İŞTE, ‘YOKTUR’ DEDİKLERİ SEVR’İN BELGELERİ!
Tarihî meselelerde senelerden buyana ortaya attığımız ama
gerçeklerle hiçbir alâkası bulunmayan tuhaf iddialara, tarihi ideolojilere
kurban etme uğruna ardarda sıraladığımız saçmalıklara ve düşünmeden
konuşanların sarfettikleri garip sözlere bu hafta bir yenisi ilâve edildi:
Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, “Sevr diye bir andlaşmanın mevcut
olmadığı, zira imzalanmadığı ve tanınmadığı” iddiasında bulundu.
Türk Tarih Kurumu, Sevr’in bundan böyle okullarda “andlaşma”
değil, “belge” diye öğretilmesi için çalışacakmış, zira ortada “Sevr” diye bir
andlaşma mevcut değilmiş, gerçi bir belge varmış ama bu belge “andlaşma”
olamazmış!
Hoppalaaaa!
Tamam, uğradığımız mağlûbiyetlerden bahsetmek âdetimiz
değildir, hatâlarımızı değerlendirmek için bile olsa yenilgilerimizi
hatırlamamaya çalışırız, meselâ 1071’in ve 1922’nin Ağustos’unda kazandığımız
Malazgirt ile Başkumandanlık Meydan Muharebeleri’ni düşünüp Ağustos ayının
“zaferler ayı” olduğunu söyleriz ama 10 Ağustos 1920’de tarihimizin en büyük
felâketlerinden biri olan Sevr Andlaşması’nı imzalamak zorunda kaldığımızdan
pek bahsetmeyiz.
Bu sene bu tuhaf âdetimizi bir tarafa bıraktık, Türkiye’nin
akademik tarihçilikte en önemli müessesesi olan Türk Tarih Kurumu’nun başkanı
tarihimizin en ağır utanç belgesi olan Sevr Andlaşması’ndan bahsetti ama işte
böyle, yani “Sevr andlaşma değildir, uygulanmadığı için sadece bir belgedir”
diyerek!
Bizim için bir züll olan Sevr’in uygulanması, hem de en ağır
şekilde uygulanması ile alâkalı belgelerden bazılarını aşağıda nakledeceğim ama
önce, Sevr hakkında sık yapılan bir hatayı düzelteyim:
Sevr Andlaşması’nı Damad Ferid Paşa’nın imzaladığı şeklinde
yaygın bir kanı mevcuttur ama andlaşmanın altında Ferid Paşa’nın imzası yoktur!
Ferid Paşa andlaşmanın imzalanması sırasında sadrazamdır, yani başbakan idi ama
delege değildi; dolayısıyla andlaşmaya imza koymamıştı. Sevr’i Türkiye adına
imzalayanlar üç kişiydi: O zamanlar “Meclis-i Ayân âzası” yani “senatör” olan
Hâdi Paşa ile şair Rıza Tevfik ve Türkiye’nin İsviçre’deki ortaelçisi Reşad
Halis Beyler...
Ankara İstiklâl Mahkemesi, Sevr’in imzalanmasından bir buçuk
ay sonra, 1920’nin 7 Ekim’inde andlaşmayı imzalayan bu üç kişiyi önce “vatana
ihanet” gerekçesi ile gıyaplarında idama mahkûm etti, her üçü de daha sonra
150’likler listesine alınp vatandaşlıktan çıkartıldılar ve Türkiye’ye girişleri
yasaklandı. Sevr’in imzalanmasından önce 22 Temmuz 1920’de Yıldız Sarayı’nda
toplanan, başkanlığını bizzat Sultan Vahideddin’in yaptığı ve andlaşmanın
imzalanıp imzalanmaması hususunu görüşen Saltanat Şûrâsı’nda andlaşmanın kabulü
lehinde oy kullananlar da Lozan Andlaşması’ndan sonra şayet hâlâ görevde iseler
vazifelerinden azledildiler ve emeklilik hakları da iptal edildi.
UNUTMAYALIM: SEVR, TAM BİR UTANÇ BELGESİDİR!
Hâdi Paşa, Rıza Tevfik ve Reşad Halis Beyler’in
imzaladıkları metin, andlaşmadan ziyade güçlü bir memleketin çıkarttığı bir
sömürge yasasını andırır; getirdiği askerî, siyasî ve malî hükümlerin yanısıra
bir barış andlaşmasında bulunmaması gereken bazı garip maddeleriyle,
müttefiklerin Türkiye’ye “medenileştirilmesi gereken geri kalmış bir topluluk”
gibi baktıklarını da gösterir. Andlaşmada, “Türkiye’nin tren vagonlarını
sürekli fren aygıtının işlemesine engel olmayacak biçime sokması” (madde: 358),
“kazı yapma iznini yalnız yeterli arkeoloji deneyimi olduğu konusunda güvence
gösteren kişilere vermesi” (madde: 421, ek: 7), “Ağustos 1914’ten önce elde
edilmiş tarihi eserleri iade etmesi” (madde: 422), “beyaz kadın ticaretini
yasaklayıp önlenmesi” (madde: 273/6), “müstehcen yayınları yasaklanması”
(madde: 273/7) ve “tarıma yararlı kuşları korunması” (madde: 273/11) gibisinden
ancak sömürge idarelerinde rastlanabilecek yaptırımlar da vardır.
Şimdi bu utanç verici maddeler ve daha da önemlisi, Sevr’in
Türkiye’yi paramparça etmiş olması ve hükümlerinin İstiklâl Harbi sayesinde
ortadan kaldırılması bir tarafa bırakılıyor ve “Sevr andlaşma değildir,
onaylanmadığı için geçerliliği yoktur, sadece bir belgedir” deniyor!
Bu iddia, ayıptan da öte bir cür’ettir!
TASDİK ETMEDİK AMA HERŞEYİ İLE UYGULANDI!
Sözü edilen “Sevr’in onaylanmaması”, yani “hukukî
geçersizlik” hadisesinin aslı şudur:
Uluslararası bir andlaşma imzalanır ve imzalanmasının
ardından taraf olan memleketlerin devlet başkanı veya meclisi tarafından tasdik
edilir. Sevr imzalanmış ama Türkiye’de resmen tasdik edilmemiştir, bu doğru…
Sultan Vahideddin, San Remo’da sürgünde bulunduğu sırada,
vefatından kısa bir müddet önce, geçmişte Sultan Abdülhamid döneminin Stockholm
Büyükelçiliğini yapmış olan Şerif Paşa’ya yazdırdığı notlarında Sevr
Andlaşması’ndan bahsederken “Andlaşmayı imzalamaktansa tahttan feragat etmeye
kararlıydım” der.
Vahideddin’in ilk kez bundan 20 sene önce benim “Şahbaba”
isimli kitabımda yayınladığım notlarında Sevr hakkında söylediklerinin bir
kısmı şöyledir:
“…Sevr Andlaşması bana göre ne bir andlaşmaydı, ne de bir
pakttı: kötülüğün baştan aşağı kendisiydi.
Müttefiklerin baskısı neticesinde andlaşmayı uzun bir
toplantıdan sonra kabul eden Saltanat Şûrası’nı ve metni imzalayanları bu
hareketlerinden dolayı mes’ul tutamayız. Bana gelince; mecburi ve geçici imza
taktiğiyle biraz zaman kazanmaya çalıştım. Saltanat Şûrası’nı da zaten her
türlü mes’uliyeti üzerime alarak galipleri ve zaferlerinden sonra Türkiye’ye
karşı aşın düşmanca bir tavır içine giren bu memleketlerin kamuoyunu biraz
sakinleştirmek için teşkil etmiştim. Gelişmeleri bu şekilde beklerken biraz
zaman kazanmaya çalıştım, zira olayların gidişatını normale sadece zaman çevirebilirdi.
Bu oyalama kararımı Sevr Andlaşması’nı kabul etmememi
söylemek için delege gönderen Hindistan Hilâfet Komitesi’ne de bildirdim.
Hadiselerin gelişmesini beklemeyi tercih etmiştim. Eğer işler kötü gider ve
oyalamakta muvaffak olamazsam, andlaşmayı imzalamaktansa tahttan feragat etmeye
kararlıydım”.
Sultan Vahideddin’in söyledikleri doğrudur. Andlaşmayı
onaylamamış ve o günlerde Meclis-i Mebusan da zaten kapatılmış olduğu için
bizde Sevr resmen tasdik edilmemiştir.
Ama, mesele bu kadar basit değildir…
Sevr, Türkiye tarafından tasdik edilmemiştir fakat Osmanlı Türk
delegeleri Sevr’i imzalamışlar ve andlaşmaya imza koyan diğer memleketlerden
bazılarının devlet başkanları, kralları ve parlamentoları sonraki aylarda
andlaşmayı onaylamışlar ve Sevr bütün şiddeti ile uygulanmıştır!
BU BELGELER NASIL GÖRMEZDEN GELİNİR?
Arşivlerimizde, Sevr’in uygulanmasından doğan sıkıntıları,
üzüntüleri, yıkıntıları, çekilen elemi ve ıztırabı gösteren yüzlerce belge
vardır…
Aşağıda, Osmanlı Arşivleri’nde muhafaza edilen bu belgelerden
sadece bir kısmının katalog numaralarını ve özetlerini naklediyorum:
* HR.SYS.27/179: Yunanlılar’ın Sinekli İstasyonu’ndan ihraç
olunduğu. Sevr Andlaşması’na göre Yunan birliklerinin Istranca’dan çıkarılması.
* BEO.4682/351150: Sevr Ahidnamesi’nde terki mevzubahis olan
arazideki memurların maaşlarına dair kararnamenin tâdili hakkında Hukuk
Müşavirliği mütalâaname suretinin takdim olunduğu.
* DH.İ.UM.19/1: Sevr Muahedesi’nden sonra Yemen’de bulunan
Vali Nedim Bey ve İmam Yahya Efendi ile diğer mülkiye memurlarının hukuki
durumlarının ne olacağı.
* DH.İ.UM.20/14: Sevr Muahedesi’ni tatbik vesilesiyle
Yunanlılar’ın, işgalleri altında bulunan mahallerde icra ettikleri cefa ve
mezalimi havi raporun Harbiye Nazırı Safa Bey’e takdimi.
* DH.İ.UM.20/14: Sevr Muahadesi’nin jandarmaya ait
hükümlerinden birçoğunun tatbik edilemeyeceğine dair Jandarma Müfettiş-i
Umumîsi General Folan, Makedonya’nın ilk jandarma tensikatında Tensikat
Komisyonu Başkanı de Corcis, İstanbul’da Beynelmüttefikîn Polis Kontrol Komisyonu’nda
İtalyan Mümessili Miralay Kont Kaprini tarafından hazırlanıp hükümetlerine
takdim ettikleri raporların ilgili fıkralarının Umum Jandarma Kumandanlığı’ndan
gönderildiği, önemine binaen Sadaret’e takdim edildiği.
* DH.İ.UM.20/14: Salihli kazasına bağlı olup Sevr Muahedesi
ile Yunan idaresinde kaldığı Yunanlılar tarafından iddia edilen çeşitli
köylerin ağnam resminin Yunanlılar tarafından toplanmak istendiği ve bu konuda
ne yapılacağı hakkında vuku bulan tahrirat.
* DH.İ.UM.20/14: Sevr Barış Andlaşması mucebince muvakkaten
Yunan idaresine tevdi edilmiş olan bölgelerdeki memurların maaşlarının
ödenmesi.
* DH.İ.UM.20/14: Sevr Muahadesi’nin 225. maddesi gereğince
Memalik-i Osmaniye’de vefat eden sivil ve asker esirlerin listelerinin
hazırlanabilmesi için bunların isimleriyle, ölüm sebepleri ve mahallefatının
bulunup bulunmadığının tesbit edilerek bildirilmesine dair İstanbul,
Hüdavendigâr, Adana vilayetleri ile Çatalca, Karesi, Kal’a-i Sultaniye
Mutasarrıflıkları’na yazılan tahrirat.
* HR.İM.59/14: Sevr Andlaşması’nın revizyonu gözönünde
bulundurularak Ermenistan’ın teşkili konusunda Güney Afrika Delegesi Profesör
Gilbert Murray’ın Cemiyet-i Akvam’a sunduğu rapor.
* HR.İM.59/15: Sevr Andlaşması’nın revizyonu ve Osmanlı’dan
bağımsız olarak Ermenilere yurt verilmesi hususunun Cemiyet-i Akvam’da ele
alınması. Anadolu ve komşu topraklarda birçok Ermeni kadın ve çocuğun zorla
evlerinden alınıp kadınların Türk haremine kapatıldığı, çocukların Müslüman
kurumlarına yerleştirildiği iddialarını hâvî Dr.Kennedy, Miss Emma Cushman ve
Miss Jeppe’nin Cemiyet-i Akvam’a sundukları görüşler ve öneriler.
* HR.İM.59/16: Sevr Andlaşması’nın revizyonu gözönüne
alınarak Osmanlı’dan bağımsız Ermenistan teşkili konusunda Cemiyet-i Akvam’ın
İtilâf Devletleri’ne çağrısı.
* DH.İ.UM.EK.122/7: Sevr Muahede-i Sulhiyesi’nin idare-i
umumiye ile ilgili maddelerinin tâmimen tebliği.
* MV.20/72: Sevr Muahedesi ahkâmınca, gümrük rüsumunun
kıymet-i eşya üzerinden alınacağı.
* MV.220/258: Sevr Muahedesi hükümlerine göre geçici olarak
Yunanlılarca işgal edilen İzmir ve hinterlandında Osmanlı memurlarının
vazifeleri başında kalacakları ve Yunan müdahalesinin men’i için teşebbüslerde
bulunulması.
* MV.221/234: Sevr Muahedenamesi’nin tayin eylediği sınırlar
dahilinde vazife yapan kadı ve müftülerin atanma ve azilleri konusunda
Yunanlılar tarafından vuku bulan tebligatın tedkiki.
* HR.İM.225/52: Sevr Muahedesi’nin imzasından sonra Wilson
tarafından çizilen Türk-Ermeni hududu hakkında Hazine-i Evrak’ta belge
bulunmadığı, Wilson şeraitine verilen cevabı muhtevî muhtıra suretinin ise
çoğaltılarak bir nüshasının irsal kılındığı.
* HSD.AFT.6/128: Sevr Antlaşması’nın imzalanıp imzalanmaması
konusunu görüşmek üzere toplanmış olan Saltanat Şurası’na kimlerin davet
edildiğine ve Sevr Antlaşması’nın lehinde ve aleyhinde görüş bildirenlerin
listesini göndermesine dair İstanbul Defterdarlığı’ndan Ali Fuad Bey’e
gönderilen tahrirat.
Bu evrakı ve arşivde mevcut bulunan daha yüzlerce belgeyi
görmezden gelip o günlerde yaşanmış bütün acıları da unutarak “Sevr diye bir
andlaşma yoktur” demek en azından ayıptır, insafsızlıktır ve aklı başında bir
tarihçinin yapacağı iş değildir!
BİR DEĞİL, TAM SEKİZ AYRI SEVR VARDIR!
Türkiye’de, tarihimizin en acı vesikalarından olan Sevr’in
imzalanmasının üzerinden neredeyse bir asır geçmiş olmasına rağmen, bu konuda
hâlâ derinlemesine bir araştırma yapılmamıştır ve daha da önemlisi, Sevr’in
Müttefikler ile Türkiye arasında imzalanmış tek bir andlaşmadan ibaret olduğu
zannedilir.
Sevr, bir “andlaşmalar serisi”dir, Türkiye’nin imzaladığı ve
tam bir “ölüm fermanı” olan metin bu serinin sadece biridir ve Paris’in
banliyölerinden Sévres’deki çini fabrikasının sergi salonunda 10 Ağustos
1920’de öğleden sonra saat dördü sekiz geçeden itibaren ardarda imzalanan Sevr
Andlaşmaları, sekiz adettir:
1. Müttefikler ile Türkiye arasında imzalanan barış
andlaşması.
2. İngiltere, Fransa ve İtalya’nın Anadolu hakkında
imzaladıkları üçlü andlaşma.
3. Müttefikler ile Polonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Slovak
Devleti ve Çekoslovakya arasında imzalanan sınırlarla ilgili andlaşma.
4. Müttefikler ile İtalya, Polonya, Romanya,
Sırp-Hırvat-Slovak Devleti ve Çekoslovakya arasında imzalanan andlaşma.
5. İtalya ile Yunanistan arasında imzalanan andlaşma.
6. Müttekifler ile Yunanistan arasında Trakya konusunda
imzalanan andlaşma.
7. Müttefikler ile Ermenistan arasında imzalanan andlaşma.
8. Yunanistan ve Bulgaristan arasında karşılıklı göç
konusunda imzalanan andlaşma.
İşte, Türkiye’de “Sevr” dendiğinde bu sekiz andlaşmanın ilk
sırasındaki metin anlaşılır ve o gün imzalanan diğer andlaşmalar ile ilgili
olarak henüz bir çalışma yapılmamıştır.
Sevr’in bugün Fransız Dışişleri Bakanlığı Arşivi’nde
muhafaza edilen imzalı orijinal nüshasının Türkiye’ye verilen tasdikli
nüshasında delegelerin isimlerinin son ve maddelerin başladığı ilk sayfası
(Osmanlı Arşivi, MHD.4616).
https://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/2099644-iste-yoktur-dedikleri-sevrin-belgeleri