HEY ONBEŞLİ TÜRKÜSÜNÜN ORİJİNALI VE ŞİMDİKİ
HALİ
Genel kabul görmüş görüşlere göre; özelinde Çanakkale Savaşı
olmak üzere, Seferberlik için silah altına alınan on beşlilerin (eski takvime
göre 1315'liler) arkasından yakılmışdır. Ağıt olarak yakılan türkü, daha
sonraları oyun havasına dönüşmüşdür. Türkünün yöresine ilişkin olarak da,
Tokat, Adana, Sivas, Çorum hatta Tokat içinde bile Tokat Merkez, Zile ve
Niksar'a ait olduğuna ilişkin tartışmalar devam etmektedir.
ORİJİNALI DIŞINDA 28.06 1943 YILINDA DERLENEN BU GÜNKİ HALİ İLE HEY ONBEŞLİ TÜRKÜSÜ
Necdet Kurt'un bildirdiğine göre; türkünün, Muzaffer
Sarısözen tarafından 28.06.1943 tarihinde Tokat Niksar ilçesinden “Onbeşli”
adıyla Mustafa Yolcu’dan derlenmişdir.
1977 yılında repertuara kaydedilen türkünün kayıt bilgileri
ve sözleri şu şekilde.
Yöre : Tokat
Kimden Alındığı : Hamdi Tüfekçi (Nida Tüfekçi'nin babası)
Derleyen : Nida Tüfekçi
Derleme Tarihi : Belirtilmemiş
Kimden Alındığı : Hamdi Tüfekçi (Nida Tüfekçi'nin babası)
Derleyen : Nida Tüfekçi
Derleme Tarihi : Belirtilmemiş
Hey onbeşli onbeşli
Tokat yolları taşlı
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı
Tokat yolları taşlı
Onbeşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı
Aslan yarim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel gediye
Fistan aldım endazesi on yediye
Ben dolandım sen de dolan gel gediye
Fistan aldım endazesi on yediye
Giderim elinizden
Kurtulam dilinizden
Yeşil baş ördek olsam
Su içmem gölünüzden
Kurtulam dilinizden
Yeşil baş ördek olsam
Su içmem gölünüzden
Gidiyom gidemiyom
Sevdim terkedemiyom
Sevdiğim pek gönüllü
Gönlünü edemiyom
Sevdim terkedemiyom
Sevdiğim pek gönüllü
Gönlünü edemiyom
TRT repertuarında ki sözleri dışında, yörede, radyo ve
televizyonlarda şu kıtalar da okunmaktadır.
Tokat yolu kaldırım
Düştüm beni kaldırın
Hediyemin uğruna
Vurun beni öldürün
Düştüm beni kaldırın
Hediyemin uğruna
Vurun beni öldürün
Gidiyom bende bende
Bir arzum kaldı sende
Ayva gibi sarardım soldum
Din iman yok mu sende
Bir arzum kaldı sende
Ayva gibi sarardım soldum
Din iman yok mu sende
Ayrıca bağlantı bölümününün ikinci mısra sonunu bazı
yorumcular "gel beriye" ve üçüncü kıtayı da şu şekilde okumaktadır.
Gidiyom gidemiyom
Az doldur içemiyom
Sevdiğim pek gönüllü
Koyup da gidemiyom
Az doldur içemiyom
Sevdiğim pek gönüllü
Koyup da gidemiyom
Türkünün genel kabul görmüş hikayesini de kısaca özetleyecek
olursak;
Tokat’ta oturan Hediye’nin Tahtoba köyünden Hüseyin ile birbirlerini sevdikleri, söz kesildiği, ayvalar toplanırken Seferberlik için asker toplandığı haberinin çıktığı, onbeşlileri askere uğurlarken, yavukluların ağlayarak bu türküyü yaktıkları, bir bir şehit haberlerinin geldiği, dört kış geçtiği halde Hüseyin’den haber çıkmadığı, yaşlı, zengin Yazmacı Emin Usta’nın talip olması üzerine ona verildiği, kısa süre sonra Emin Efendi’nin öldüğü, dağlarda kol gezen eşkıya ve asker kaçaklarının konakta yalnız yaşayan Hediye’yi dağa kaldırdıkları, daha sonra Tokat’a bıraktıkları, Hediye’nin adının kötü kadına çıktığı, Hüseyin’in sekiz yıl sonra bir bahar günü çıkageldiği, Tahtoba köyünden yirmi delikanlıdan bir onun sağ kaldığı, Annesine Hediye’yi sorduğunda onun kötü yola düştüğünü söylediği, Hüseyin’in başını alıp gittiği şeklindedir. (Hikayede adı geçen Hüseyin ve Yazmacı Emin Usta isimleri, aslı ile ilgisi olmayan sonradan eklenen isimlerdir).
Tokat’ta oturan Hediye’nin Tahtoba köyünden Hüseyin ile birbirlerini sevdikleri, söz kesildiği, ayvalar toplanırken Seferberlik için asker toplandığı haberinin çıktığı, onbeşlileri askere uğurlarken, yavukluların ağlayarak bu türküyü yaktıkları, bir bir şehit haberlerinin geldiği, dört kış geçtiği halde Hüseyin’den haber çıkmadığı, yaşlı, zengin Yazmacı Emin Usta’nın talip olması üzerine ona verildiği, kısa süre sonra Emin Efendi’nin öldüğü, dağlarda kol gezen eşkıya ve asker kaçaklarının konakta yalnız yaşayan Hediye’yi dağa kaldırdıkları, daha sonra Tokat’a bıraktıkları, Hediye’nin adının kötü kadına çıktığı, Hüseyin’in sekiz yıl sonra bir bahar günü çıkageldiği, Tahtoba köyünden yirmi delikanlıdan bir onun sağ kaldığı, Annesine Hediye’yi sorduğunda onun kötü yola düştüğünü söylediği, Hüseyin’in başını alıp gittiği şeklindedir. (Hikayede adı geçen Hüseyin ve Yazmacı Emin Usta isimleri, aslı ile ilgisi olmayan sonradan eklenen isimlerdir).
Turkunun Yoresi ve Sahibi Hakkinda şu bilgilerde var. ismi :
Avedis Arslanyan, (ASIK TOKATLI) Olarakta Biliniyor, Tokat Merkezde Yasamis,
Babasi Degirmenci Oldugu icin, Yilin Belirli Zamanlarinda, Tokatin Dodurga
Koyunde igamet Etmisler (Degirmen) icin, Daha Sonra istanbula Tasinmislar,
Omrunun Sonuna Kadar Orada Yasamiş,
Söz Yazari Ermeni Asilli ,
ismi Avedis Aslanyan, Olan Biri, Kendisi Yasamiyor, Yegeni Agop Aslanyan
Kanadada yaşıyor.
Dinlediğimiz türkünün kayıt tarihi 1928'dir.
Anlayabildiğimiz kadarı ile sözleri şu şekildedir.
FERYADİ HAFIZ
HAKKI'NIN SÖYLEDİĞİ HEY ONBEŞLİ
TÜRKÜSÜNÜN 1928 TARİHLİ ORİJİNAL KAYDI
Damdan attım kendimi
Bulamadım rengimi
Hovardalık pek kolay
Öğrenmeli fendini
Bulamadım rengimi
Hovardalık pek kolay
Öğrenmeli fendini
Aslında güzelim kız senin ismin Hediye
Fındık fıstık aldım güzel yemiye
Manto aldım güzel sana gey diye
Fındık fıstık aldım güzel yemiye
Manto aldım güzel sana gey diye
Hey onbeşli onbeşli
Bağdat yolları taşli
Onbeşliler giderse
Kızların gözü yaşlı
Bağdat yolları taşli
Onbeşliler giderse
Kızların gözü yaşlı
Aslında güzelim kız senin ismin Hediye
Sar efendim saat geldi yediye
Fındık fıstık aldım gülüm yemiye
Sar efendim saat geldi yediye
Fındık fıstık aldım gülüm yemiye
Irmağı geçti gelin
Gençliğin aştı gelin
Eğil bi yol öpeyim
Yüreğim geçti gelin
Gençliğin aştı gelin
Eğil bi yol öpeyim
Yüreğim geçti gelin
Aslında güzelim kız senin ismin Hediye
Ben dolaştım sende dolaş Gediğe
Manto aldım güzel güzel geymeye
Fındık fıstık aldım gülüp yemeye
Ben dolaştım sende dolaş Gediğe
Manto aldım güzel güzel geymeye
Fındık fıstık aldım gülüp yemeye
Penceresi beş camdan
Konyak içtim fincandan
Al martini vur beni
Ben de bıktım bu candan
Konyak içtim fincandan
Al martini vur beni
Ben de bıktım bu candan
Aslında güzelim kız senin ismin Hediye
Sar efendim saat de geldi yediye
Fındık fıstık aldım gülüp yemiye
Sar efendim saat de geldi yediye
Fındık fıstık aldım gülüp yemiye
(Sözlerde "Sar efendim" şeklinde başlayan mısra,
başka bir varyant da "Sarılalım" şeklinde olduğu için; burada da tam
anlaşılmamakla birlikte "Sar efendim" şeklinde belirtilmiştir).
Türkünün hangi yöreye ait olduğu üzerinde durmaksızın bu
konu da şu söylenebilir. Sevgili dostumuz Necdet Kurt; Feryadi Hafız Hakkı'nın
ömrünün önemli bölümünü Sivas ve Turhal’da geçirdiğini; Tokat, Turhal ve
Zile’de önemli dostlukları olduğunu bildirmektedir. Feryadi Hafız Hakkı'nın
kaynak kişi olarak gösterildiği toplam 6 türküden üçünün yöresi Erzurum, birisi
Amasya, diğeri Azarbeycan bir diğeri de Sivas'dır. Tokat ve Sivas'ın komşu il
olmaları da, türkünün Tokat türküsü olma olasılığı dahilindedir. Ayrıca
dinlediğimiz türkünün nakarat bölümün de, okuyan net bir şekilde
"Gediğe" demektedir. Tokat Reşadiye Çamlıkaya köyünde Gedik Yaylası
bulunmaktadır. Türküyü yakan, Gedik Yaylası'nı kasdederek ve kafiyeye uygun
olarak da "Ben dolaştım sende dolaş Gediğe" demek istemiş olabilir.
Türkünün yöresinin Adana, kaynak kişisinin de Adanalı İboş Ali olduğu görüşü
ile ilgili olarak da; Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye Kültür Portalı'nda,
Adanalı İboş Ali Ağa'nın doğum tarihi 1880 olarak belirtilmektedir. 1315'liler
tertibi ile askere gitiği bildirilen İboş Ali Ağa'nın, onbeşlilerle birlikte
askere gitme yaşı 35-36 yaş olmalıdır ki bu da olası görülmemektedir. Diğer
yandan türkünün yöresi ile ilgili tartışmaları belirtmek adına bu konuya değinilmişdir.
Türkü tüm yurt da benzer acıların ortak sesidir ve hepimizindir.
Feryadi Hafız Hakkı'nın, Sivaslı önemli bir kaynak kişi
olarak 6 adet türküsü bulunmaktadır. Bunlardan 3 adedinin repertuara
kaydedildiği bilinmektedir. Dinlediğimiz kaydın varlığından haberi olup
olmadığını bilemediğimiz Muzaffer Sarısözen'in kendisi de Sivas'lıdır. Necdet
Kurt'un bildirdiğine göre; türkünün, Muzaffer Sarısözen tarafından 28.06.1943
tarihinde Tokat Niksar ilçesinden “Onbeşli” adıyla Mustafa Yolcu’dan
derlediğini, fakat her nedense bu derlemenin, mevcut TRT kayıtlarında
bulunmadığı bilinmektedir. Diğer yandan türkünün 1977 yılında, Nida Tüfekçi'nin
babasından alındığı belirtilerek repertuara kaydedilmesi ve Muzaffer
Sarısözen'in Sivaslı olması yanında, çok önceleri Tokat ve yöresinde 1943
yılında derleme çalışmaları yapmışken, yörede çok popüler olan bu türkünün
kendisi tarafından repertuara kayıt edilmemesi, 1977 yılında kayda girmesi,
tartışmalar da dikkati çeker bir husus olarak ortaya çıkmaktadır.
Türküye konu olan onbeşliler ile ilgili olarak; Çanakkale
Savaşı sırasında, İtilaf Devletlerinin Nisan 1915’ten itibaren kara
çıkartmasına başlamalarıyla birlikte, cephede takviye kuvvetlere ihtiyaç
doğmuş; Sultan V. Mehmed Reşad'ın 14 Mayıs 1331’de (27 Mayıs 1915) yayınladığı
emire istinaden, Mükellefiyet Kanunu'nda değişiklik yapılarak, 18 yaşında ki
1315 doğumluların (1897) yurdun birçok yerinden kıtalara teslim olması
istenmiştir. Dinlediğimiz türkü de bahsi geçen Bağdat ile ilgili olarak, Irak
Cephesi'nde savaş devam etmekte; Mart 1917'de Bağdat'ın kaybedilmesi ve geri
alınması için yapılan teşebüs tarihleri ile onbeşlilerin bu cephe de görev alma
olasılıkları örtüşmektedir. Bir diğer olasılık da; çok bilinen tarihi Bağdat
yolu ile o tarihlerde çalışmaları bitmekte olan Bağdat tren yolundan da
esinlenilerek "Bağdat yolları" türkü de kullanılmış olabilir.
Türkünün hikayesi ve yakıldığı tarih ile ilgili olarak,
dinlediğimiz türkü de bazı ip uçları bulunmaktadır. En önemlisi de bilinegelen
"Arslan yarim kız senin adın Hediye" mısrası yerine, dinlediğimiz
türkü de "Aslında güzelim kız senin ismin Hediye" denilmektedir.
Genel olarak dişil bir karaktere "Arslan" şeklinde hitap pek
karşılaşılmış durum değildir. Aslan hitabı, genel olarak, boylu, poslu, güçlü,
yakışıklı anlamında kullanılır. Dinlediğimiz türkünün onbeşliler haricinde ki
diğer kıtaları incelendiğinde de; yukarıda türkünün anlatılan hikayesin de
Hediye'nin akibeti ile ilgili paralellik görülmektedir. Türküde, hovardalıkdan,
fındık, fıstık yemekten, hediye manto almaktan bahsedilmekte; Hediye'nin kötü
yola düştüğü ve başkaca bir isim kullandığı düşünülen Hediye'ye, "Aslında
güzelim kız senin ismin Hediye" denilmektedir. (Bağlantı bölümünde bilinen
"Fistan aldım endazesi onyediye" mısrası bulunmamaktadır.
Dinlediğimiz türkü de ise çağrışım yapan "Sar efendim saat geldi
yediye" şeklinde bir mısra bulunmaktadır).
Bilinen sözlerde, türkünün diğer kıtaları incelendiğinde;
onbeşlileri ifade eden kıtanın dışında, onbeşlilerin askere alınması ve
türkünün hikayesi ile bağlantısını pek göremiyoruz. Dinlediğimiz türkü de ise;
türkünün hikayesinde ki gibi, onbeşlilerin askere alınması, sonrasında
Hediye'nin başına gelenler ve sonucunda hikaye kahramanlarının karşılaşmaları
tasvirlenerek, tüm hikayenin anlatıldığı düşünülmektedir. Anlatım büyük bir
olasılıkla karşılıklı dialog şeklinde sürmekte; birinci kıta, ikinci kıta ve
son kıta Hediye'nin; bağlantılar ve üçüncü kıta erkek kahramanın ağzından
sürmektedir. Bu anlatılanlar ışığında, türkünün onbeşlilerin uğurlanması
sırasında değil, hikayenin sonunda, tüm hikayeyi kapsar şekilde yakılmış
olabileceği düşünülmektedir.
Genel kabul görmüş diğer bir görüş de; türkünün ağıt olarak
yakıldığı ve zaman içinde oyun havasına dönüştüğü şeklindedir. Türkü, 1977
yılında repertuara alınmadan çok önceleri de oyun havası tarzında çalınıp,
söylenmektedir. Dinlediğimiz türkünün kayıt tarihi 1928'dir. Metronom süresi
biraz düşük olmasına karşın yine de türkünün hareketli söylendiği
anlaşılmaktadır. Türkünün, onbeşliler gönderildiği tarihte yakıldığı düşünülürse,
üzerinden henüz yaklaşık 11-12 yıl; onbeşlinin askerden dönüp, karşılaşmaları
tasviri ile yakıldığı düşünülürse de 4-5 yıl geçtikten sonra yapılan bu
kayıdın, türkünün özgün halini yansıttığı düşünülmektedir.
Çok tartışılan türkü ile ilgili olarak; dinlediğiniz
kayıtdan ve derlenen bilgilerden yola çıkılarak, doğru bilgiye ulaşılması
adına, farklı bir bakış açısı geliştirilmeye çalışılmışdır. Bir iddia ileri
sürülmemiş, bir olasılıkdan bahsedilmişdir. Yapılacak tartışmalarda da bu
olasılığın dikkate alınması amaçlanmışdır