16 Ocak 2014 Perşembe

KUL HİMMET KİMDİR ?








KUL HİMMET KİMDİR ?
Kul Himmet : yardım isteyen kul veya hizmetci  anlamındadır
Ozan ve dede Kul Himmet'in Soyunun  Erdebilden geldiğini Kemaliye'nin Ocak Köyü'ndeki Hıdır Apdal Tekkesine bağlı olduğunu,asıl adının Hüseyin olduğunu ,Kul Himmet mahlasını sonradan aldığını,yolunu oğlu Şahine öğrettiğini yazdığı şiirlerden anlıyoruz.

Dede Kul Himmet alevi saz şairlerinden ve aşıklarından biridir deyişlerinde şiirlerinde hep alevi öğretileri geçer ,hayatı ve şiirleri tam net olarak bilinmemekte hatta bir kaçtane kul Himmet karşımıza çıkmaktadır tarihi araştırma çok az folklor araştırmacıları Cahit Öztelli ve İbrahim Aslan oğlu konuyu folklorik yönden araştırmışlardır

İSMAİL KAYGUSUZA GÖRE KUL HİMMET :
Kul Himmet'in mezarının bulunduğu ve Kul Himmet soyluların yaşadığı köyden olan ve köyünde yıllarca imamlık yapmış bulunan İrfan Çoban'ın ozan hakkında derlediği otantik bilgiler,
 asıl adı hüseyin olan Kul Himmet'i ailece bize tanıtıyor.
 Hanımının adı önce ördek ana iken, yerleştiği köyde değiştirip Fatma ana demişler.
 Birinin adı şahin öbürünün abbas olan iki oğlu vardı Kul Himmet'in. şiirinde sadece iki kez oğlu Şahin'in adı geçmektedir. Şahinime yolumu eyledim teslim” dizesinden anlaşıldığına göre, Kul Himmet artık yolu–erkânı yürütmeğe mecali kalmadığı ömrünün son zamanlarında bu şiiri yazmıştır. Abbas'ın o tarihlerde yaşamadığı anlaşılıyor
Bir şiirinde “Dedem Hıdır Abdal pirim ocağı” diyerek soyunun Kemaliye’nin Ocak Köyü’ndeki Hıdır Abdal tekkesine bağlı olduğunu ima ediyor; ama döne dolaşa maneviyatından yardım dileyip, bir gece rüyasına girmesi için yakardığı pir, Hacı Bektaş Veli’dir. Bunun yanı sıra Erdebil Tekkesine duyduğu özlemleri de nefeslerinde göstermiştir

ZIT GÖRÜŞTEKİ DÜŞÜNÜRLERE GÖRE KUL HİMMET :
Kul Himmet Dede'nin tarih düşerek yazdığı iki nefesi, Şah Tahmasp dönemine rastladığı halde adını anmaz.
 Bunlardan ilki, İrfan Çoban'ın Kul Himmet soyundan gelen BONCUK ŞAHİN DEDE'den derlediği ve hem düvazimam hem de Cemlerde gülbenk (dua) olarak okunan 38 kıta'lık uzun nefesidir. Kul Himmet, hece sayısını ve uyakları göz önünde almadan, Görgü Ceminde içinden geldiği gibi (Şatiyye) gülbenk çekerken yarattığı bu nefeste
peygamberler,
 melekler,
 Oniki İmamlar,
Hacı Bektaş Veli,
Kızıl Deli Sultan,
 Balım Sultan,
 çok sayıda erler–evliyaların ozanların adına zikrederek, bütün yersel–göksel varlıkların hepsinin “hürmeti hakkı için Ali”den yardım dilemektedir.
 Bu uzun nefes ağızdan ağıza, sözlü olarak gelmiş olduğundan bazı evliya isimleri sonradan şiire girmiş. Kul Himmet onuncu dörtlükte Şah İsmail'i bir veli olarak anmaktadırYine İrfan Çoban'ın Kul Himmet evlatlarından ABBAS DEDE'den derlediği diğer nefes de bir düvazimam'dır. Bülbül ile konuşarak onun kendisine hal diliyle söylediklerini, bu düvazimam'da dillendiriyor Kul Himmet. Öğütler verirken, aynı zamanda özeleştiri geçiyor. dörtlükte düştüğü bir tarih ve bu tarihte, “Dört kitapla İmam Cafer heyeti”nin “mümin kula” söyledikleri var Kul Himmet'in bu maniler dizisini Şah Abbas'ın tahta çıkarıldığı 1588'in başlarında yazdığı anlaşılıyor. Ve büyük olasılıkla büyük ozan son birkaç yılını Kızılbaşların kurtuluşu umudu içinde geçirmiştir. Kul Himmet, bu maniler dizisinin 72.sinden itibaren 7 dörtlük içinde, “Mana ulaştı kırka'' diye başlayıp yüze erişinceye dek, sanki her dörtlükte on yılının yaş özelliklerini vermektedir. Mana'yı, iç dünyası olarak alırsak, kırk yaşından itibaren olgunlaştığını söyleyip, yüz yaşına dek sürdürüyormuş gibi geliyor insana. Ancak bazen Mani türünün özelliği gereği, tekerleme biçiminde anlamlandırılması güç boşmuş gibi görünen sözler de sıralıyor. Belki özellikle 76. dörtlükte Şeyh Safi'nin (1252–1334) seksen yaşlarında öldüğünü ima etmesi, kendi yaş evrelerini dörtlüklerle verdiğine kanıt gösterilebilir

KUL HİMMET’İN GEZDİĞİ YERLER VE HAKKINDA ANLATILAN SÖYLENCELERDEKİ TARİHSEL GERÇEKLER :

Kul Himmet'in, bazı dörtlüklerinde yardım istediği, ziyaretinde bulunduğu erler–evliyalardan söz etmektedir. Onun zamanında kimisi yaşamakta olan, ama çoğu çoktan Hakk'a yürümüş ve yatırlarıyla tanınan bu Alevi–Kızılbaş İmam ve ermişleri Horasan'dan–Erdebil'den Balkanlara, Irak ve Suriye dahil tüm Küçük Asya'yı kapsayan geniş coğrafya yüzeyinde bulunmaktadırlar. Büyük çoğunluğu Anadolu'da ve kırsal bölgelerdedir; bugün de bu yatırlar Aleviler tarafından kutsanmakta, ziyaret edilmektedir. Ama onun, “Şah–i Merdan ile gezdiğim yerler” bağlamlı 24 kıtalık bir şiiri var ki, içinde 50'den fazla ülke, şehir, kasaba, coğrafi bölge, dağ, ova, ırmak, çöl vb. adlar geçmektedir.
Yaşamı boyunca çok gezmiş Kul Himmet. Büyük olasılıkla bir süre de Şah İsmail'in Kızılbaş ordusunda bulunmuştur. 1511 Şah Kulu başkaldırısından 1527–28 büyük Kalender Şah halk hareketine kadar Anadolu'da en az 6 Alevi–Kızılbaş başkaldırısı içinde bulunmuş olan Kul Himmet yaşamını, Anadolu Kızılbaş (İran Safevi değil) siyasetine adamıştır. İran Kızılbaş Safevi yönetiminde Anadolulu Kızılbaşların (Ehl–i İhtisas kurullarının) egemen olduğu dönemlerde şiirlerinde Şah'ları çağırışı aynı siyasetin doğrultusuydu.
Türkçe’yi en anlaşılır ve en etkileyici biçimde kullanarak yazdığı, coşku ve duygu dolu olduğu kadar, didaktik (öğretici) şiirleriyle yaşamı boyunca davasına hizmet etmiştir Kul Himmet.
Koğuşturmalara uğramış, zindanlara kapatılmış ve bir sınırı belli olmayan bir sürgün ve kaçak yaşamı sürdürmüştür. Onun içindir ki, “Makamı sır olan koca Kul Himmet diye tanınır ozanlar arasında.
 Ömrünün son dönemini bugün mezarının bulunduğu Tokat'ın Almus ilçesine bağlı Varzıl (Görümlü) köyünde geçirdiği anlaşılıyor. Köyde Kul Himmet'in burada yaşadığı dönemde baskın yapılıp, ailece kesildiklerine dair bir olay anlatılmaktadır.
 Aynı köyden olan İrfan Çoban’ın, Kul Himmet soyundan Şahin oğulları'ndan derlemiş olduğu bir söylencedir bu:
"Osmanlı hükümeti tarafından Kul Himmet'in ve ona bağlı yaşadığı köyün ortadan kaldırılıp dağıtılması emri verilmiştir.
Bu buyruk üzerine Sivas'ın Tozanlı sancağından Osmanlı askerleri gelip, köyü basmış. Kul Himmet ailesini kesmişler. Yalnız çok küçük olan bir torununu alıp götürmüş ve Tokat'a yakın ZODU (Kurucak) köyüne yerleştirmişler.
Beşinci torunu Yakup'u ise annesi, ya da köyden kadının biri fırsatını bulup, çocuğu kaçırarak EKSERİ (Eğri dere) köyünde saklayıp büyütmüş. Bu baskın sırasında Kul Himmet'in çocukları babalarına ait kitapları toprağa gömüp, üzerine ateş yakarak onları kurtarmışlardır.
Kitaplardan birisi 'Yanık kitap' adıyla anılan 'Faziletname'dir. Daha sonra Hacı Yakup adıyla tanınmış bir pehlivan olan bu çocuk babasının dedesinin öcünü almıştır." (İrfan Çoban: Kul Himmet. Tokat 1997: 28–30) Köyü ziyaret eden Cahit Öztelli, ise bu baskını Şöyle anlatmaktadır:
"Almus (bugün ilçe, eskiden köy idi) halkı ile Varzıl (Kul Himmet'in köyü) halkı birbirini hiç sevmezlermiş.
 Çekişip dururlarmış (her halde mezhep ayrılığından olacak). Almuslular Kul Himmet ailesini kesmişler.
 Bir tek Yakup kalmış. Bir kadın bu çocuğu EKSERİ (Eğri dere) köyüne kaçırmış..." (C. Öztelli, agy. s.30)
Kendisi köyü ziyaret ettiği halde bu bilgiyi, daha sonra öğretmen ve tarih araştırmacısı Halis Turgut Cinlioğlu göndermiş.
Görülüyor ki, kendini hükümet adamı gibi gösteren araştırmacılara Alevi halk güvenip açılmıyor; ya bilgi vermiyor ya da gerçeği saklıyor. Burada görüldüğü gibi, Kul Himmet ailesinin kesilmesi iki köyün arasında mezhep ayrılığından çıkan kavga yüzündenmiş gibi gösteriliyor.
Bunu sadece Cahit Öztelli'nin yorumu ve onun böyle göstermiş olacağını düşünmüyoruz. Öyle anlaşılıyor ki, bugün de devletin Kızılbaşlara karşı tutumunda bir farklılık görmeyen Kul Himmet'in köyünde yaşayanlar, korktukları için öyküyü değiştirip sunmuşlardır. Ayrıca akıllarınca, hakkında kötü konuşulmasın diye Kul Himmet'i devlete (Osmanlı'ya) karşı göstermemek ve onu aklamak istemişlerdir.
 Hacı Yakup öyküsü bile bu maksatla yaratılmış görünüyor; onu İstanbul'a göndermiş, sarayda çalıştırmış ve hatta Padişah'ın yaveri bile yapmışlar. Yakup orada bir Rus pehlivanını yenince Padişah’ın iyice gözüne girmiş. Padişah onun isteğini kabul ederek, eline bir ferman vererek, önce hacca sonra da dedesinin memleketine göndermiş. O da ateş altında saklanmış Kul Himmet dedesinin kitaplarını bulup, köyü yeniden kurarak şenlendirmiş.
Öyle anlaşılıyor ki, Osmanlı askerleri –büyük olasılıkla Almus’luların ihbarıyla– köyü bastıklarında Kul Himmet evinde bulunmuyordu. Gezideydi ve belki talipleri arasındaydı ve belki de baskından önce kaçırılmıştı. Kul Himmet'in şiirlerinde Fazilet–nâme'de geçen Ali'nin erdem ve kerametlerinden yarattığı destanlar ve şiirlerin pek çoğu günümüze gelmiştir. Ali'yi anlattığı nefesinde ise Kul Himmet Yemini'nin “Fazilet–nâme”sinin hemen hemen tam bir özetini yapmıştır. Bu şiir ve destanlar “YANIK KİTAP” olayını doğrulayan kanıtlar olabilir
“Yanık Kitap” olayı olarak günümüze ulaşan Kul Himmet köyünün basılıp, ailesinin öldürülmesi ve köyün dağıtılmasının tarihini belirleyecek iki önemli belge bulunmaktadır: Birincisi, Padişah 3. Murad'ın 1576 yılında, Rafiziliğe ilişkin kitaplara el konulması hakkında Çorum Beyine ve Orta pare Kadısına gönderdiği ferman; bu fermanda “Kızılbaş Diyarı”ndan getirtildiği ihbar edilen 34 kitabın derhal toplatılıp yok edilmesi; getiren kişilerin ve alıp okuyanların tutuklanması bey ve kadılara emredilmektedir. Bu fermanla ilgili olarak yapılan ihbar üzerine Varzıl köyü basılmış ve Kul Himmet ailesinin evi aranmış; ancak köyün basılacağı önceden haber alındığı için toprağa gömülüp, üzerinde büyük bir ateş yakılarak, hem kitaplar hem de Kul Himmet kurtarılmış olabilir. Köyün bu birinci basılışı Kızılbaş kitaplarıyla ilgilidir. Çünkü, bölgeye aynı padişah tarafından gönderilen ikinci buyruk tamamıyla Kızılbaş inanç ve siyasetine ilişkin ve bu bağlamda, yani köy Kızılbaş ve üstelik Kul Himmet’in köyü olduğu için basılıp dağıtılmış.
Büyük ozanın aile bireyleri öldürülmüştür. 1583 tarihli bu Ferman'da Amasya kadısı ve beyinin, ayrıca Çorum, Zile, Turhal, İskilip, Osmancık Artuk abad, Hüseyinabad, Güleş, Ortapare, İnabazarı, Mecitözü, Kaza bad, Katar, Karahisari, Demürlü ve Havsa kadılarının, buralarda yaşayan Kızılbaşların cezalandırılması buyurulmaktadır. Osmanlı padiahı 3. Murad'ın bu buyruğunda yer alan söylemler, hükümlerin Kızılbaşların yaşadığı bütün bölgeleri kapsadığını açıkça göstermektedir.
Görüldüğü gibi Kızılbaşlara genel bir baskı, sürgün ve önde gelenlere kıyım uygulaması yapılmıştır bu ikinci fermanla. O yıllarda, ezici çoğunluğun Kızılbaş olduğu bu bölgelerde, fermanda belirtildiği üzere bir ayaklanma hazırlıklarının var olması olasılık dışı değildir. İran'dan gelen halifelerin Kul Himmet ile görüştükleri ve ilişkilerinin olduğu muhakkaktır; yaşlı Kul Himmet'in öğüt ve önerilerine gereksinimleri vardır. Bu fermanın çıkartıldığı tarihten 3–4 yıl sonra İran'da, Muhammed Hüdabende'nin son yıllarında yönetimde yeniden güçlenmeğe başlayan Türkmen beylerinin Şah Abbas'a Kızılbaş tacını giydirmişler ve yeni bir umut belirmiştir Kızılbaş toplulukları için. İşte bu kısa dönemin Anadolu'ya yansıması olarak, bir takım siyasal hareketlerin başladığı ve başkaldırı hazırlıklarının olduğu rahatlıkla düşünülebilir. Yukarıda belirttiğimiz gibi, bu kısa dönemde Kul Himmet'in bazi şiirlerinde Şah Abbas'ı övdüğünü biliyoruz

KUL HİMMET’İN HACI BEKTAŞ VELİ DERGAHI’NA BAĞLILIĞI :
Kul Himmet, Hacı Bektaş Veli Dergâhı ve dergâhin pirleri, yani postnişinlerine bağlıdır. Hacı Bektaş Dergâhı'na varıp, orada postta oturan Evlad–ı Resul (Burada Peygamber evladı olarak nitelediği Kalender Çelebi olmalıdır) dediği Pir’e ikrar vermek gerektiğini şiirlerinde açıkca belirtmektedir Kalender Çelebi'nin şiirlerinden birinde üç büyük ozanın adını dörtlük sonlarında yineleyerek kullandığı vardır Hatayi'nin de bir şiirini Kalender üzerine yazmış olduğunu biliyoruz. Buna karşılık, ne Pir Sultan Abdal'ın ve ne de Kul Himmet'in nefeslerinin hiçbirinde Kalender Çelebi'nin doğrudan adının geçmemesi, bizce 1527–28 büyük Alevi–Kızılbaş başkaldırı hareketinin önderi olmasından kaynaklanıyor.
 Başkaldırının ezilmesi ve Kızılbaş kırımıyla son bulması, ozanların –ilişkilerinin ortaya çıkmasından korktukları için– onun adı geçen şiirleri yok etmeye, değiştirmeye sevketmiş olabilir. Celaleddin Ulusoy, Yedi Ulular adlı yapıtında (s.199), “şiirlerinde Hacı Bektaş Veli Dergâhına ve onun ilkelerine içtenlikle bağlı olduğu, deyişlerinin Bektaşi yolunun öğretici nitelikte bulunduğu gözönünde tutulursa, Pir Sultan gibi Kul Himmet'in de Kalender Çelebi ile yakın işbirliği yapmış olduğu yolundaki söylentilerin gerçekliği düşünülebilir” demektedir. Ulusoy, Hacı Bektaş çevresinde varlığı bilinen ve Kul Himmet, Pir Sultan, Kalender Çelebi ilişkisini ortaya koyan söylentilerin neler olduğu ve mahiyeti hakkında bilgi vermiş olsaydı, daha çok şeyler aydınlğa çıkabilirdi.
Son olarak Dede Kul Himmet'in Ali yolunu anlatan ve talibe yol gösteren, öğütler veren; sonunu ise candan bağlı bulunduğu ve hak saydığı piri Pir Sultan ve Hatayi'nin adlarıyla bağladığı uzunca nefesi vardır Sanki şiir bu üç büyük ozan tarafından yazılmış duygusu veriliyor. Sanki Kul Himmet aydınlandığı, nasip aldığı ve her bakımdan etkilendiği iki büyük ozanı, bu önemli nefese ortak ediyor:

BAŞKA BİR KUL HİMMET VARMIDIR ? :
Anadolu Hatayileri, Serezli Pir Sultan, Yunus Emreler vb. söylemlerle kafası karışan, kendi tarihlerini ve Kızılbaşlık siyasetini–felsefesini bilmeyen Alevi kitlesi, Kul Himmet Dede ve Kul Himmet Üstadım gibi iki Kul Himmet’ten söz edilince daha da şaşkınlığa düşüyor. Dayanakları zaten sağlam olmayan bu akım, Alevi–Bektaşi kitlesi için sakıncalıdır; onları bölmeye yöneliktir ve bize kasıtlı yaratılmış gibi gözüküyor.
Bu ozanların sosyo–politik ve yönetim karşıtı şiirleriyle aşk, doğa ve inançsal şiirlerini birbirinden ayırıp, aynı ismi taşıyan farklı ozanlarınmış gibi gösterilmesinin altında yatıyor kasıt. Alevi–Bektaşi toplumu bu ayırımda tercih yapmaya yönlendiriliyor ve onları dolaylı bir biçimde ikincisini seçmeye zorluyorlar. Bu konuda kimse, bilimsel araştırmalarla bu sonuca varıldığını ileri sürmesin.
Şunu yadsıyamayız: Büyük halk ozanlarını, sonrakiler onlar gibi yazabilme çabası içinde elbetteki taklit etmişlerdir. Bu genellikle büyük ustaya yetişmek için kendini eğitme, yetiştirme eylemidir. Çok kere bir ozan diğerinin şiir konusunu, ölçü ve uyağını, yinelenen sözcük ya da dizeleri bile kullanarak farklı sözcükler, deyim ve betimlemelerle kendi şiirini örgüler. Bilindiği üzere bunlara benzek (nazire) denilmektedir. Örneğin Seyyid Nesimi Divanı’nda Yunus Emre’ye benzek (nazire) pek çok şiir vardır. Şah Hatayi ise hem Seyyid Nesimi’ye hem de Yunus Emre’ye benzek şiirler yazmıştır. Bunlar ayrı bir olgu elbette. Ancak Alevi sözlü ‘deme–deyiş’ geleneğinde bir başka olumsuz olgu vardır: Dedeler ve Cem’lerde saz çalıp deyiş söyleyen, düvazimam ve semah nefesleri okuyan zakirler,(cemde saz çalmakla görevli) bu şiirlerden ozanlarını birbirine karıştıracak kadar çok ezberler.
 Hatayi’nin şiirini Pir Sultan’a, Kul Himmet’e mal eder. Teslim Abdal’ınkini Kul Hüseyin’in, Muhyiddin Abdal’ın veya Derviş Muhammed’in şiirlerine karıştırırlar. Ama asıl azizliği eli kalem tutanlar, ağızdan derlediklerini cönklere kayıtlarken yapmışlardır. Bunların arasından, bilgi düzeyine göre dizeleri değiştirenler mi dersin, anlamını bilmedikleri için kafalarına göre sözcükler üretenler mi dersiniz, hepsi vardır. Daha da kötüsü bir ozanın Divan’ını kendi defterine kopya etmişse, bazı şiirlere adını sokuşturduğu gibi, birkaç şiir de kendisi yazıp ozanın adıyla bağlar. Böyle bir şiire ‘Seyyid Nesimi Divanı’nda rastladık. Divan’ı kopya eden yazıcı kişi coşa gelip, Nesimi’nin nasıl katledildiğini onun yerine geçerek anlatmış: 1984: 185) tarafından “Mekalettin ahiri Cemalettin zuhuru” biçiminde yayınlanmıştır. Ancak Safevi Soyağacı'nda Şeyh Safi'den önce bu özel adlar bulunmamaktadır. Halk Türkçe’siyle hazırlanmış Buyruk kitabı, Anadolu Aleviliğinin şanlı bir tarih sayfasını oluşturan Kızılbaşlık siyasetinin propaganda ürünüdür. Öte yandan Balım Sultan'ın, dil bakımından Osmanlı kentlerine yönelik Alevi-Bektaşi “Erkân–nâme”si de bu siyasetin dışında değildir ve ona hizmet etmiştir

KUL HİMMET VE KUL HİMMETLER:
Aşık edebiyatında alevi-bektaşi inancıyla ortaya atılmış binlerce şiir vardır o şiirlerde 12 imam ,kerbela hadisesi,menkıbeler,bektaşilik edep ve erkanları anlatılır,en çarpıcı şiirler nesimi,fuzuli,hatayi,pirsultan ,virani,kul himmet ve yemini yazmıştır.bu şiirler 7 büyük alevi -bektaşi şair ve şiirleri olarak bilinir bu şairler arasında kul himmet hakkında pek fazla bir araştırma yoktur
 kul himmet üstadım olarak bilinen 2 ayrı aşığın şiirleride kul himmetin sanılmaktadır bu aşıklar Divriğin örencik köyünden ibrahimle İmranlı’nın söğütlü köyünden hacik kız(hatice kız) dır diğer taraftan sefil kul himmet,öksüz kul himmet,geda kul himmet mahlaslı şiirlerin varlığı daha da karışık bir durum yaratmaktadır.kul himmet ve kul himmet üstadım konusunda bu güne kadar en önemli çalışma Türk folklor araştırmacısı İbrahim aslan oğlu şiirleri mahlaslarına göre ayırmış gerek şiirlerinden gerekse tarihi vesika ve derlemelere dayanarak bu isimler hakkında yorum ve değerlendirme yapmıştır.bundan çeşitli sonuçlar elde etmiştir kul himmeti taklit eden bir çok şair ortaya çıkmıştır  Şah İsmail'i Gilan'da sakladıkları dönemde (1494-1499), inançları gereği Mürşid ve mürid (talip) ilişkileri içinde, “Ehl-i İhtisas” adı altında “Lala, Abdal, Dede, Hadim (hizmet gören) ve Halifat al- Hulafa (Halifeler halifesi)”den oluşan bir kurul kurmuşlardı. Devlet kurulduktan sonra bu kurul Lalalığı kaldırarak, yerine “Vekil-i Nefs-i Nefis-i Humayun” adıyla bir yüksekgörev yarattı. Bu görev, Şah İsmail'in hem “Padişah” olarak dünyasal yani siyasal iktidarının , hem de “Mürşid-i Kamil” olarak inançsal iktidarının vekillik kurumuydu.
 Bu kurum bir süre için, geleneksel sadrazam ve tüm bürokrasinin, yani Umera'nın başı görevlerini içeren Vezir iktidarlarını gölgede bıraktı. Vekil, Savory’nin deyimiyle Şah İsmail'in alter ego'su, yani ikinci kişiliğiydi. (R. M. Savory: The Cambridge History of Iran. Vol. VI: 357, 384 vd.) Cahit Öztelli (agy. s.37, 120: şiir 45) kitabının başındaki açıklama kısmında ise “Dehmen'e olarak yazmıştır.
Hangisinin doğru derlendiğini anlamak güç. Bir uslamaya gidecek olursak rahatlıkla: “Kul Himmet'im müridim Pir Sultan'a” biçiminde yazmış olabileceği düşünülebilir.
Kul Himmet’in türbesinin bulunduğu ve kurucusu olduğu Tokat’ın Almus ilçesi Varzıl (Görümlü) köyünden İrfan Çoban’ın Kul Himmet üzerine yaptığı derleme çalışmaları.  herşeye rağmen, İrfan Çoban’ın yaşadığı bölgeden derlemiş olduğu Kul Himmet söylenceleri ve yeni şiirler oldukça önemli bulunmaktadır. Bunlar sayesinde Kul Himmet’in soyunu sopunu saptayabildiğimiz gibi, onun Anadolu Kızılbaşlık tarihindeki onurlu yerini öğrenebiliyoruz.
Biz incelememizde bu ham, yeni ve otantik bilgileri gördükten sonra, büyük Kızılbaş ozanı ve dedesi Kul Himmet hakkında fazla olmayan diğer çalışmaları da inceleyip, nesnel bakış açısıyla değerlendirme çabasına girmiş olduk. Ama eğer İrfan Çoban’ın bu yeni derlemeleri olmasaydı, bugüne kadarki yanlış tarihleme ve değerlendirmeleri düzeltmek olası değildi. Bu bakımından kendisine teşekkür etmeyi zevkli bir görev biliyoruz.  
Tarihsel durum bu iken, C. Öztelli'nin Şah Abbas'ın Kızılbaş propagandası için; “O da Şah İsmail gibi Türkçe nefesler yazarak Anadolu'ya göndermiştir'' diye hüküm yürütmesi tamamıyla desteksizdir.
 Besati'nin “Menakıb'ül- esrar Behçet'ül-ahrar” elyazmasında iki nefesini zikrettiği Kul Adil'in, -salt kendi elindeki elyazması kopyasında Şah Adil tapşırmasıyla sözü edilen şiirler yazıldığı için- Şah Abbas'ın kendisi yani ozanlık takma adı olduğunu ileri sürmesinde (agy. s. 282-285) doğruluk payını kesin olduğu söylenemez. Kitabının önsözünde (s.6-7) “...Tarihin akışı içinde yetişen Bektaşi Şairlerinin hayat hikayeleri, tarih sırasına göre, Bektaşi gelenekleri göz önüne alınarak belgelere dayandırılmıştır.
Bu şairlerin çağ ve çevre, yine belgelerle tespit edilmiştir” diyen Turgut Koca'ya sormak gerekir: Turgut Baba,alevilik siyasetinin Şah Hatayi ve Pir Sultan'dan sonra üçüncü büyük ozanı Kul Himmet'i hangi belge ile Yeniçeri ocağından yetişmiş ve oradan emekli olduğunu saptadınız? Mücerret olduğunu nasıl uyduruyorsunuz? alevi düşmanı Osmanlı'yı kendi devleti olarak görmeyen Kul Himmet, nasıl yeniçeri ocağından olur? Bu Kul Himmet Dede'ye yapılacak en büyük iftira, en büyük kötülüktür.
Yeniçerilerin Alevi-Bektaşi inançlı olması belirleyici öge olamaz;alevileri ezen bir devletin askeri gücüdür o ve bu güç ezilen topluluklar için kullanılmıştır. Yeniçerilerin Bektaşiliğini öne çıkarmak için Dede Kul Himmet'i yeniçeri emeklisi yapmak, Pir Sultan Abdal'ı Rumeli'nde Osmanlı akıncılarıyla fetihlere çıkarmak (agy. s. 145) safdillik değilse kasıtlıdır;
bir Bektaşi babasına yakışmaz!Bu şiiri Hacı Bektaş Müzesi Kitaplığındaki 137 Numaralı bir cönkte bulduğunu söyleyen Cahit Öztelli (agy. s.28-29), tamamını kitabın sonunda verdiğini kaydettiği halde orada bulunamamıştır. Her iki destanda da işlenen konu, Yemini'nin 1519 yılında manzum olarak yazmış olduğu, Ali'nin erdemlerini, kerametlerini açıklayan “Fazilet–nâme” adlı yapıtında daha geniş biçimde anlatılmıştır. Kul Himmet'in elinde bir Fazilet–nâme'nin bulunduğu, daha sonra vereceğimiz “Yanık Kitap” olayı ve içinde bu yapıtın özetini saptadığımız bir şiirden anlıyoruz. Hatayi'nin de ayni kitabı görüp okuduğu muhakkaktır. Ancak örnek verdiğimiz destansi şiirini, daha önce belirttiğimiz gibi, çocukluk döneminde yazmış olması olasılığı, Yemini'nin yapıtından çok önce Ali'nin bu kerametlerinin kesinlikle geleneksel olarak bilindiği ve çeşitli biçimlerde işlendiğini gösterebilir. Yemini bütün bu bilinen ve işlenen konuları toplayıp kitaplaştırmıştır.  Şah İsmail'in 2. Bayezid'e mektup yazarak, Osmanlı sınırında bir süre oturup müridlerinin kendisini ziyaret etmesi için izin istediğinde; Osmanlı Padişahı Şah’ın Balım Sultan ile karşılaşmasını önlemek için onu, tarikata girmek bahanesiyle İstanbul'a çağırmıştı. şiirinden de anlaşıldığı gibi Hatayi ona büyük önem vermektedir. Öyle görünüyor ki İrfan Çoban, elyazması eski cönkler ve defterlerde gördüğü şiirleri Türkçe yazıya çevirirken, okuyamadığı dizeleri uydurma yoluyla kendisi tamamlamıştır.
Kul Himmet’in yaşamı boyunca gezdiği yerleri anlatan bu önemli şiirde geçen, fakat yanlış okunmuş yer isimlerini düzeltmek ve tamamlamak için çok zorlandık. Kuşkulu olduğumuz sözcüklerin yanına (?) koyduk. Şiirin konusuyla hiç ilgili görünmeyen, hatta bir anlam bile verilecek durumda olmayan bazı uydurma dörtlüğü şiirden çıkarma zorunluğu duyduk: Ali'ye yakarı tarzında olan bu uzun şiir, ölçüsüz kafiyesiz ve anında akla gelen iyi dilek ve duaların söylendiği şatiyye gibi şiirsel bir gülbenktir. Ayrıca anımsatalım ki, dörtlük sonlarında yinelenen 'Ya Ali Meded' çağrısı, bugün de tüm İsmaili Alevilerin güncel yaşamında, aralarındaki 'Ali kurtarsın, Ali yardımına yetişsin!' anlamında selamlaşma söylemidir. Kul Himmet Dede'nin bu nefesi, Cemlerde gülbenk olarak okunurken dedelerin bazı yeni adlar eklemiş oldukları anlaşılıyor

İBRAHİM ASLANOĞLU’NA GÖRE KUL HİMMET :
Divriğ’in örenek köyünde doğdu ve orada öldü doğum ve ölüm tarihi belli değil,doluyu gerçek kul Himmetten almış üstat tanımıştır meşhur kul Himmet le Aşık ibrahimi bir birinden ayıran fark üstadım kelimesidir kul himmet üstadım mahlaslı şiirler kul himmetin değil aşık ibrahim indir

CAHİT ÖZTELLİ’YE GÖRE KUL HİMMET :
16.yy sonlarında Tokat-Almus ilçesi Görümlü(varzıl) köyünde doğdu 17. yy ilk yarısında öldü coşkulu şiirleri vardır Hatayi ve Pir sultandan sonra gelen 3.cü büyük alevi-Bektaşi şairidir pir sultan ile yakın arkadaştı,pir sultanın asılması ile uzun süre saklandı .Şiirlerinde alevi tarikat kurallarını her kültür seviyesinden alevi-bektaşi lerin anlayacağı sadelikte yazdı çok çileli bir hayatı oldu.

MUSTAFA KEMAL(derleme yapan) A GÖRE KUL HİMMET :
Ölümüyle ilgili kesin bilgiler olmamakla beraber, uzun süre kaçak yaşayıp köyünde vefat ettiği tahmin edilmektedir. Kul Himmet’im mürit idim Dehman’a Özüm ulaştırdım sahip-zaman İradet getirdim Şah Tahmasb Han’a Hüseynîyiz mevâlîyiz ne dersin adlı İki ayrı şiirinde:Yetiş İmam Abbas cenab-ı âlim Onlardan gayri kimim var benim Deli gönül Şah Abbas’ı arzular Her andıkça azalarım sızılar Yakarışlarıyla Şah Abbas’tan yardım istiyor ve ona ziyareti tasarlıyor. Burada amaçladığı kişinin I.Şah Abbas mı (1587–1628), yoksa II. Şah Abbas mı (1642–1667) olduğu pek açık değildir. İkisinin arasında Şeyh Safi var(1628–1642).Ondan söz etmediğine göre bu I.Şah Abbas olmalı.
.Menâkıbü’l-Esrar Behçetü’l-Ahrâr’ın yazıldığı tarihte Kul Himmet hayatta idi. Hatayî, Pir Sultan, Kul Adil, Kul Mazlum ve Şah Adil’le beraber onun şiirleri de bu kitap da yer aldı

ANSİKLOPEDİK BİLGİLERE GÖRE KUL HİMMET :
Kul Himmet, 16. yüzyılda yaşamıştır. Mezarı, doğduğu yer olan Sivas'ın Divriği ilçesinin köyündedir. Alevi-Bektaşi tarikatının Erdebil Tekkesi’ne bağlı Safeviye koluna bağlı olduğu öne sürülür. Yaşadığı dönemde, Pir Sultan ve Şah Hatayî’yle adı anılmıştır ve yedi ulu ozan 'dan biridir. İnancından dolayı çileli bir hayat geçirdiği, zindanlarda yattığı söylenir. Ölümüyle ilgili kesin bilgiler olmamakla beraber, Pir Sultan’ın 1560’da asılmasından sonra uzun süre kaçak yaşayıp köyünde vefat ettiği sanılmaktadır. Sevgi, barış, dostluk temli nefesler söylemiştir: Pir Sultan Abdal yolunda yürüyen bir gizemci halk ozanı Kul Himmet. Kimi araştırmacılar "Kul" sözüne bakılarak, Kul Himmetin Yeniçerilerden olabileceğini ileri sürüyorlar. Çoğunlukla yaşamıyla ilgili bilgilerin eksikliği dikkati çekiyor. Kimi derlemeciler, son araştırmalarla ozanın yaşamının bir ölçüde aydınlığa  kavuştuğunu yazıyorlar. Buna göre Kul Himmet, Tokat’ın Almus ilçesine bağlı Varzıl (yeni adı Görümlü) köyünde doğmuş, orada gömülüymüş, soyundan gelenler de aynı köyde yaşıyormuş.Gene söylendiğine göre, Kul Himmet, Pir Sultan Abdalla birlikte siyasal nitelikte olaylara karışmış, Anadoluda Safevilerin egemen olmasından yana çıkmış, Pir Sultanın asılmasından sonra da yerine geçmiştir. Nefesleri, bütün Alevi köylerinde söylenegelmiştir. Coşkulu, tutkun, içten, tutarlı bir ozan.

TUĞRUL ASİ BALKAR(makamı sır olan koca Kul Himmet) :
Türk halk şairi. Pir Sultan Abdal’ın izinden gitmiştir.Yaşamı üstüne bilgi çok azdır. Son araştırmalar Tokat’ın Almus ilçesine bağlı Varzıl (şimdi Görümlü) köyünden olduğunu, mezarının aynı yerde bulunduğunu ortaya koymuştur. Pir Sultan Abdal’ın müridlerindendi. Siyasal olaylara karıştı, İran’a giderek Şah Taşmasp’la ilişki kurdu. Pir Sultan Abdal’ın Sıvas’ta asılmasından sonra onun mücadelesini sürdürdü. Bir kaynağa göre de, Şii Safevi Devleti’nin Anadolu’da egemen olması için Osmanlılara karşı çalıştı. Kul Himmet Alevi-Bektaşi Türk halk edebiyatının en ünlü şairlerindendir.ustası Pir sultan abdal’ın çizgisini izlemiş, onun etkisi altında kalmıştır. Böyleyken nefeslerinde kendi havasını koruduğu, güçlü bir şair oldu görülür. Günümüze ulaşan yaygın ünü, “ayn-ı cem”lerde şiirlerinin okunması da bunu kanıtlamaktadır. Şiirlerindeki didaktik hava hemen görülse de ince bir lirizm, içli bir söyleyiş dinleyeni sarsar. Bütün önemli zümre şairleri gibi onun da geniş bir din, tarikat ve tarih bilgisine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Alevi ve Bektaşiler’ e ilişkin terimlere, Ali, Musa, Tur dağı, İsrafil, Mikail, Hüseyin gibi adlara şiirlerinde sıkça rastlanır.

“KUL” ADINI TAŞIMASINDAN DOLAYI KUL HİMMET :
Bir bektaşi babası olan Turgut Koca kul himmetin isminin başında kul kelimesinden yola çıkarak Kul himmetin yeniçerilikten emekli olan biri olduğu osmanlıya hizmet ettiğini yazmaktadır halbuki kul himmet osmanlı ile barışık olmayan kişidir aynı kişi bir yeniçeri ve mücerred (evlenmemiş) olduğunuda öne sürmüş ise de, Kul Himmet’in Tokat bölgesinde yaşadığı bir ailesi olduğu artık bilinmektedir.Yaşadığı dönemin yaklaşık 1495-1585 yılları arasında olduğu söylenmektedir. Alevi-Bektaşi şiir geleneğinde yedi ulu ozandan biridir.Bazı araştırmacılar gerçek tenmi yoksa bir saptırmaca yapmak içinmidir bilinmez kul himmetin mücerret(hiç evlenmemiş) olduğunu öne çıkarmaktadırlar

KUL HİMMET OCAĞI :
Kul Himmet Ocağı’nın merkezi Tokat’ın Almus ilçesi Görümlü (Varzıl) Köyü’ndedir. Kul Himmet Ocağı dedeleri bu köydedir. Yedi Ulu Ozandan biri olan Kul Himmet’e ilişkin bir çok menkıbe ve deyişleri yüzyıllardır dilden dile dolaşmaktadır. Bu ocağın Tokat ve çevresinde bir çok talibi bulunmaktadır
DİĞER ARAŞTIRMACILARA GÖRE KUL HİMMET :
diğer araştırmacılar 2 varsayımla hareket ederler.
1. VARSAYIM:
1402 yılında Timur’un İran’a götürdüğü Türkmenlerden daha sonra Anadoluya geri dönen birinin Kul Himmetin ailesi olduğu kanaatıdır.
Kul Himmet'in dedeleri, Hoca Ali döneminin sonlarında, Timur'un Anadolu'dan getirip Erdebil'de bıraktığı Alevi Türkmen tutsakların, yani Sufiyan–ı Rum'dan bir kısmının geri dönüşleri sırasında birlikte gelmiş olabilirler. Şeyh Safi Buyruğu'nu kabul edip ona bağlanmasının nedeni, sözlerinin İmam Cafer'den gelmesinden ve onu temsil etmesindendir.
2.VARSAYIM :
Kul Himmetin Tokat civarında hayatını sürdürdüğü şeklindedir,yaşadığı dönemde İran’da şah Tahmas hüküm sürmekteydi Anadoluda celali isyanları devam ediyordu o dönemde yazılan dini şiirlerde şah kelimesinin çok geçmesi safavi hükümdarlarını çağrıştırdığı sanılmaktadır fakat kul himmetin kastettiği şah Hz.Ali dir Bilgeliği ve kerametleri ile Hacı-Bektaş-i veli tüm Anadolu’daki aşıkları etkilemiştir inanışa göre aşık olmak için ya usta yanında yetişmek yada pir elinden dolu içmektir.kul himmette hacı Bektaşı veliden çok etkilenmiştir.Bazı araştırmacılar kul himmetin erdebil tekkesine bağlı olduğunu yazarlar fakat kul himmetin pir olarak Hacı Bektaş veliyi görmesi onun erdebil tekkesine bağlı olmadığını gösterdiğini iddia ediyorlar.Safevi devleti kendi ideolojisini yaymak istemiş ve bu nedenle Anadoluda çeşitli isyanlar çıkmıştır bunlar şah kulu isyanı,bozok isyanları,celali isyanlarıdır.bu isyanlar çok kanlı bastırılmıştır

ALEVİLİĞİ ETKİLEYEN AKIMLAR :
alevilik 14.yy da 2 önemli akımla tanışmıştır,birincisi hurufilik diğeri erdebil tekkesinin yaygınlıkla kullandığı 12 imamı öne çıkaran düşüncelerdir.kul himmetle erdebil tekkesine arasında bağ olduğuna bazı araştırmacılar inanmamaktadırve bunu şöyle açıklamaktadırlar kul himmet bir çok nefesinde Hacı Bektaş veliyi överek bektaşiliği yüceltmiştir halbuki bektaşi tarikatı ile safevi tarikatı bir birine rakiptir.

HURUFİLİK:
kimi araştırmacılara göre ayrı bir din kimine göre mezheptir yada tarikattır araştırmacılar hurufiliğin harflerden anlam çıkarma işi olarak olarak tanımlarlar felsefe ansiklopedisinde hurufilik harflerden dinsel anlam çıkaran iran kaynaklı bir öğreti olarak bilinir Britannica da yer alan tanımda harf ve rakamların çeşitli yorumları üzer,ne kurulu bir inanç dizisidir. Huruf arapçada harf demektir.

ORTAK GÖRÜŞLER :
Çeşitli mahlaslarda kul himmet şiirleri bulunması kafalarda karışıklık yaratmakta yaşantısı hakkında karışıklık bulunmaktadır bir görüşe göre kul himmet pir sultan asıldıktan sonra kaçak hayatı yaşamış fakat şiirlerini yazarak mücadelesine devam etmiştir yakalanmamak için şiirlerinide sık sık mahlas değiştirerek yazmıştır.
Bir görüşe göre Eas doğum yerinin Divriği nin örencik köyü olduğu fakat kaçak hayatını dağlarda ve Almus’un Görümlü(varzıl) köyünde devam etmiş ve orada ölmüştür mezarı o köydedir çok çileli bir hayatı olmuştur.
 Köylüleri bektaşi tarikatının erdebil tekkesinin safaviye koluna bağlı olduğunu söylerler fakat araştırmacılar safavi tarikatı ile bektaşi tarikatının bir birine zıt olduğunu yazmaktadırlar.

köylüler kul himmetin evli olduğunu iddia etmektedirler fakat bazı araştırmacılar kul himmetin hiç evlenmediğini hayatının çoğu dağlarda saklanmakla geçtiğini fakat köylerde eğitime önem vererek alevi öğretisini öğrettiğini söylemektedirler. 
Evliliği ile ilgili her hangi bir kayıt bulunmamaktadır esasen folklor araştırmacısı olan Cahit Öztelli ve İbrahim Aslan oğlu dışında tarihi araştırma yapan ve tam kaynak tesbit edilemeyen bir çok yazı vardır. 

Aynı köyden olan derleme yapan İrfan Çoban yazılı kaynak olmadan söylencelere dayalı derlemeler yapmıştır ,fakat söylenceye dayalı derlemeler her zaman gerçeği yansıtmayabilir kul himmetle ilgili bilgilerin çoğu Osmanlının sık sık kul himmetin evine yaptığı baskınlarda yok edilmiştir yazılı tarihi kaynak çok kıt olduğu için bir yerde tıkanmaktadır kul himmet hakkında yazılı kaynak çok azdır çoğu bilgiler söylenceye dayanmaktadır.
 Umarım yeni nesiller inanışlarını ve inanış kaynaklarını unutmaz bu tip bilgileri zihinlerinin bir köşesinde depolarlar


KUL HİMMET'İN  HZ ALİ SOYU İLE İLİŞKİSİ
ŞAH İSMAİL’ in mensup olduğu Safavi soyundan geldiğine dair kaynaklar vardır. Kul Himmet’ in geldiği Safavilerin soyu Saadat-ı Hüseyniye’ den yani İmam Ali Oğlu İmam Hüseyin soyundan gelmektedir. 
Şah İsmail’in soyunun da 32. Göbekten İmam Ali’ye ulaştığı bilinmektedir. Kul Himmet ile kardeş torunlarıdırlar. (kaynak ‘’ Pir sultan ‘ın Dostları’’ Cahit Öztelli)
Şah İsmail (Hatayi) 1488 yılında babası Haydar, Şirvan hükümdarı ile yaptığı savaşta öldürülünce yerine geçmiştir. Kendisi 1514 ‘te Osmanlı padişahı Yavuz’a Çaldıran’da yenilince yerine oğlu Şah Tahmasb (1524 yılında geçer. 1576 yılına kadar kudretli bir hükümdarlık sürdürür. Kul Himmet bu iki hükümdarın dönemlerinde yaşamıştır.
İmam Hüseyin ‘in torunları nasıl Arap Yarım Adası’ndan Horasan tarafına geldiği akıllara gelmektedir.
Altıncı İmam; İmam Cafer’ üs Sadık 699 yılında doğdu. İmam Bakır’ın ölümünden sonra Aleviler Cafer ‘üs Sadık’ı imam kabul ettiler. Arap olmayanlara köle muamelesi yapan Emeviler yüzünden, diğer müslüman uluslar, genellikle Ehlibeyt yandaşı oluyor ve Hz. Ali soyunu tutuyorlardı. Bu nedenle Ehlibeyt yandaşları İran’da ve Horasan dolaylarında hızla çoğalıyordu. Bunların düzinelerce çocukları olmuş, geniş bir soyağacı oluşturmuşlar. Hacı Bektaş ‘ın baba yanından olmasa bile ana yanından bu soyla ilşkisi olabilir.Ana yanından bağlantı kurma ve soy yürütme olgusu Hz. Muhammet döneminde Fatıma ile başlamıştır. (kaynak‘’Anadolu Aleviliğinin Kültürel Kökeni ‘’ Rıza Zelyurt sayfa 151 )
Yukarıda yazılanlardan da anlaşıldığına göre Kul Himmet 32. Göbekten Hz. Ali’ ye ulaşmaktadır. (kaynak ‘’serceşme dergisi’’ Hüseyin Elmas )


 Derleyen : Gazi Polat

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.