SULTAN ABDÜLHAMİD: LATİN ALFABESİNİ KABUL ETMEK
YERİNDE OLUR
''Ben tahta çıktıktan sonra ilkokul sayısı 10 misline
çıkmıştır.(20000 mektep) Bu sayısı maalesef kifayetsizdir. Ulemanın ifrat
derecesinde tutucu olmasından dolayı yüksekokullarımızı asri hale getirmemiz
çok zordur. Yazımızı öğrenmek çok kolay değildir. Bu işi halkımıza
kolaylaştırmak için belki de latin alfabesini kabul etmek yerinde olur. Her ne kadar bu harflerle lisanımızdaki bazı sesleri
vermek güçlüğü mevcut ise de bunu ayarlamak şüphesiz kabil olabilir. Aklı
başında hiçbir kimse öğrenmeye düşman olamaz. Ben de bütün dindaşlarıma iyi ve
faydalı olan her yeniliği tanıtmak istiyorum.''
(Abdülhamit, Siyasi Hatıratım, Sayfa: 189-192)
Latin harflerinin bilinmeyen ve kendini gizleyen
bir taraftarı, Ali Vehbi Beyin yayınladığı hatırata göre Sultan II.
Abdulhamiddir. Ona göre, ;Halkımızın büyük cehaletine sebep, okuma yazma
öğrenimindeki güçlüktür. Bu güçlüğün nedeni ise harflerimizdir.; Sultan Belki
bu işi kolaylaştırmak için Latin alfabesini kabul etmek yerinde
olur.demektedir.
(İlber Ortaylı, Gelenekten Geleceğe, Ufuk
Kitapları, 2001, İstanbul, s.103)
ABDÜLHAMİT
HAN'IN LATİN ALFABESİNE GEÇME TEŞEBBÜSÜ
Abdülhamit Han’ın Latin Alfabesine geçme Teşebbüsü
yakın tarihin magazinsel vakaları arasında yeteri kadar dikkat çekmemiş olsa da
Cumhuriyet Dönemi Harf Devriminin mesnedini teşkil etmesi bakımından fevkalade
önemlidir.
Abdülhamit Han’ın Latin Alfabesine geçme Teşebbüsü
yakın tarihin magazinsel vakaları arasında yeteri kadar dikkat çekmemiş olsa da
Cumhuriyet Dönemi Harf Devriminin mesnedini teşkil etmesi bakımından fevkalade
önemlidir. Zira 1928 yılında gerçekleştirilen Harf Devrimi, aslında 66 yıl önce
gündeme gelmiş, 2. Abdülhamit Han bu teklife ilgi göstererek üzerinde
çalışmalar yaptırmış olsa da muvaffak olamamıştır.
Evvela belirtelim ki söz konusu bulguların yegane
kaynağı bizzat 2. Abdülhamit Han’dır. Abdülhamit Han, tahttan indirildikten
sonra kendi kalemiyle hayatını ve saltanat makamındaki siyasi vakaları kaleme
almış ve bizzat Abdülhamit Han tarafından katip Ali Vehbi Bey’e Fransızcası
tercüme ettirilerek yayınlatmıştır. (Bkz. “Siyasi Hatıralarım”, Dergay
Yayınları, ISBN:975-7032-00-X)
Latin Harflerine geçilmesi hususu, Osmanlı’nın son
dönemlerindeki reformist hareketler içerisinde pek çok kez gündeme gelmiş, kimi
zaman bu konu hilafet makamına kadar ulaşmış ve üzerinde tetkik ve incelemeler
yapıla gelmiştir. Latin Harflerine geçilmesi konusundaki ilk gündem 1850
yılında ortaya atılmıştı. Türkçe üzerindeki çalışmalarıyla tanınan Azeri yazar
ve bilim adamı Mirza Fethali Ahundzade Efendi, Türkçenin Arap Alfabesi ve Fars
gramer yapısı ile kullanılmasındaki zorlukları tetkik etmiş, hem kullanılması
hem de öğrenilmesi açısından ortaya çıkan müşkülleri belirten bir çalışma
yaparak Osmanlı Hükümetine sunmuş, çözüm olarak da Latin Harflerinin
kullanılmasını teklif etmiştir.
Mirza Fethali Ahundzade Efendinin teklifi halife
Abdülmecit tarafından incelenip dönemin bilim kurumu olan Encümen-i Daniş’e
sevk edilerek tetkik edilmesi istendi. Konu üzerinde mülahaza eden Ali Paşa,
Fuat Paşa, Mustafa Reşit Paşa ve Cevdet Paşa bu tetkik ve teşhisi dikkate alıp
müspet görüşlerini bildirdiler ve nihayetinde siyasi yönleriyle mülahaza
edilmek üzere zapt altına alarak Mirza Fethali Ahundzade Efendiye müspet
çalışması için mecidiye nişanı vererek kendisini onurlandırdılar. Konu üzerinde
tetkiklerini gerçekleştiren Encümen-i Daniş, tetkiklerini siyasi mecraya nüfuz
ettirse de neticelenememişti ancak Latin Harflerinin kullanımı ile ilgili fikir
pekala reddedilmemiş, söz konusu teklif dinsizlik ya da zındıklık olarak tahkir
edilmemiştir.
Sultan Abdülmecit döneminde gündeme gelen Latin
Alfabesinin kullanılması meselesi her ne kadar itibar görmüş olsa da dönemin şartları
gereği gerçekleştirilememiş ancak reform hareketleri içerisinde bir gündem
maddesi olarak canlılığını korumuştur. Abdülmecit’in vefatı ve 2. Abdülhamit
Han’ın hilafet makamına geçmesi ile daha da canlanan reform hareketleri, Latin
Alfabesinin kullanılması meselesini yeniden gündeme getirdi. Osmanlı tebaası
olan Arnavutlar, din ve mezhep ayrılıkları nedeniyle üçe bölünmüşlerdi ve
Osmanlı Alfabesini kullanan Müslüman Arnavutlar, yazı dillerini batının
literatürlerinden faydalanabilir hale getirmek amacıyla Latin Harflerini
kullanmayı gündeme getirmişlerdi. Bu doğrultuda çalışma yürüten Arnavut kökenli
Abdül ve Şemsettin Sami kardeşler, Latin harflerinden esinlenerek adına
İstanbul Alfabesi dedikleri yeni bir Alfabe geliştirdiler. Giriştikleri bu çalışma
ile İstanbul’daki mekteplerde okutulmak üzere gramer ve medrese kitapları
basmışlarsa da yeteri kadar yaygınlık kazanamadı ancak Latin Harflerinin
kullanılabilirliği ve Osmanlı dilinin ıslahı yeniden gündeme gelmişti (1879).
Latin Harflerinin kullanılması meselesi İkinci
Meşrutiyet’in ilanıyla daha da ateşlendi. Arnavutlar, din ve mezhep
ayrılıklarına rağmen Latin Harflerinden esinlenerek meydana getirilen bir
Alfabeyi kullanmaya karar vermiş, bu gayretlerinde de başarılı olmuşlardı.
Arnavutların Latin Harflerine geçiş teşebbüsü Meşrutiyet reformcularının bu
konu üzerindeki hassasiyetlerini ve heveslerini arttırtmıştı. Giderek yükselen
reform hareketleri neticesinde yeniden gündeme gelen Latin Alfabesine geçme
düşüncesi, Saltanatının son dönemlerine doğru Abdülhamit Han’ın taktirine kadar
ulaştı. Latin Harflerinin kullanılması ile ilgili en net ve dikkate değer yorum
Abdülhamit Tarafından ortaya koyulmuştur. Arap Alfabesi, Fars Gramer yapısı ve
Türkçe anonslara uymayan diziliş ve yerleşimin Osmanlı Türkçesinin okunup
yazılmasında teşkil ettiği engellerin farkında olan Abdülhamit Han, bizzat
kendisinin kaleme aldığı ve ifade ettiği üzere Latin Harflerinin
kullanılmasında yarar görmüş, nasıl uygulanabileceği konusunda fikir
alışverişlerinde bulunarak mahiyetiyle istişare etmiştir.
Abdülhamit Han, Saltanat makamından indirildikten
sonra kaleme aldığı “Siyasi Hatıralarım” kitabında naklettiği bilgilerde Latin
Harflerine geçilmesi yönündeki düşüncelerini şöyle açıklamıştır ;
“Yazımızı öğrenmek pek kolay değildir. Bu işi
halkımıza kolaylaştırmak için belki de Latin Alfabesini kabul etmek yerinde
olur. “ (Siyasi Hatıralarım, Sayfa 192)
Abdülhamit Han’ın bizzat kaleme aldığı
hatıralarında bahsettiği gibi Latin Harflerinin kullanılması, Osmanlı
Türkçesinin halk nezdinde yaygınlaşması için faydalı görülmüş, bu konuda
verilecek kararın yerinde olduğu kanaati belirtilmiştir.
Abdülhamit Han’ın Latin Harflerinin kullanılması
yönündeki kanaatleri elbette gerçekleşememişti. Zira dönemin önemli siyasi
aktörlerinden biri olan Enver Paşa, Latin Harflerinin kullanılması yerine hali
hazırda kullanılan Arap Harflerinin ıslahında ısrar etmiş, Latin Alfabesine
muhalif tüm görüşleri etrafında toplayarak Abdülhamit Han’a ihtilaf ederek
Latin Harflerine geçişe engel olmuştur.
Sultan Abdülhamit’in bu konudaki ön niyeti her ne
kadar süregelmiş olsa da 31 Mart Ayaklanmaları neticesinde Saltanat Makamından
indirilmesi Latin Harflerine geçilmesi meselesinin topyekun rafa kaldırılmasına
neden olmuştur.
Latin
Alfabesinin Osmanlı’nın son dönemlerinde ele alınması ve üzerinde tartışılması
esasen tarihi bir vakadır ve tartışılır bir tarafı yoktur. Zira hem Saray
Tarihi ve zabıtları 1850’li yıllarda başlayan Latin Alfabesi görüşlerini kayıt
altına almış, hem de Sultan Abdülhamit Han’ın kendi kaleminden naklettiği
bilgilerle teyit edildiği üzere konu hakkındaki müspet görüşleri Damat Ferit ve
reform muhalifleri tarafından bertaraf edilmiştir.
Burada sorulması gereken esas soru şudur ki ; Cumhuriyet
Dönemi uygulamalarına ve bizzat Latin Alfabesi’nin varlığına ihtilaf eden
günümüz Cumhuriyet ve Atatürk karşıtları, Latin Harflerine geçişe Abdülhamit
Han döneminde muvaffak olunabilseydi yine de ihtilaf edebilecekler miydi?
Açıkça görülmektedir ki tarihi vakaların ideolojik saplantılarla tahrif
edilmesi bizi tarihi gerçeklerden uzaklaştırıp hamasete ve derin yanılgılara
sevk edecektir.
http://www.turktarihim.com/Abdülhamit_Hanin_LatinAlfabesine_Geçme_Teşebbüsü.html