DEDELER SİZ YAĞMADANMI GELDİNİZSünnilkte tarikat ve cemaatler cennet vadi ile halkı sömürürken ,Alevilikde de görevini çıkar için kullanan dedeler var,Kul Himmet'in dedelik makamını kötüye kullanan dedeler için söylediği sözler.Size soruyor;Dedeler siz yağmadan mı geldiniz?Dede kılığına girmiş bazı çıkarcılara laf söylediğimizde bize dedelere hakaret ediyorsunuz diye höykürüp, bizleri hedef gösteren çıkarcı sahte dedelere, Pir Sultan Abdal pirimiz yüzlerce yıl öncesinden bakın nasıl seslenmişHer dönemde aleviliği kullanıp bu yolun taliplerini sömürenler varmış, bu güne kadar bu inancı sömüren, dede kılığına girmiş molla imamlara gelsinGerçek pirlerimize Aşk ileBölük bölük olup giden dedelerDedeler siz yağmadan mı geldinizBölük bölük olup gelen dedelerDedeler, siz yağmadan mı geldiniz?Dedelik edersin gezdiğin yerdeMuzurluk edersin azdığın yerdeYarmayı bulguru sezdiğin yerdeDedeler, siz yağmadan mı geldiniz?Şeriattan tarikata erdinizHakikatın evin nerde gördünüzBir düğeyi yardı, yedi dördünüzDedeler, siz yağmadan mı geldiniz?Haramilik dedelikten iyi mi?Biz varamadan tuttuğunuz toyu mu?Yardığınız anbar mıdır kuyu mu?Dedeler, siz yağmadan mı geldiniz?Halifelik nişanı var börkündeÇok keramet vardır san kürkündeArpa mıdır, buğday mıdır terkindeDedeler, siz yağmadan mı geldiniz?Pir Sultan’ ın bu sözüne küstünüzHasım olsun hırka ile postunuzTalipleri damızlıktan kestinizDedeler, siz yağmadan mı geldiniz?(Bu şiir Kul Himmet üstadımıza da mal edilmektedir, çağdaş olan pirlerimizin hangisinin söylediğinden daha önemli olan, ne söyledikleridir.)( Bu şiiri, muhabbetimiz de bana hatırlatan piro Mehmet Koçak’ a (Ozan Gerçeki) Aşk ile
Gazi Polat blog spot
30 Mayıs 2024 Perşembe
DEDELER YAĞMADANMI GELDİNİZ?
26 Mart 2023 Pazar
KILICDAROĞLUNUN SOYU KILIÇDAROĞLU KİM
KEMAL KILICDAROGLU NUN SOYU KILIÇDAROĞLU KİM
Kemal Kılıçdaroğlu: “Bahçeli test istemiş, kabul. Ama bir şartım var; beraber yaptıralım, kimin ne olduğu çıksın ortaya. Ben kim olduğumu çok iyi biliyorum, herkes gibi benim de kimliğim şerefimdir! Ve bu kadar merak ediyorsa, kendisine birkaç ipucum da var...”
FEVZI IŞ BASARAN
Sayın @kilicdarogluk ‘nun dedesi Seyyid Mahmûd-ı Hayrânî, Selçuklu devlet adamlarından Mesud Paşa'nın oğludur
Istanbul müftulugu kayitları Kuyud-i kadimede Seyyit mahmut hayrininin torunu
Sayın Kılıçdaroğlu’nun soyu,Büyük Selçuklu İmparatorluğu’na dayanıyor,yani Osmanlı’dan da eski
Eski Turk tarih kurumu baskani Yusuf Halacogluda yazdigi kitabinda ayni bilgilerden bahsediyor,ayrica kureysen ocagindan oldugunu Osmanli da baba alyas isyanlari sonucu Konya Aksehirden Doguya sürgün edilen oguz boylarındandır diyor.
Böyle bir aile geçmişi olan birini daha duymadım
"KILIÇDAROĞLU PEYGAMBER SOYUNDAN GELİYOR"
CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, partisinin genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun şeceresini açıkladı.
CHP Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt, partinin genel başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu'nun ilk kez şeceresini açıkladığını belirterek,
"Peygamber soyundan gelen, Kureyşan aşiretinden gelen, dini bütün,
İslamiyet'i çok iyi benimsemiş, Seyit soyundan geliyor. Seyit sülalesinden
geldiği için de genel başkanımız, dini bütündür, ibadetini evinde, Allah'a
karşı yapar" dedi.
Öğüt, CHP milletvekilleri Muharrem Işık, Hasan Akgöl, CHP Parti Meclis Üyesi
Ümran Köksüz ve CHP Erzurum İl Başkanı Tacettin Kızıloğlu ile parti binasında
basın toplantısı düzenledi.
Son dönemlerde Kılıçdaroğlu üzerinden partiyi yıpratmaya yönelik, Dersim
olaylarıyla ilgili, "Dersimli Kemal" şeklinde yorumlar yapıp,
partinin ve genel başkanın yıpratılmaya çalışıldığını anlatan Öğüt, şunları
kaydetti:
"Erzurum'dan, Kemal Kılıçdaroğlu'nun şeceresini açıklıyorum.
KEMAL KILIÇDAROĞLU, KUREYŞAN AŞİRETİNİN OCAĞININ İNSANIDIR. Kureyşan aşireti de Hz. Peygamber Efendimizin aşiretidir.
O zaman Emeviler ve Abbasiler dönemindeki savaşlardan, Peygamber Efendimizin soyu kırılmasın diye gençler Horasan'a geldi.
Horasan, Türkmenistan, Afganistan, İran Horasan'ıdır.
O Horasan'dan daha sonra genel başkanımızın sülalesi, Konya'nın Akşehir ilçesine geldi.
Akşehir ilçesinde şu anda Seyit Mahmut Hayrani dedesidir.
Hayrani'nin Akşehir'de türbesi vardır, Mevlana'nın talebesidir.
Hz. Mevlana'nın yanında
yetişmiştir ve Seyit sülalesinden geldiği için o sülale genişlemiştir."
Bu sülaleden gelenlerden Hızır Bey'in de İstanbul'un ilk kadısı olduğunu
vurgulayan Öğüt, "Daha sonra Hızır Bey, Fatih Sultan Mehmet'in
sadrazamlığını yapmıştır.
Genel başkanın şeceresi bu.
Nedir genel başkanın şeceresi? Peygamber soyundan gelen, Kureyşan aşiretinden gelen, dini bütün, İslamiyet'i çok iyi benimsemiş, Seyit soyundan geliyor.
Genel başkanımızın bu yanını kimse bilmiyor. Seyit sülalesinden geldiği için de genel başkanımız, dini bütündür, ibadetini evinde, Allah'a karşı yapar" diye konuştu.
"Böyle köklü, soylu bir aileden gelen genel başkanıma
laf atanları kınıyorum"
Kılıçdaroğlu'nun daha önce umreye gittiğini belirten Öğüt, şöyle devam etti:
"Umresini yapmıştır, ibadetini yapmıştır. Benim de hacca gitmem için beni
teşvik edenlerden birisidir. Bu nedenle genel başkanımıza farklı farklı yorum
yapanlar var ama Peygamber Efendimizin soyundan gelen, yani Ehli Beyt soyundan
gelen insanın artık muteber bir insan olduğunu herkesin bilmesini istiyorum.
Bunu sayın genel başkanımız mütevazilik gösteriyor, söylemiyor ama ben
söylüyorum. Böyle köklü, soylu bir aileden gelen genel başkanıma laf atanları
kınıyorum ve bunu kabul etmiyorum. Bunu Türk halkının bilmesini istiyorum. Bundan
sonra genel başkanımıza daha çok saygı duyulmasını, genel başkanımıza daha çok
itimat edilmesini ve güvenilmesini istiyorum."
Bir gazetecinin, "Seçim döneminde gerilim bekleniyor mu" sorusu
üzerine Milletvekili Işık da gerilimden uzak durarak, gerilimin tarafı
olmayacaklarını belirterek, seçim döneminde iktidardan gerilimi her zaman
beklediklerini, çıkabileceğini söyledi.
http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/146641/_Kilicdaroglu_Peygamber_soyundan_geliyor_.html#
Kılıçdaroğlu hakkında bilinmeyen tek gerçek
Kemal Kılıçdaroğlu, tarihsel olaylara meraklı bir politikacı.
Sürekli okuyup, araştırmalar yapıyor. Kitaplarda okuduğu
ilginç bilgileri, bulduğu belgeleri, fotoğrafları benimle paylaşmasından hep
keyif aldım. Bir gün sohbet ederken söz Dersim’den, Zazalar’dan açıldı. “Size
bir zarf göndereceğim; içindeki bilgiler ilginizi çekebilir” dedi. Bir gün
sonra zarfı aldım. Okudum. Ne mi yazıyordu?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun gönderdiği zarftan 15 sayfa çıktı.
Bunlar TRT Avrasya televizyonunda yayınlanan bir programın kağıda dökülmüş
(tape edilmiş) haliydi.
Programın sunucusu Prof. Dr. Alemdar Yalçın’dı.
Kamuoyu Prof. Yalçın’ı; Rahşan Ecevit’in onu DSP genel başkanlığına aday
çıkarmasıyla tanıdı. Oysa kendisi; yıllardır Osmanlı tahrir ve mühümme
defterleri üzerine çalışmış; yurt dışı üniversitelerde bulunmuş; Türk Kültürü
ve Hacı Bektaşi Veli Merkezi Müdürlüğü’ne başkanlık etmiş; üniversitelerde
dekanlık, rektörlük yapmış bir akademisyendi.
Halen Türkiye Bilimsel ve Kültürel Araştırmalar Merkezi Başkanı’ydı.
TRT Avrasya televizyonunda Türk kültürü üzerine konuklarıyla sohbet ediyordu.
Bana gönderilen program çözümüne göre konu; Kureyşan (Kureyş) Ocağı idi.
Yani Kemal Kılıçdaroğlu’nun soyunun geldiği Kureyşan Ocağı.
Kılıçdaroğlu ailesi Tunceli Nazımiye, Ballıca Köyü’ndendi.
TV programında; Tunceli’deki Kureyşan Ocağı’nın son temsilcilerinden Dede Zabit
Güler; Kureyşan Ocağı’nın Gaziantep ve Adıyaman koluna bağlı Zülfikar Dedeoğlu
ve Kureyşan Ocağı’nın Gaziler kolunun temsilcisi Zeynel Ertekin vardı.
Bakalım ne demişlerdi…
Kökeni neresi?
Prof. Alemdar Yalçın TV programını şu sözleriyle açıyor:
“Kureyşan Ocağı’yla Anadolu’da bir geziye çıkalım. Ama öncelikle sizden
istediğim bir şey var; lütfen geçmişin bir takım tanımlamalarıyla günümüzü
yorumlamayalım. Çağımızın getirdiği bilimsel verilere dayanarak, önyargılardan
arınmış olarak dikkatli dinleyelim.”
İlk sözü Tuncelili Kureyşan Ocağı’ndan Dede Zabit Güler alıyor:
“Kureyşan Ocağı demek Horasan demektir. Kureyşan, Horasanlı demektir.
Horasan’ın Seydi şehrinden çıkıp Erzurum üzerinden -eski ismi Kızıl Kilise-
yeni ismi Nazimiye’nin Zeyrek Köyü’ne yerleşmişlerdir. Selçuklu Hükümdarı
I’inci Alaeddin Keykubad döneminde geliyorlar. Keykubad Paşaköy’de oturuyor ve
Horasan’dan gelenleri huzuruna çağırıyor.”
Prof. Yalçın devreye girip masa üstündeki bir belgeyi göstererek şöyle
konuşuyor:
“Alaeddin Keykubad ve daha sonra bazı Osmanlı Padişahları Kureyşan Ocağı’na
Diyarbakır, Erzincan, Adıyaman, Elazığ, Gaziantep, Tunceli yöresinde besicilik
yapması için izin belgesi veriyor. Ceylan derisi üzerine yazılmış bu belge işte
elimizde mevcuttur.”
Elindeki 6 metre uzunluğundaki soyağacını gösteren Prof. Yalçın, bu belgenin
renkli fotokopisinin Kemal Kılıçdaroğlu’nda da bulunduğunu söylüyor.
Bu belgeye göre, merkezi Tunceli olan Kureyşan Ocağı’na bağlı 12 kol vardı.
1) Delsinler-Delihasanlar kabilesinden Horembey adıyla anılan oymağın başı
Cafer;
2) Alan kabilesinden Burkent oymağı ve başları Teymur;
3) İlyas kabilesinden Han adıyla tanınan oymağın başı Hüseyin;
4) Milli kabilesinden Bozkır oymağının başı Muhammed;
5) İzol kabilesinden Üç Ayak oymağı ve başları Abdullah;
6) Haydaran kabilesinden Bedirhan oymağı ve başları Ali;
7) Karsan kabilesinden Hançer oymağının başı Mustafa;
8) Lal kabilesinden Baykara oymağından İbrahim;
9) Çakır Tahir kabilesinin başı Mahmut;
10)Dedo kabilesinden Börek Uzun oymağı ve başları Muhammed;
11)Zurvet kabilesinden Duvar Dana oymağından Yusuf;
12)Medin kabilesinden Dik Kınalı oymağın başı Abbas.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun ailesi, Kureyşan Ocağı’nın Haydaran Aşireti’ne mensuptu.
“Konya-Tunceli etle tırnak gibiydi”
Programda söz alan Kureyşan Ocağı Gaziantep, Adıyaman koluna mensup Zülfikar
Dedeoğlu şu bilgileri veriyor:
“Benim edindiğim bilgilere göre de ilk Nazımiye Zeyrek Köyü’ne yerleşiliyor.
Bazı olaylar nedeniyle bazı kollar buradan göç ediyor; Gaziantep’in Şaraküstü
(Şehre Küstü) mahallesine yerleşiyorlar. Daha sonra besicilik yaptıklarından
Yavuzeli kazasının Kayabaşı Köyü’ne göçüyorlar. Burada halen Kureyşan türbesi
var. Bülbül Köyü’nde de türbemiz vardır.”
Zülfikar Dedeoğlu, Adıyaman Terman, Kuşakkaya, Kındıralı yerleşkelerine nasıl
göç edildiğini; bugün hala Adıyaman ve Malatya’daki Kureyşan Ocağı’na bağlı
aşiretlerden bahsettikten sonra Prof. Alemdar Yalçın, Kureyşan Ocağı’nın Konya
ve Akşehir’deki bulunuş hikayesini bir tespitte bulunarak şöyle anlatıyor:
“Tunceli ile Konya ilişkisini sözlü gelenekte duyduğumuzda inanamamıştık. İşte
bu bizim tarihimizi nasıl ihmal ettiğimizin en önemli göstergesidir. Size bir
doktora tezinden bahsedeceğim; ‘Ortaçağ Anadolu’sunda Göçebeler ve Osmanlılar’
Rudi Paul Lindner isimli araştırmacı 1500 tarihli Osmanlı tahrir defterlerine
girerek Kureyşan Ocağı’nın Konya’daki izlerini ortaya çıkardı. Konya ve Tunceli
o zamanlar etle tırnak gibiydi; ayrılmaz iki parçaydı. Kureyşan Ocağı’nın
bilginler kolu Konya’da yaşıyordu.”
Ve konu Kureyşan Ocağı’nın bilginler koluna geliyor.
Burada bir isimden bahsediyorlar: Seyyid Mahmud Hayrani…
Seyyid Mahmud Hayrani
Kureyşan Ocağı’nın en önemli temsilcilerinden Seyyid Mahmud Hayrani, bir süre
Hz. Mevlana’nın yanında kalmış, onun hizmetinde bulunmuş ve ondan feyz almıştı.
Mahmud Hayrani, daha sonra Akşehir’e giderek inzivaya çekilmek istemişse de
kapıldığı ilahi aşkın tesiriyle cezbeye tutularak dağlara düşüp, bir süre
dolaştıktan sonra Akşehir’e dönmüştü.
Hayrani’yi çok seven Hz. Mevlana, vefatına kadar onu hiç unutmamış, gelip
gidenlere hep onu sormuştu.
Pek çok kerametinden bahsedilen Hayrani, 1268 tarihinde vefat etmiş; Sultan
Dağı’nın eteklerinde, adını taşıyan, Sultan Mahallesi’ndeki türbesine
defnedilmişti.
Bakınız laf lafı açıyor; yazmalıyım; bu türbede mevcut, Türk tahta işlemecilik
ve oymacılık sanatının şaheseri olarak kabul edilen üç sanduka, Konya’da oturan
Alman Konsolosu’nun planıyla çalındı ve bunlar yurt dışına çıkarılırken ikisi
yakalanarak İstanbul’da Türk ve İslam Eserleri Müzesine’ne kondu. Çalınan diğer
sanduka ise halen Kopenhag İslam Eserleri Müzesi’nde sergileniyor!
Bir not daha eklemeliyim: Seyyid Mahmud Hayrani’nin türbesi 1960’da restore
edilmeye başlanmış sonra nedense yarım bırakılmıştır!
Evet, konumuzu dağıtmayalım.
TV programında, Kureyşan Ocağı önemli temsilcisi Seyyid Mahmut Hayrani’ye geniş
yer ayrıldı. Çünkü hayat hikayesine girildikçe altından, Fatih’in Sadrazamı
Sinan Paşa ya da Nasrettin Hoca gibi tarihimizdeki önemli isimler veya İstanbul
Kadıköy adının nereden geldiği gibi konular çıktı.
Kureyşan Ocağı mensubu Kemal Kılıçdaroğlu’nun akrabaları arasında bakalım daha
kimler vardı?..
Kemal Kılıçdaroğlu’yla Nasrettin Hoca akraba mı
Asıl adı, “Ahi Evren” idi.
Kendisine tutkuyla bağlı Anadolu Türkmenleri tarafından “Hace Nasreddin”
ismiyle bilindi.
Moğollar’a karşı mücadele verirken, 1261 yılında şehit oldu. Bu saldırıdan
kurtulan talebeleri, bugün bilinen esprili hikayelerini yaydılar ve
düşüncelerini Hace Nasreddin ismiyle yaşattılar.
Nasrettin Hoca, Seyyid Mahmud Hayrani’yle aynı dönemde yaşadı.
Bu mini bilgilerden sonra dönelim TRT Avrasya’daki programda sözün nasıl
Nasrettin Hoca’ya geldiği konusuna:
İstanbul’un ilk kadısı olan Hızır Bey (1407–1459), Kureyşan Ocağı’ndan Seyyid
Mahmud Hayrani’nin torunlarındandı. O da Sivrihisarlı’ydı.
İstanbul’un Kadıköy ilçesi ismini, kadılık yapan Hızır Bey’e bu yörenin Fatih
tarafından arpalık olarak tahsis edilmesinden almıştı.
Hızır Bey kadılık yaparken vefat etti.
Hızır Bey’in üç oğlundan biri, Fatih Sultan Mehmed’in sadrazamlarından Sinan
Paşa (1441-1486) idi.
Seceresi şöyleydi: Hoca Sinanüttin Yusufbin Hızırbin kadı Celaleddin bin Seyit
Mahmut Hayrani.
Sinan Paşa da Sivrihisarlı doğumluydu.
Genç yaşta devlet kadrosunun en üst makamlarına çıktı; Fatih Sultan Mehmed’in
Sadrazamı oldu.
Ancak hala bilinmeyen nedenle arası açıldı; idama mahkum edildi; araya alimler
girdi; İstanbul dışına çıkması şartıyla affedildi. Sinan Paşa da doğduğu
Sivrihisar’a gitti.
Parantez açıp yazmalıyım: Sinan Paşa’nın “Tezkiretü’l Evliya” adlı eserinin
üzerine kim doktora tezi yaptı biliyor musunuz; Celal Bayar’ın Türkolog torunu
Emine Gürsoy Naskali.
Konuyu fazla dağıtmadan TRT Avrasya’daki programda Prof. Alemdar Yalçın’ın
söylediklerine bakalım:
“İki değerli araştırmacımız Prof. Dr. Hasibe Mazıoğlu ve Prof. Dr. Mertol Tulum
çalışmalar yapmışlar ve Seyyid Mahmud Hayrani’yle Nasrettin Hoca’nın bağlantılı
olabileceğini söylüyorlar. Ama kesin bir kanıt yok. Seyyid Mahmud Hayrani’nin
Sivrihisar’dan yola çıkarak (yine bir Horasanlı olan) Hacı Bektaşi Veli’ye
gidişi; Sinan Paşa’nın Sivrihisar’a gelişi; Hızır Bey’in Sivrihisar’la
bağlantısı, tüm bunları bilim adamlarımızın araştırması gerekiyor.”
Nasreddin Hoca’nın Türkmenliği konusunda hiçbir araştırmacının kafasında tek
soru işareti yok.
Tuncelili olduğu için Kemal Kılıçdaroğlu’nun kimliği konusunda çoğu kişi
nedense önyargılı davranıyor. Dersimlilerin Horasanlı olduğunu; Zazaca’nın
Kürtçe olmadığını bu sayfada daha önce yazdım. (“Zazaca Kürtçe Değildir”
20.12.2009 Hürriyet)
Bakınız, kimsenin etnik kimliğiyle bir sorunum yok; kişi kendini hangi kimlikte
görüyorsa öyledir.
Benim karşı çıktığım önyargılardır.
KILIÇDAROĞLU SEYYİD Mİ
Doğu ve Güneydoğu’da neredeyse her ailenin kendisini, Hz. Muhammed’in akrabası
sayıp “Seyyid” dediğini yazıp bunun gerçek olamayacağını yazmıştım. (“Çakma
Seyyidler” 23.11.2008 Hürriyet)
Bu nedenle Kuşeyran Ocağı’nın “Seyyid” olup olmadığı konusunda temkinli
davrandım. Acaba Horasan Seydi’den geldikleri için mi “Seyyid” adını
aldıklarını düşündüm.
Bu notumdan sonra dönelim TRT Avrasya’daki programa…
Prof. Dr. Alemdar Yalçın program sonunda seyircilerin sorularına yanıt veriyor.
İzleyiciler; Hz. Muhammed’in mensubu olduğu Kureyş kabilesiyle, Horasan’dan
gelen Kureyşan (Kureyş) arasında akrabalık olup olmadığını merak ediyorlar.
Prof. Yalçın bu soruyu şöyle yanıtlıyor:
“(12 İmamlar’dan) İmam Musa Kazım’ın 24 çocuğu vardı. Bu 24 çocuğundan bir
kısmı kız alıp kız verme durumu dolasıyla Horasan’daki kabilelerle akraba oldu.
Yani bağlantı İmam Musa Kazım’a kadar gidiyor. Ancak bizim ele aldığımız
Kureyşan (Kureyş) ile Hz. Muhammed’in mensubu olduğu Kureyş aynı değil.
İlgilerinin olduğunu sanmıyoruz. Ya da şimdilik bilmiyoruz diyelim.”
Kılıçdaroğlu’nun Seyyid olup olmadığını bilmiyoruz.
Fakat bildiklerimiz de var:
12 İmamlar ile akraba olduğu düşünülen Kureyşan (Kureyş) Ocağı’nın nasıl
Müslüman olduğu belli miydi?
Evet, Zerdüşt/Yezidi olan Horasan’daki Deylaman (Dersim) halkı 873'te Müslüman
oldu.
917'de ise Caferi Sadık mezhebini / Aleviliği kabul ettiler.
13’üncü yüzyılda Moğol istilasından kaçıp Anadolu’ya geldiler.
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, “Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar
(1453-1650)” adlı çalışmasının 4’üncü cildinde Kureyş Ocağı’nın Oğuzlar’ın
Bozok kolunun Beğdili boyundan gelen Türkler olduğunu yazıyor.
Beğdili Türkmenler’i Anadolu’da geniş bir alana yayılmışlardı: Adana, Afyon,
Aksaray, Akşehir, Ankara, Antakya, Aydın, Antep, Birecik, Yozgat, Çorum,
Diyarbakır, İçel, karaman, Kayseri, Kırşehir, Kilis, Konya, Kütahya, Malatya,
Maraş, Mardin, Muğla, Niğde, Samsun, Sivas, Tarsus, Urfa.
Anadolu’daki Oğuz Boyları içinde Beğdili büyüklük olarak; Avşar, Yıva, Kayı,
Bayad’tan sonra beşinci sırada gelmekteydi.
Benzer çalışmayı Başbakanlık Arşivi Belgeleri’nde yapan Cevdet Türkay da,
“Oymak, Aşiret ve Cemaatler” adlı çalışmasında, Kureyş Ocağı’nın Akşehir
Sancağı’na bağlı olduğunu belirtiyor. Türkay da Kureyş Ocağı’nın Türkmen
olduğunu yazıyor.
Uzatmayalım:
Kim kendini hangi kimlikte görüyorsa odur.
Öncelik, insan olmaktır!
Kemal Kılıçdaroğlu etnik kimliğiyle değil Türkiye’ye vereceği hizmetle
değerlendirilmelidir.
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/14809205.asp
"HAZRETİ ALİ SOYUNDAN GELİYOR"
Eski ak pli vekil FEVZİ İŞBAŞARAN Kemal Kılıçdaroğlu'nun Hazreti
Ali'nin çocukları Hazreti Hüseyin ve Hazreti Hasan'ın soyundan geldiğini
söyleyen İşbaşaran, "Özal’ın vefatından sonra öğrendim ki Kemal
Kılıçdaroğlu, Hz.Ali’nin çocukları Hz.Hüseyin ve Hasan’nın soyundan geliyormuş.
Türkiye’de peygamber soyundan gelen iki aile varmış meğer.
Peygamber soyundan gelen iki aileden biri Kılıçdaroğlu ailesi diğeri benim çok
saygı duyduğum eski Urfa milletvekili Cenap Gülpınar ailesi (AK Parti Urfa
Milletvekili) Benim şeyh/tarikatlar gibi bir inancım yok ama bu aileler
var" dedi.
https://odatv4.com/kilit-isim-yazdi-31012119_m.html
23 Mayıs 2022 Pazartesi
2.ABDULHAMİT DÖNEMİNDE KAYBEDİLEN OSMANLI TOPRAKLARI
2.ABDULHAMİT DÖNEMİNDE KAYBEDİLEN OSMANLI TOPRAKLARI
2. ABDULHAMİD DÖNEMİNDE HİÇ TOPRAK KAYBEDİLMEDİĞİ İDDİASI
Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamit’in 33 yıl Osmanlı Devleti’ni savaşa sokmayıp, hiç toprak kaybı yaşatmadığı iddiası doğruyu yansıtmıyor. Osmanlı İmparatorluğu, 2. Abdulhamit’in 33 yıllık idaresi süresince Tunus, Girit, Mısır, Kıbrıs, Sırbistan, Karadağ, Romanya, Bulgaristan, Bosna Hersek, Niş, Teselya, Kars, Batum, Ardahan’ı kaybetmiştir.
33 yıllık 2. Abdülhamid devrinde hiç toprak kaybı yaşanmadığını iddia eden bir kitle var. Ancak, bu kitle 2. Abdülhamid’in Osmanlıyı savaşa sokmayıp, hiç toprak kaybı yaşatmadığına inansa da, tarihi gerçekler aksi yönü işaret ediyor.
2. Abdulhamit’in hüküm sürdüğü 1876-1909 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun kaybettiği topraklardan bazıları şu şekilde: Tunus, Girit, Mısır, Kıbrıs, Sırbistan, Karadağ, Romanya, Bulgaristan, Bosna Hersek, Niş, Teselya, Kars, Batum, Ardahan.
İlaveten, 2. Abdulhamid’in saltanatı döneminde yaşanan siyasi olaylara dair ya da Osmanlı İmparatorluğu’nun toprak kayıplar hakkındaki Vikipedi başlıklarını bile sıralamak bu iddianın yersizliğini sergilemek için yeterli olur.
Siyasi olaylar
Tahta çıkışı ve Birinci Meşrutiyet
Balkanlarda karışıklıklar ve uluslararası ortam
Sırbistan ve Karadağ ile savaş (1876-1878) ve Tersane Konferansı
1877-78 Türk-Rus Savaşı (93 Harbi)
Bosna Hersek ve Yenipazar’ın Avusturya tarafından işgali (1878)
Kıbrıs’ın Birleşik Krallık tarafından işgali (1878)
Birleşik Krallık Kıbrıs Yüksek Komiserliği Bayrağı
1878’de Kıbrıs’a İngiliz bayrağının çekilmesi
Tunus’un Fransa tarafından işgali (1881)
Borçların ödenemez hale gelmesi ve Borçlar İdaresi’nin (Düyun-u Umumiye) kurulması (1881)
Yunanistan’ın Teselya’yı ilhakı (1881)
Mısır’ın Birleşik Krallık tarafından işgali (1882)
Somali’nin Birleşik Krallık tarafından işgali (1884)
Habeş Eyaletinin İtalya tarafından işgali (1885)
Şarki Rumeli’nin Bulgaristan tarafından ilhakı (1885)
Makedonya’da tedhiş hareketleri
Ermeni isyanları (1891-1895)
Yunanistan ile savaş (1897)
Girit’e özerklik verilmesi (1898)
Kuveyt’in özerklik kazanması (1899)
Yemen İsyanı (1905)
İkinci Meşrutiyet (1908)
Bulgaristan’ın bağımsızlığını ilan etmesi (1908)
Avusturya’nın Bosna-Hersek’i ilhak etmesi (1908)
Girit’in Yunanistan’a katılma kararı (1908)
Tedbirler
İkinci Meşrutiyet
31 Mart Ayaklanması ve Tahttan İndirilişi
Brittanica‘da 2. Abdulhamid’in 1878 yılından 1908 yılına değin İmparatorluğun topraklarını Rumeli’nin doğusu, Girit, Mısır ve Tunus dışında korumayı başardığı şöyle aktarılmıştı:
“Abdülhamid, 1878’den sonra imparatorluğu korumakta makul bir başarı elde etti. Doğu Rumeli hariç, 1908’e kadar başka toprak kaybetmedi (1881’de Fransa tarafından işgal edilen Tunus’ta ve 1882’de İngiltere tarafından işgal edilen Mısır’da Osmanlı otoritesi zaten önemsizdi). Girit’te Yunanistan 1897’de Giritlileri desteklemek için müdahale ettiğinde Osmanlılar isyanları bastırdı ve Yunanistan’ı mağlup etti. Ancak Avrupalı güçler, Abdülhamid’i Girit’e özerklik vermeye zorladı. Avrupa’nın Makedonya’da önemli reformları uygulamaya zorlama çabalarını engellemede daha başarılı oldu. Arabistan’da Osmanlılar , 1870’lerin başında başlamış olan güçlerini genişletmeye devam ettiler.”
Ayastefanos ya da Berlin Antlaşmalarını okumak da bu iddianın gerçek dışılığının anlaşılması adına kâfi gelebilir…
https://www.malumatfurus.org/2-abdulhamid-doneminde-hic-toprak-kaybedilmedigi-iddiasi/
14 Mayıs 2022 Cumartesi
SADAT İÇİN NE DEDİLER
SADAT İÇİN NE DEDİLER
SADAT KURUCUSU ADNAN TANRI VERDI; 15
Temmuzdan sonra TSK yı biz yapılandırdık Islam birliğini sağlamak mehti yi
karsılamak icin ortamı hazirlıyoruz,
Ne”Mehdi gelecek”diyerek”ORTAMI
HAZIRLAMA”ya soyunan SADAT adlı bu kuruluş sıradan bir şirkettir,ne de CB
Danışmanı sıfatıyla konuşan bu kişi sıradan bir şirket yöneticisi…
SADAT BAŞKANI MELİH TANRI VERDİ :SADAT’ın
başındaki isim Melih Tanrıverdi’nin (Adnan Tanrı verdinin oğlu ) MİT ve Savunma
Bakanlığı’nı da içine alan itirafları
https://www.jonturk.tv/sadattan-harp-okullari.../
https://t.co/OUPDtbYMtq https://t.co/NsS0pk95
MERAL AKŞENER :Türkiye deki Sadat
kampları
EROL MÜTERCİMLER ; Erol Mütercimler,
hakkında hiç bir soruşturma açılmayan, 15 Temmuz'un ardından Harp Okulları'nın
3 yıl mülakatını yapan, Türk ordusuna paralel ordu kuran SADAT'ın kurucusu
Adnan Tanrıverdi'yi anlatıyor..
https://twitter.com/boragazi/status/1525192687653163008...
SEDAT PEKER : SURIYEYE BENIM ADIMA GIDEN
ARACLAR SADAT ORGANIZE EDIYOR
Sedat Peker’in videosunda itirafları
tarihe not düşülmeli: “Suriye'ye benim adıma giden araçlar var. İçinde silahlar
var. SADAT tarafından organize ediliyor. Bazıları Arapça konuşuyor. Arkadaşlar
'Bunlar El-Nusracı' dedi.”
https://t.co/JCpqWgBMZ2Sedat Peker’in videosunda itirafları tarihe not düşülmeli: “Suriye'ye benim
adıma giden araçlar var. İçinde silahlar var. SADAT tarafından organize
ediliyor. Bazıları Arapça konuşuyor. Arkadaşlar 'Bunlar El-Nusracı' dedi.”
HUKUKCU EMİNAĞAOĞLU : Hukukçu
@eminagaoglu: SADAT bütün İslam ülkelerine danışmanlık yapan ve bu şekilde
ortak bir ordu ve anayasa hedefleyen paramiliter bir örgütlenme.
Silahlanmış bir danışmanlık hizmeti
devlete ait alanlara el atabiliyor.
@EzoOzer
https://t.co/lN9oe2nXh6 https://t.co/etLTQkNsm1
KEMAL KILIÇTAROĞLU :Sadat paramiliter
bir kuruluştur milis gücü yetiştirir,
SADAT IN HİZMET PAKETLERİ
KARA KUVVETLERİ EĞİTİM PAKETİ
Kara harekatı eğitim pketi
Keskin nişancı eğitim paketi
Özel görev nişancı (sniyper) eğitim
paketi
Koruma eğitim paketi
Tahrip eğitim paketi
Tek er ileri eğitim muhabere paketi
Gayri nizami harp eğitim paketi
Meskun mahal operasyonları eğitim paketi
Topçu ve havan ileri gözetleleyicilik
eğitim paketi
Tank/zırhlı araç avcılığı eğitim paketi
SADAT Paramiliter Ltd.. https://t.co/6SFeZCnFLa
13 Mayıs 2022 Cuma
TÜRKİYEDEKİ SADAT KAMPLARI VE SADAT LİDERİ ADNAN TANRIVERDİ TSK YI NASIL YAPILANDIRDIĞINI ANALATIYOR
TÜRKİYEDEKİ SADAT KAMPLARI VE
SADAT LİDERİ ADNAN TANRIVERDİ TSK YI NASIL YAPILANDIRDIĞINI ANALATIYOR
1 Mayıs 2022 Pazar
MAYIS YEDİSİ SOĞUKLARI
MAYIS YEDİSİ SOĞUKLARIMayısın 1 inde baslar 20 sine kadar bazen serin bazen Çok soğuk olarak devam eder. Özelikle 13 Mayıs ile 20 Mayıs arası 7 günlük zaman dilimi kış soğuklarını aratmaz çiftçiler için en kritik günlerdir.Mayısın yedisi kışın son soğuğudur. Miladi takvimde Mayısın 20'si yazın başlangıcıdır. Bu kabulü “Ver Hıdrellez'i veriyim yazı” sözü de destekler mahiyettedir. Gün döndü yaz, gün döndü kış: Eski takvim hesabına göre gün dönümü Haziranın 12'sinde (25 Haziran) olmaktadır.
Şubat= Güçük Ayı yilin en kisa ayı
Mart= Mart : Döl Dökümü, Kuzu Ayı, Yazbaşı
Nisan= Abril Ayı abrul:Yağmur Ayı, Yağar Ay (Nisan):
Mayıs= Mayıs:Çiçek Ayı, Tut (dut) Ayı
Haziran= Kiraz Ayı,ot ayi: Yayla Ayı,
Temmuz= Çürük Ayı : Kotan Ayı, Orak Ayı
Ağustos= Ağustos: Biçim Ayı, Çürük Ay hasat ayi
Eylül= İstavrit Ayı, Harman Ayı, Böğrüm Ay
Ekim= koç Ayı ,Şarap Ayı, Değirmen Ayı, Sulta Ay bağ bozumu
Kasım= Üzüm Ayı, Koç Ayı, Koç Katımı
Aralık= Sığır goyan Ayı Nahır-Kovan, Kara-Kış
7 Nisan 2022 Perşembe
ALEVİLER NEDEN TAVŞAN ETİ YEMEZ
ALEVİLER NEDEN TAVŞAN
ETİ YEMEZ?
Aleviler tavsan eti yemezler. Bunun bir çok sebebi var. Ancak asıl sebep; tavşanın adet görmesi ve etinin çok kanlı olup sağlıksız olmasıdır. Ayrıca tavşan fizyolojik ve biyolojik yapısıyla da ilginçlikler taşıyan bir hayvandır. Tavşanın kafası kedi kafasına, kulakları eşek kulaklarına, arka ayakları köpek ayaklarına, ön ayakları kedi ayaklarına ve kuyruğu domuz kuyruğuna benzemektedir. Yine tavşan kedi ile çiftleşmektedir. Bunca sağlıklı ve yenilmesinde sakınca olmayan hayvan (koyun, keçi sığır vb.) varken Alevilere “neden tavşan yemiyorsunuz” diye sorular sormak düşündürücü olmanın ötesinde art niyetlilikten başka bir şey değildir.
Alevi- Bektaşi toplumunda tavşan algısı şöyle genelleştirilebilir:
1. “İslam’da geviş getirmeyen ve çift tırnaklı olmayan bütün hayvanlar murdar sayılır. Tavşan geviş getirmeyip, çok tırnaklı olduğu gibi insan gibi hayız görme özelliğine sahiptir. Bu nedenle Aleviler tavşan eti yemezler” (Aslanoğlu 1999a: 115- 138; Roux 1997: 67).
2. “Tavşanın başı kediye, kulakları eşeğe, burnu fareye ve ayakları köpeğe benzemekte olduğundan genellikle toplumumuzca bu hayvanın eti yenilmez. (Noyan, 1972; Zelyut, 2002; Aslanoğlu 1999b). Kur’an’da haram olarak bildirilen hayvanlar hariç isteyen ve midesi alanlar her istediği hayvanın etini yiyebilirler.
3. “Tavşan hayız getirmesi nedeniyle kadına benzer. Alevilikte kadının değeri büyüktür. Ayrıca köpek, kedi gibi murdar hayvanlarda olduğu gibi üst dişleri vardır. Oysa eti yenebilen hayvanların üst dişi yoktur, bu nedenle geviş getirirler. Gerek hayız getirmesi ve gerekse geviş getirmemesi nedenleriyle tavşan eti yenmez” (Aslanoğlu 2000: 69-90).
4. Tavşan, Hz. Ali’nin kedisine benzediği için yenmez(Çubukçu, 1978; Yörükan
1998; Roux 1997: 67).
5. Hazreti Hüseyin’i şehit eden Yezid’in sorgu gününde tekrar dirildiğinde
tavşan suretine bürüneceği(Kotle 2000: 24-27) ve Yezid’in ruhunun tavşanın
vücuduna girmiş olduğu(Roux: 1997: 67) inancından dolayı tavşan yenmez.
6. Bazı kaynaklarda Hz Peygamber’in, hayız gördüğü için tavşan eti
yemediği rivayet edilir. Bazılarında kendisine hediye edilen tavşan etini
kabul ettiği fakat yerken görülmediği anlatılır.Bu şaibeli durum, hem
Alevi-Bektaşiler hem de
Sünniler tarafından delil olarak kullanılmaktadır.
7. Şiilerin ve Alevilerin velayetine inandığı ve bu yüzden kendilerine itaat ettiği imamların sekizincisi olan İmam Rıza’nın tavşanın haram olduğunu söylemiştir. “Kediye benzeyen pençesinin olması; eşeğe benzeyen kulaklarının olması vücudunda olan necasette diğer vahşi hayvanlar hükmünde olduğundan dolayıdır”
8. Alevilerin tavşan eti yememesi ile ilgili olarak öne
sürülen bir diğer gerekçe Hızır inancından kaynaklanmaktadır. Hızır dara düşen,
medet dileyen kişilere farklı şekillerde yaklaşır. Tavşan da bu iletişim için
kullanılan bedenlerden biri olduğu için
tavşanı öldürmek ve etini yemek doğru kabul edilmez.