385 (Mayıs 1995), s.313
[18] Pertev Naili BORATAV, 100 Soruda Türk Folkloru, İstanbul 1994, s.224
[19] GÜNGÖR, a.g.m.
[20] Fuat KÖPRÜLÜ, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (6. Baskı), Ankara 1987, s.27, 89
[21] OCAK, a.g.e., s.88-97
[22] ÖGEL, a.g.e., s.89
Tamamı: http://www.Altayli.Net/turk-dunyasinda-hidirellez-kutlamala…
[1] Orhan HANÇERLİOĞLU, İnanç Sözlüğü, İstanbul 1975, s.41
[2] A.J.WENSİNCK, İslam Ansiklopedisi (Hızır Maddesi), C:V, İstanbul 1964
[3] Kemal GÜNGÖR, Anadolu'da Hızır Geleneği ve Hıdrellez Törenlerine Dair Bir İnceleme, Türk Etnografya Dergisi, S:1 (1956), s.56
[4] Daha geniş bilgi için bkz. "Hızır Maddesi", İslam Ansiklopedisi C:5, İstanbul 1964; A. Yaşar OCAK, İslam-Türk İnançlarında Hızır Yahut Hızır-İlyas Kültü, Ankara 1985
[5] Umay GÜNAY, Ritüeller ve Hıdrellez, Milli Folklor, S:26 (Yaz: 1995), s.3
[6] GÜNGÖR, a.g.m.
[7] GÜNGÖR, a.g.m.
[8] Bahaeddin ÖGEL, Türk Mitolojisi II, Ankara 1995, s.89
[9] Lütfü SEZEN, Türk Folklorunda Hıdrellez, Millî Folklor, S:14 (Yaz 1992), s.32
[10] GÜNAY, a.g.m. s.3
[11] Orhan ACIPAYAMLI, Türkiye'de Bahar Bayramı Hıdrellez, Antropoloji, S: 8, (1973-1974), s.s.22
[12] Abdulhalik ÇAY, Hıdrellez, Kültür-Bahar Bayramı, Ankara 1997, s.16
[13] Yaşar KALAFAT, Yenigün / Nevruz ve Döneme Bağlı Merasimlerde Bereket Motifi, Anayurttan Atayurda Türk Dünyası, Nevruz Özel Sayısı, S:12 (1997), s.39
[14] Ebulfezkulu AMANOĞLU, Nevruz Öncesi Hıdır-Nebi Bayramı, Türk Dünyasında Nevruz, Üçüncü Uluslararası Bilgi Şöleni, Ankara 2000, s.62
[15] KALAFAT, a.g.m.
[16] Stepan KURUOĞLU, Gagauzlarda İlk Yaz Bayramı, Nevruz ve Renkler, Ankara 1996, s.266
[17] Metin KARAÖRS, Kırım-tatar Türklerinde Bir Efsane Kıdırlez, Türk Kültürü, S:385 (Mayıs 1995), s.313
[18] Pertev Naili BORATAV, 100 Soruda Türk Folkloru, İstanbul 1994, s.224
[19] GÜNGÖR, a.g.m.
[20] Fuat KÖPRÜLÜ, Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar (6. Baskı), Ankara 1987, s.27, 89
[21] OCAK, a.g.e., s.88-97
[22] ÖGEL, a.g.e., s.89
Tamamı: http://www.Altayli.Net/turk-dunyasinda-hidirellez-kutlamala…
TÜRKÇÜLERİN KAVŞIT YERİ: http://www.Altayli.Net
Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak
adlandırılan Hıdrellez Günü, Hızır ve İlyas’ın yer yüzünde
buluştukları gün olduğu savıyla kutlanmaktadır. İslam coğrafyasına bakıldığında
Hıdrellez gününün yoğunlukla Türkiye'de kutlanıldığı görülmektedir.
Bir görüşe göre; Türkler'in Orta Asya'dan getirdikleri Nevruz Bayramının başkalaşmış ve İslamlaşmış şeklidir. Öyledir ki; Nevruz Bayramı kutlaması Anadolu Türkleri arasında önemini kaybetmiştir. Buna rağmen Hıdrellez eskiden beri kutlanmaktadır.
KÖKEN BİLİM (ETİMOLOJİ):
Hıdrellez günü, Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs, eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Julyen takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır.
Rumi takvime göre eskiden yıl ikiye ayrılmaktadır: 6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini,
Bir görüşe göre; Türkler'in Orta Asya'dan getirdikleri Nevruz Bayramının başkalaşmış ve İslamlaşmış şeklidir. Öyledir ki; Nevruz Bayramı kutlaması Anadolu Türkleri arasında önemini kaybetmiştir. Buna rağmen Hıdrellez eskiden beri kutlanmaktadır.
KÖKEN BİLİM (ETİMOLOJİ):
Hıdrellez günü, Gregoryen takvimine göre 6 Mayıs, eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Julyen takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır.
Rumi takvime göre eskiden yıl ikiye ayrılmaktadır: 6 Mayıs’tan 8 Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini,
8 Kasım’dan 6 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri
adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır.
Bu yüzden 6 Mayıs günü kış mevsiminin bitip sıcak yaz
günlerinin başladığı anlamına gelir ki, bu da kutlanıp bayram yapılacak bir
olaydır.
KÖKENİ:
Hızır ve Hıdrellez'in kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdrellez'in Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu;
KÖKENİ:
Hızır ve Hıdrellez'in kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdrellez'in Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu;
azıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve
inançlarına ait olduğu yolundadır
. Oysa ki; Hıdrellez Bayramı’nı ve Hızır inancını tek bir
kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu,
İran, Yunanistan ve hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın
gelişiyle ilgili bazı tanrılar adına çeşitli tören ve ayinlerin düzenlendiği
görülmektedir.
HIZIR:
Hızır; hayat suyu(ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; özellikle de baharda insanlar arasında dolaşarak onlara yardım eden, bolluk, bereket ve sağlık dağıtan, Allah katında bir elçidir.
HIZIR:
Hızır; hayat suyu(ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; özellikle de baharda insanlar arasında dolaşarak onlara yardım eden, bolluk, bereket ve sağlık dağıtan, Allah katında bir elçidir.
Hızır’ın hüviyeti,
yaşadığı yer ve zaman belli değildir. Hızır, baharın, baharla vücut bulan taze
hayatın sembolüdür. Hızır inancının yaygın olduğu ülkemizde Hızır’a atfedilen
özelliklerin bazıları:
* Hızır, zor durumda kalanların yardımına koşarak insanların dileklerini yerine getirir.
* Kalbi temiz, iyiliksever insanlara daima yardım eder.
* Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
* Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
* Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.
* İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
* Uğur ve kısmet sembolüdür.
* Mucize ve keramet sahibidir.
KUTLAMA MEKANI:
Hıdrellez kutlamaları genel olarak yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır.
* Hızır, zor durumda kalanların yardımına koşarak insanların dileklerini yerine getirir.
* Kalbi temiz, iyiliksever insanlara daima yardım eder.
* Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
* Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
* Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.
* İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
* Uğur ve kısmet sembolüdür.
* Mucize ve keramet sahibidir.
KUTLAMA MEKANI:
Hıdrellez kutlamaları genel olarak yeşillik, ağaçlık alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır.
Hıdrellez'de baharın taze bitkilerini ve taze kuzu eti ya da
kuzu ciğeri yeme adeti vardır.
Baharın ilk kuzusu
yenildiği zaman sağlık ve şifa bulunacağına inanılır.
Bugünde kırlardan çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan
sonra suyu içilirse bütün hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün
yıkanılırsa gençleşip güzelleşileceğine inanılır.
GECESİ: Hıdrellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla çeşitli uygulamalar yapılır.
GECESİ: Hıdrellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla çeşitli uygulamalar yapılır.
Yiyecek kaplarının,
ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır.
Ev, bağ-bahçe, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi
herhangi bir yere istediklerinin küçük bir modelini yaparlarsa Hızır’ın
kendilerine yardım edeceğine inanırlar.
İSLAMDA HIDIR ELLEZ
Hızır, Hıdır yahut Hadır Arapça bir kelime olup, yeşillik
mânasına gelmektedir
(Tecrîd-i sarîh Tercümesi, IX,144). İslâm âlimlerinin çoğuna
göre Kur'ân-ı Kerîm'in Kehf sûresinde geçen Salih adam kıssasından Hızır
(a.s)'ın anlaşıldığı ve onun Peygamber olduğu görüşü müfessirlerin bazılarının
tercih ettiği bir görüştür (İbn Kesîr, Tefsir, V,179; el-Kehf,18/65).
Ancak bazı âlimler
tarafından da Nebî değil Velî olduğu görüşü ileri sürülmektedir (Tecridî Sarîh
tercümesi, IX, 145). Ebû Hureyre (r.a)'den nakledildiğine göre Hz. Peygamber
(s.a.s), Hızır (a.s)'a Hızır denmesinin sebebini izah ederken; "Hızır
otsuz kuru bir yere oturduğunda ansızın o otsuz yer yeşillenerek hemen
dalgalanırdı"buyurmaktadır (Tecrîdî Sarih tercümesi, IX, 144).
Hızır (a.s) Kur'ân-ı Kerîm'in Kehf suresinde "Kullarımdan birisi..." şeklinde sabit olmuştur.
Hızır (a.s) Kur'ân-ı Kerîm'in Kehf suresinde "Kullarımdan birisi..." şeklinde sabit olmuştur.
Veli olduğunu dahi
kabul etsek, "İkinci Tabaka-i Hayatta bulunmaktadır. Bu mertebede aynı
anda çok yerde bulunmak mümkündür."
İlyas (a.s) İsrailoğulları Peygamberlerinden olup Kur'ân-ı Kerîm'de ismi geçen ve Tevrat'ta "Elia" diye zikrolunan Peygamberdir. M.Ö. IX. asırda yaşadığı ve daha sonra zamanın hükümdarları ile çok mücadele ettiği, çoğu zaman mağaralarda yaşadığı kaydedilmektedir.
Hz. İlyas (a.s) yada "İlyasîn" şeklinde ismi zikredilen (es-Sâffât, 37/130). Peygamberliği bildirilen "Hiç Şüphe yok ki İlyas gönderilen Peygamberlerdendir" (es-Sâffât, 37/123), şeklinde hitab edilen İlyas (a.s.) İsrailoğullarına Allah'ın elçisi olarak gittiğinde onlar "Ba'l" adında dört cepheli put'a tapıyorlardı.
İlyas (a.s) İsrailoğulları Peygamberlerinden olup Kur'ân-ı Kerîm'de ismi geçen ve Tevrat'ta "Elia" diye zikrolunan Peygamberdir. M.Ö. IX. asırda yaşadığı ve daha sonra zamanın hükümdarları ile çok mücadele ettiği, çoğu zaman mağaralarda yaşadığı kaydedilmektedir.
Hz. İlyas (a.s) yada "İlyasîn" şeklinde ismi zikredilen (es-Sâffât, 37/130). Peygamberliği bildirilen "Hiç Şüphe yok ki İlyas gönderilen Peygamberlerdendir" (es-Sâffât, 37/123), şeklinde hitab edilen İlyas (a.s.) İsrailoğullarına Allah'ın elçisi olarak gittiğinde onlar "Ba'l" adında dört cepheli put'a tapıyorlardı.
Hz. İlyas'ın bütün gayretlerine rağmen İsrailoğulları bu
puta tapınmaktan vazgeçmemiş Hz. İlyas'ın Peygamberliğini yalanlayarak
(es-Saffât, 37/ 124). Onu ülkeleri olan Ba'lbak'ten çıkarmışlardı.
Fakat Allah'ın gazabı bunların üzerine geldiğinde pişman
olmuşlar ve İlyas (a.s)'ı geri çağırmışlardı. Ancak tekrar nankörlük etmişler,
bunun üzerine İlyas (a.s) oradan uzaklaşmıştır.
İlyas (a.s)'ın İsrailoğullarından ayrılması Hızır (a.s) ile buluşması gerçekleşti. Bu buluşma "Hızır İlyas" iken sonradan Hıdrellez şeklinde değiştirilmiştir.
HALK İNANÇLARINDA HIDRELLEZ:
Hızır'da darda kalanlara yardımcı olma, bereket getirme ve gelecekte dilekleri gerçekleştirme vasıflarını görmek mümkündür.
İlyas (a.s)'ın İsrailoğullarından ayrılması Hızır (a.s) ile buluşması gerçekleşti. Bu buluşma "Hızır İlyas" iken sonradan Hıdrellez şeklinde değiştirilmiştir.
HALK İNANÇLARINDA HIDRELLEZ:
Hızır'da darda kalanlara yardımcı olma, bereket getirme ve gelecekte dilekleri gerçekleştirme vasıflarını görmek mümkündür.
Geceden gül dallarına gümüş kuruşlar, çeyrekler, kırmızı
bezler bağlanır,
gül dibine genç kızlar yüzük atar, mani söyler, içki
sofraları hazırlanır,
davullar eşliğinde oyunlar oynanır,
su kenarlarında, yeşilliklerde eğlenilir,
ateşten atlanılırsa
ev sahibi olacağına inanılır;
öküzü arabaya koşmama... vb. gibi İslâm'la çelişen ve din
ile ilgisi olmayan inançlara rastlanmaktadır.
AYNI ŞEKİLDE
HIRİSTİYAN İNANCINA GÖRE Saint Georges yortusu da bizim halk geleneklerimizle
paralellik arzeder ve Hıdrellezle aynı günde kutlanmaktadır.
Görüldüğü üzere İslâm'ın Tevhid bilinçliğinden uzak, sahte
mitolojik dürtülerin ve şamanist kalıntılarını
uzantılarını yansıtan günümüz Hıdrellez anlayışıyla, Hıristiyan Saint
Yortusunun paralelliği de göstermektedir ki İslâm dışı her şeye yakınlık duyma
ama İslâm'ın gerçek kimliğine karşı çıkma düşüncesinin neticelerini gözler
önüne sermektedir.
Şu anda geçerli ve yürürlükte bulunan Hristiyan kültürüne paralel olarak İslâm dünyasının Secular rejimlerle yönetilmesi ve bu kültürlerinde İslâm Öncesi mitolojik özelliklerden oluşan geleneksel "Ulusal İslâm" anlayışıyla paralellik arzetmesi, müslümanların tevhidî bilinçlerinden uzak olmalarının bir neticesidir.
Şu anda geçerli ve yürürlükte bulunan Hristiyan kültürüne paralel olarak İslâm dünyasının Secular rejimlerle yönetilmesi ve bu kültürlerinde İslâm Öncesi mitolojik özelliklerden oluşan geleneksel "Ulusal İslâm" anlayışıyla paralellik arzetmesi, müslümanların tevhidî bilinçlerinden uzak olmalarının bir neticesidir.
Şüphesiz ki Allah'ın va'diyle İslâm dünyası kendini
değiştirmedikçe Allah'ta müslümanların durumunu düzeltmeyecektir.
Allah şöyle buyuruyor; "Kim İslâm'dan başka bir din
(hayat Nizamı) ararsa, ondan (bu din) asla kabul olunmaz ve o, ahirette de en
büyük zarara uğrayanlardandır:
Kendilerine apaçık deliller gelmiş, O Peygamber'in şüphesiz
bir hak olduğuna da şahitlik etmişlerken imanlarının arkasından küfre sapan bir
kavmi Allah nasıl hidayete erdirir (muvaffak eder)? Allah zâlimler gürûhunu
hidâyete erdirmez. Muhakkak Allah'ın Meleklerin, bütün insanların lâneti
onların üzerlerinedir. İşte onların cezaları" (Âlu İmrân, 3/85-87).
Öncelikle batıl olan hiç bir uygulamayı dinimiz kabul etmez. Hıdırellez kutlamalarını batıl ve hurafelerle doldurmak doğru değildir. Bahsettiğiniz hurafe uygulamalara itibar etmemek bu gibi hurafelerden uzak durmak gerekir.
Her sene bahar mevsimindeki yeşilliğin canlandığı mayıs ayının başlarında bir Hıdırellez bayramı kutlanmaktadır.
Bu bayramda insanlar ateşler yakıp üzerinden atlayarak
kısmet bulacaklarını düşünmekte, içine girecekleri bir eve sahip olacaklarını
ümit etmekte, daha nice niyetlerinin bu bayram günündeki bazı âdetlerle
gerçekleşeceğini beklemektedir.. Bunların gerçekle ilgisi ne kadardır? Daha
doğrusu, Hıdırellez ne demektir? Bunun bir aslı olmalı, sonra bu hale
getirilmiş bulunmalı diye düşünmekteyiz. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Efendim, bazı konular halk örfünde kabuk bağlayıp özünden uzaklaşır duruma girebilmektedir. Zannederim mayıs ayının başında kutlanan Hıdırellez bayramında da böyle bir kabuk bağlama durumu söz konusudur. Olayın aslını şöyle ifade edebiliriz:
Hazret–i Musa aleyhisselam zamanında hükümdarın birinin temiz niyetli bir oğlu kendini dine verir, dinî hayat yaşayıp dinî hizmetlerle hayatını değerlendirmek ister. Babasının hükümdarlığı, makamı, mevkii onu tatmin etmez. Hükümdar oğlunun kendini dinî hizmetlere adaması, çevrenin irşadına yönelmesi Rabb'imizin de hoşuna gider. Ona kerametler ihsan eder. Bu sebeple bu genç irşat için gezerken uğradığı çorak araziler yeşillenmeye başlar. Kupkuru çöllerin yemyeşil hale gelişi, oradan hükümdarın oğlunun geçtiğini göstermiş olur.
Arapça da yeşilin bir adı da (hazr) olduğundan çorak yerlerin yeşillendiğini gören halk buradan Hızır geçmiştir diyerek Hızır ismini meşhurlaştırmaya başlarlar.
Efendim, bazı konular halk örfünde kabuk bağlayıp özünden uzaklaşır duruma girebilmektedir. Zannederim mayıs ayının başında kutlanan Hıdırellez bayramında da böyle bir kabuk bağlama durumu söz konusudur. Olayın aslını şöyle ifade edebiliriz:
Hazret–i Musa aleyhisselam zamanında hükümdarın birinin temiz niyetli bir oğlu kendini dine verir, dinî hayat yaşayıp dinî hizmetlerle hayatını değerlendirmek ister. Babasının hükümdarlığı, makamı, mevkii onu tatmin etmez. Hükümdar oğlunun kendini dinî hizmetlere adaması, çevrenin irşadına yönelmesi Rabb'imizin de hoşuna gider. Ona kerametler ihsan eder. Bu sebeple bu genç irşat için gezerken uğradığı çorak araziler yeşillenmeye başlar. Kupkuru çöllerin yemyeşil hale gelişi, oradan hükümdarın oğlunun geçtiğini göstermiş olur.
Arapça da yeşilin bir adı da (hazr) olduğundan çorak yerlerin yeşillendiğini gören halk buradan Hızır geçmiştir diyerek Hızır ismini meşhurlaştırmaya başlarlar.
Bir ara bu genç, zamanın peygamberi İlyas aleyhisselamla da
buluşur. Böylece İlyas aleyhisselamla buluştuğu güne halk Hızır–İlyas buluşma
günü olarak isim verirler.
Sonraları bu isim yuvarlanarak Hıdırellez şekline dönüşür.
Tıpkı hoca merhumun, oğlunuzun adını Eyyüb koyarsanız dikkat edin, sora söylene
söylene ip kalır, sözündeki gibi, Hızır ile İlyas da Hıdırellez olup çıkar..
Hızır’ın aslında geçtiği yerleri yeşillendiren bir veli mi, yoksa ayrıca bir de peygamber mi olduğu konusunda çeşitli rivayetler vardır. Fakat gerçek olan odur ki, velilerin hayatını yaşamakta olan Hızır aleyhisselam, beş çeşit hayat derecesinin ikinci derecesinde yaşamaktadır. Bu derecedeki hayat bizim gibi maddi şartlarla bağlı değildir. Bir anda birçok yerlerde farklı görüntülerle bulunabilir.
Bu yüzden halk arasında da Hızır aleyhisselam erişmiştir imdadına diye de söylentiler yayılmaktadır..
Bazen Hızır makamına çıkıp da Hızır’dan ders alan velilerin de olduğu, bunların Hızır gibi darda kalanların imdadına koştuğu, bu yüzden de onların da Hızır'ın kendisi sanıldığı anlaşılmaktadır.
Hızır–İlyas buluşma günü olarak bildiğimiz altı mayıs Hıdırellez bayramına bu bilgi ve ilgi bakılırsa herhalde gerçeğe daha yakın bir bakışla bakılma ve kutlama söz konusu olur.
HIDIRELLEZ BAYRAMI
Hızır’ın aslında geçtiği yerleri yeşillendiren bir veli mi, yoksa ayrıca bir de peygamber mi olduğu konusunda çeşitli rivayetler vardır. Fakat gerçek olan odur ki, velilerin hayatını yaşamakta olan Hızır aleyhisselam, beş çeşit hayat derecesinin ikinci derecesinde yaşamaktadır. Bu derecedeki hayat bizim gibi maddi şartlarla bağlı değildir. Bir anda birçok yerlerde farklı görüntülerle bulunabilir.
Bu yüzden halk arasında da Hızır aleyhisselam erişmiştir imdadına diye de söylentiler yayılmaktadır..
Bazen Hızır makamına çıkıp da Hızır’dan ders alan velilerin de olduğu, bunların Hızır gibi darda kalanların imdadına koştuğu, bu yüzden de onların da Hızır'ın kendisi sanıldığı anlaşılmaktadır.
Hızır–İlyas buluşma günü olarak bildiğimiz altı mayıs Hıdırellez bayramına bu bilgi ve ilgi bakılırsa herhalde gerçeğe daha yakın bir bakışla bakılma ve kutlama söz konusu olur.
HIDIRELLEZ BAYRAMI
Hıdırellez ya da Hıdrellez (Azerice: Xıdır Ilyas ya da Xıdır
Nəbi), Türk dünyasında kutlanan mevsimlik bayramlardan biridir.
Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdırellez
günü, Hızır ve İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olduğu sayılarak
kutlanmaktadır.
Hıdırellez günü, Gregoryen takvimi (Miladi takvimi)ne göre 6
Mayıs,
eskiden kullanılan Rumi takvim olarak da bilinen Jülyen
takvimine göre 23 Nisan günü olmaktadır.
6 Mayıstan başlayıp 4
Kasım’a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla yaz mevsimini,
8 Kasım’dan 5 Mayıs’a kadar olan süre ise Kasım Günleri
adıyla kış mevsimini oluşturmaktadır.
Bu yüzden 5 Mayıs
günü gecesi kış mevsiminin bitip sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına gelmektedir.
Hıdırellez'in UNESCO'nun 'İnsanlığın Somut Olmayan Kültür
Mirası Listesi'ne alınması amacıyla 2010 yılında çalışmalar başlatılmıştır.
KÖKENİ
Hızır ve Hıdırellezin kökeni hakkında çeşitli fikirler
ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdırellezin Mezopotamya ile Anadolu
kültürlerine ait olduğu;
bazıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve
inançlarına ait olduğu yolundadır.
Hıdırellez Bayramı’nı ve Hızır düşünüşünü tek bir kültüre
mal etmek olanaksızdır.
İlk çağlardan
itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Balkanlar ve hatta bütün Doğu Akdeniz
ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle belli başlı doğasal döngüler için
sevinç duyulduğu görülmektedir.
HIZIR
Hızır; yaşam suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış;
özellikle de baharda aramızda dolanarak, bolluk ve sağlık dağıtır. Hızır bir
kişiye verilen addan çok aslında bir doğasal durumu, baharla vücut bulan
yaşamın tazelenmesini simgeler. Türkiye'de Hızır’a atfedilen özelliklerin
bazıları:
Kalbi temiz, Allah'a inanan insanlara yardım eder.
Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların
kuvvetlenmesini sağlar.
İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
Uğur ve kısmet sembolüdür.
Mucize ve keramet sahibidir.
Türkiye'de Hıdrellez Bayramı 6 Mayıs (5 Mayıs Gecesi)
tarihinde kutlanır.
Bugün Hıristiyanlarca
da baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul edilir;
bu günü Ortodokslar Aya Yorgi, Katolikler St.Georges Günü
olarak kutlamaktadırlar.
HIZIR VE KUR'AN
Kur'an (Kehf Suresi: 60-82)
Kur'an'da Kehf suresi'nde Musa ve bir gencin kıssası
anlatılmaktadır.]
Kehf Suresi'de dahil olmak üzere hiçbir yerde Hızır ismi geçmemektedir ancak
çeşitli hadislerde bu şekilde anılmaktadır. Olayın yaşandığı yer için "iki
denizin birleştiği yer" denilmektedir. Uzun bir yolculuk yapan Musa ile
yanındaki gencin beraberlerinde, yemek için getirdikleri balığın kaçması ile
başlayan olay sonrasında, 65. ayette Derken kullarımızdan bir kul buldular ki,
biz ona katımızdan bir rahmet vermiş, kendisine tarafımızdan bir ilim
öğretmiştik. denilerek Hızır olarak atfedilenden bahsedilir.
KUTLAMA MEKANI
Hıdrellez kutlamaları genel olarak yeşillik, ağaçlık
alanlarda, su kenarlarında, bir türbe ya da yatırın yanında yapılmaktadır. Bu
gibi yerlere bu nedenle Hıdırlık denildiği de olur. Hıdrellezde baharın taze
bitkilerini ve taze kuzu eti ya da kuzu ciğeri yeme adeti vardır. Baharın ilk
kuzusu yenildiği zaman sağlık ve şifa bulunacağına inanılır. Bugünde kırlardan
çiçek veya ot toplayıp onları kaynattıktan sonra suyu içilirse bütün
hastalıklara iyi geleceğine, bu su ile kırk gün yıkanılırsa gençleşip
güzelleşileceğine inanılır.
GECESİ
Hıdrellez gecesi Hızır’ın uğradığı yerlere ve dokunduğu
şeylere feyiz ve bereket vereceği inancıyla çeşitli uygulamalar yapılır.
Yiyecek kaplarının, ambarların ve para keselerinin ağızları açık bırakılır. Ev,
bağ-bahçe, araba isteyen kimseler, Hıdrellez gecesi gül ağacının altına
istediklerinin küçük bir modelini yaparlarsa Hızır’ın kendilerine yardım
edeceğine inanırlar. Aynı zamanda dileklerini kırmızı kurdaleye bağlayıp gül
ağacına asarlar. Bir yıl boyunca dileklerinin yerine gelmesini beklerler. Bazı kimseler
de ateş yakıp, dilek dilerler. Ondan sonra yaktıkları ateşin üstünden atlarlar.
HIDIRELLEZ GELENEKLERİ
1. Baht açma:
Hıdrellezde baht açma törenleri de oldukça yaygın olarak
uygulanan geleneklerimizdendir.
Bu törene İstanbul ve çevresinde “baht açma”,
Denizli ve çevresinde “bahtiyar”,
Yörük ve Türkmenlerde “mantıfar”, Balıkesir ve çevresinde
“dağara yüzük atma”, Edirne ve çevresinde “niyet çıkarma”,
Erzurum’da “mani çekme” adı verilir.
Anadolu’nun bazı yerlerinde Hıdrellez Günü yapılan duaların
ve isteklerin kabul olması için sadaka verme, oruç tutma ve kurban kesme adeti
vardır. Kurban ve adaklar “Hızır hakkı” için olmalıdır. Zira tüm bu hazırlıklar
Hızır’a rastlamak amacına yöneliktir.
YOĞURT MAYALAMA GELENEĞİ
Kütahya'nın Tavşanlı ilçesine bağlı Yörük köylerinde bir
yıllık yoğurt mayası, Hıdırellez ve bu günü takip eden 2 gün süresince sabah
ezanı ile tan ağarması arasındaki vakitte doğadaki bitkilerin üzerinden
toplanan çiy tanelerinden sağlanır.
Trabzon-Şalpazarı İlçesi'nde maya katılmadan yoğurt yapılır.
Mayalama sıcaklığındaki sütün içine besmeleyle bir tahta kaşık konur. Bu
şekilde elde edilen maya bir yıl kullanılır. Gelecek yıl tekrar değiştirilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.